Bizimle İletişime Geçin

Yazarlık Atölyesi

I Finally Here

Medeniyet muştumuz var yola çıkarken, hepimizin bir medeniyet inşası hayali var. Peki, yolda ne oluyor da bu inşa süreci sekteye uğruyor. İnsanın mayasında, özünde bu denli değişen ne? Bu sorunun cevabında gizli bütün mesele. Kelamı olanlar kelamı ile, kalemi olanlar kalemi ile, sazı olanlar sazı ile dillendirmiş cevapları. Benim kendime cevabım ahlâk ve vicdan kavramı üzerine.Ahlâk, evrensel olduğu kadar bireyseldir. Evrensellik özelliğini münferiden onu benimseyenlerden kazanır. Tek başına pratikte bir manası yok .Birlikten kuvvet doğar misali.

EKLENDİ

:

Hayatta vardığımız her noktaya bizi götüren bir yol vardır. Yol ise iyi ya da kötü sonlanır. Medeniyete ulaşmamız için katledilmesi gereken yol; hem çok uzun, hem de ayrıkotu fazla olanlardan. Meşakkati ölçüsünde sonu güzel bitecek. Manzarası izleyeni hayran bırakacak.  Boynunu karın altından çıkaran bir kardelen güzelliğiyle ya açacak ya da deve kuşunun misali; kendi reziletini sakladığını sanıp, kafasını bir kuma gömmekle meşgul olacak bu medeniyet.

Medeniyet canlı bir organizma; bir papatya misali. Papatyaya seviyor-sevmiyor falı bakarsak sonuç ne mi olur? Yolunmuş, güzelliği bir hiç uğruna heba edilmiş sarı bir tohum kalır. Aslında bütün mesele o tohumda gizli. O güzelliğin bütünlüğünü sağlayan geriye kalan o sarı tohum. Tohum, rüzgârın önünde yolunu bulursa, orada bir güzellik neşvünemâ bulur. Tam aksine biz insanlar medeniyet tohumunu rüzgâra karşı kucaklamaya çalışırken aşındırıyoruz. Medeniyet tohumunu rüzgârın önüne katsak ne kaybederiz. Yıllardır tersini zorluyoruz.

İnsanoğlu hayatı boyunca sahte kişiliğini yaşadığı dünyaya sormadan, yaşadığı dünya üzerine yansıtırken pişmemiş topraklardan yapılmış binalar, rüzgârın ve suyun kuvvetine karşı koyamadı. Oysa asırlar önce toprağı pişmiş insanların elinden çıkan eserler zamana meydan okuyorlar. En çok da insanoğlunun yeniden anlam yüklediği zaman kavramına meydan okuyorlar.

Medeniyet muştumuz var yola çıkarken, hepimizin bir medeniyet inşası hayali var. Peki, yolda ne oluyor da bu inşa süreci sekteye uğruyor. İnsanın mayasında, özünde bu denli değişen ne? Bu sorunun cevabında gizli bütün mesele.

Kelamı olanlar kelamı ile, kalemi olanlar kalemi ile, sazı olanlar sazı ile dillendirmiş cevapları. Benim kendime cevabım ahlâk ve vicdan kavramı üzerine.

Ahlâk, evrensel olduğu kadar bireyseldir. Evrensellik özelliğini münferiden onu benimseyenlerden kazanır. Tek başına pratikte bir manası yok. Birlikten kuvvet doğar misali.

Medeniyet adı altındaki kabullerimiz, ahlâkımızı zehirlerken bize hep masum tarafını gösterdi ya da biz onu öyle görmek istedik. Cevabı herkesin kendisinde saklı.

Aslında sorular sırasıyla cevaplanırsa problem, şüphe zihinlerimizden temizlenir. Berrak zihinler ve hayalini kurduğumuz muştu gerçekleşir.

Birkaç soru: Sınırları kabul ediyor muyuz?

Kötülük tanımımızın kapsamını neler oluşturuyor?

Paydaşı olduğumuz bir acı duygusu hâlâ mümkün mü?

Evet soruyorum. Acı paydaşlığımız var mı?

Annemizin eli yanınca canınız acıyor mu?

Papatyanın üzerine basarken, üzerinize basılmış gibi hissediyor musunuz?

Afrika’da bir çocuk susuzluğu 365 gün yaşarken sen ya da ben yılda 365 saat denedik mi?

Benim medeniyetimden bu sorular çıkarıldı. Yerine ahlâk ve vicdanın esamesi okunmayan, sadece sloganik haykırışlar kaldı, hançeremizi yırtarcasına. Evlerimizin çatıları gökyüzünü deliyor. Sokağımızın konteynerleri her köşe başında adeta bir ekmek fırını.

Alacağımız eğitim, hangi Batı’nın kopyası diyorsak, İngiliz değil İtalyan olsun diyorsak! Sağlığımızı uygar dünyanın bir ülkesinden yama yapıyorsak! Kendi geldiğimiz medeniyetin köklerine su vermek yerine tutup sökeceksek, güneş göreceği yere setler inşa edeceksek daha fazla konuşmayalım yine çenemizi yorarız. Asıl sorulması gereken sorular bunlar değil. Ahlâk ve vicdan yüzeye ulaşırsa, bunlar zamanla yolunu bulacaklar.

Vicdan, işte bütün bu sorulara vereceğimiz cevapların içinde saklı.

Vicdan ve ahlâk; maya ve su gibi ölçüsü oranında kabaracak ve bir gün taşacak.

Ve medeniyet tomurcuk verecek.

İşte o zaman asıl “Yaşamak İstiyorum!” “Buradayım!” deyip yeniden medeniyetimizi inşa edeceğiz.

Çok Okunanlar