Gelip çatan! son baharı ömrün. Arşivin tozlu raflarından çıkarılan, eski zamana ait yüzü sarıya dönük sonsuz bir özenle dörde katlanmış satırlara veda yüklenmiş. belli ki özlem...
Terk edilmiş bir şehrin, terk edilmiş bir lunaparkı misali çocuk sesleri de kaba sesli kargaların arasında cılız… Enstrümantal olmayan bu orkestra da yitirilen sadece zamansal ve...
Karşımdaydın iki damla yağmurla gelmiştin gökyüzüne haber saldın incinmek istemediğinden … incinirsen, incitirdin mühleti varken acın olgunlaşmamışken dahası o iki damlaya sebeb kuyruğu kopan bir uçurtma...
Kızıl nehirler eteklerini köklerini toplayıp, Dört odalı mahzenin devini uyutsa Kahve, çimen, deniz ve kömür karası bebekler...
Sağ elimde çok yıllık bir baston Ayakları yere basmayan bedenime dayanak Her seferinde halime bakmadan Yokuşları tırmanırım birer birer Fikrim, ara sokaklarda gezer...
Hayat, ölüm ile nihayete erene kadar uzun bir yol. Kıvrımlı, dolambaçlı, çukurlu, tümsekli... ama biraz uzun. İntihar kestirme gibi gözükse de... zahmetli olandır. Biraz uzun olan...
Medeniyet muştumuz var yola çıkarken, hepimizin bir medeniyet inşası hayali var. Peki, yolda ne oluyor da bu inşa süreci sekteye uğruyor. İnsanın mayasında, özünde bu denli...
Filmin senaryo yönüne vurgu yapmadan önce değinmek istediğim bir hususta izleyiciye senaryonun siyah-beyaz sunulmasıdır. Siyah-beyaz bir ayrım. Siyah beyaz dünyaların işlenmesi. Bana göre sinemanın kendi içindeki...
Filmler insanlar gibidir, insanlar da filmler gibidir. Misal: "The Godfather" üç serilik bir film, hikâyesi üç perdelik bir aksiyon sürecine yayılmış olsa da her perdesi aynı...