Edebiyat
Benzer İsimli Bilginler -Râzîler-
EKLENDİ
-:
Yazar:
Müslüm Yıldırım, Dr.Kur’ân’ın “oku” emri ile başlayan ilmî hareket, üzerine yemin edilen kâğıt ve kalemle hayat bulmuş; İslâm coğrafyasının farklı yerlerinde kadim zamanlardan günümüze kadar binlerce âlim yetişmiştir. Müslüman bilginler, Kâtip Çelebinin sayımı ile yaklaşık üç yüz elli kadar bilim dalında eserler telif etmişlerdir. Bu yazımızda ilim semasını aydınlatan yıldızlardan ve “Râzî” nisbesiyle meşhur olan âlimlerden bazılarının isimlerine yer vereceğiz. Şunu da hemen ifade edelim ki, “Râzî” nisbesi, kural dışı kullanılan bir nisbe olup “Rey” şehrine mensup, “Rey”li demektir. Sultan Melikşah devrinin başlarına kadar Büyük Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Rey şehri, günümüzde Tahran şehriyle birleşmiş durumdadır.
İsimlerine yer vereceğimiz “Rey”li dört bilgine geçmeden önce “Râzî” ismiyle şöhret bulanlar arasında Ebû Zür’a Ubeydullâh b. Abdilkerîm b. Yezîd er-Râzî (ö. 264/878), “Emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs” unvanına sahip muhaddis Ebû Hâtim Muhammed b. İdrîs b. Münzir er-Râzî (ö. 277/890) ve oğlu İbn Ebû Hâtim olarak tanınan Ebû Muhammed Abdurrahmân b. Muhammed b. İdrîs er-Râzî (ö. 327/938), Hekim ve filozof Ebû Bekir Râzî’ye reddiye olarak A’lâmü’n-Nübüvve adlı eseri kaleme alan Ebû Hâtim Ahmed b. Hamdân b. Ahmed er-Râzî (ö. 322/933), Endülüslü bilgin Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed b. Mûsâ er-Râzî (ö. 344/955), el-Cessâs olarak da bilinen Hanefi bilginlerinden Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî (ö. 370/981) ve Ebû Bekr Necmüddîn-i Dâye Abdullah b. Muhammed b. Şâhâver el-Esedî er-Râzî’nin (ö. 654/1256) isimlerini sayabiliriz.
Ebû Bekir Râzî (ö. 313/925)
Benzer isimli bilginlerden kronolojik olarak adını zikredeceğimiz ilk bilgin, hicri üçüncü miladi dokuzuncu asırda yetişen hekim ve filozof, Avrupalıların Rhazes dedikleri Ebû Bekr Muhammed b. Zekeriyyâ er-Râzî’dir. Ebû Bekir Râzî, 251/865 yılında Rey şehrinde doğmuş, 313/925 yılında aynı şehirde vefat etmiştir. Özellikle tıp alanında yaptığı çalışmalarla şöhret bulan Râzî, ilk klinik denemeleri yapan kişi olmasının yanı sıra başta tıp olmak üzere farklı ilim dallarında eserler kaleme almış önemli bir şahsiyettir.
Eserleri
Râzî, tıp, tabiat ilimleri, mantık, matematik ve astronomi, felsefe, metafizik, ilâhiyat, kimya ve diğer bazı konularda yaklaşık 200 kadar eser kaleme almıştır. Tıp alanında kaleme aldığı el-Câmi’u’l-kebîr diğer adıyla el-Hâvî adlı ansiklopedik çalışması onun başyapıtı olarak kabul edilmektedir. Kitabın baskısı yapılmıştır.
Ebû Bekir Râzî’nin tıp ve diğer alanlardaki bazı eserleri şöyledir. et-Tıbbü’r-rûhânî (Ruh Sağlığı adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir.), es-Sîretü’l-felsefiyye, Makâle fîmâ bade’t-tabîa, Makâle fî emârâti’l-ikbâl ve’d-devle, Ahlâku’t-tabîb, et-Tıbbü’l-Mansûrî, Kitâbü’t-Tecârib, Kitâb Sırru sınâati’t-tıb, Kitâbü’l-Kavlenc, Makâle fi’n-nikrîs, Tekâsîmü’l-ilel, Kitâb Cerâbü’l-mücerrebât ve hizânetü’l-etıbbâ, Kitâbü’ş-Şükûk alâ Câlînûs, Kitâbü’l-Esrâr ve sırrü’l-esrâr, Kitâbü’l-Mürşid/Füsûl, Bürʾü’s-sâa, Kitâbü’l-Cüderî ve’l-hasbe, el-Hasa’l-mütevellide fi’l-kilâ ve’l-mesâne, Kitâb me’l-fârık evi’l-furûk ev kelâm fi’l-furûk beyne’l-emrâz, el-Medhalü’s-sağîr ilâ ilmi’t-tıb, Kitâbü’l-Medhal ile’t-tıb, Risâle fî mihneti’t-tabîb, Men lâ yahduruhû tabîb, Risâle tecâribü’l-bîmâristân, Kitâb Menâfiu’l-ağziye ve def’u madârrihâ.
Fahreddin Râzî (ö. 606/1210)
İsmine yer vereceğimiz ikinci bilge, ömrünü ilim yolunda geçiren, geride bıraktığı kıymetli eserler yanında pek çok öğrenci yetiştiren müfessir, kelamcı, fakih ve hatip gibi farklı yönleri bulunan Ebû Abdillâh Fahrüddîn Muhammed b. Ömer b. Hüseyn er-Râzî’dir. 543/1149 yılında Rey şehrinde dünyaya gelen Fahreddîn Râzî’nin ilk hocası, muhaddis ve müfessir Hüseyn Begavî’nin (ö. 516/1122) yanında yetişen ve kelâm ilmine dair Ğâyetü’l-merâm adlı eseriyle tanınan babası Ömer’dir. Devrinin hocalarından ilim tahsil eden ve hayatı boyunca Cürcân, Tûs, Herat, Hârizm, Buhara, Semerkant, Serahs, Belh, Gazne ile diğer Hint beldeleri gibi pek çok yer gezen Râzî, güçlü bir hitabet yeteneğine sahip idi. Hârizm’de bulunduğu sırada Mu’tezilî bilginlerle yaptığı münazaralar neticesinde bazı olaylar çıkmış ve Rey’e dönmek zorunda kalmıştır. Daha sonraları ise medreselerinde eserlerinin okutulduğu Mâverâünnehir beldelerini dolaşmıştır.
Râzî’nin Bâtınîler ve Kerrâmîlerle yaptığı tartışmalar büyük yankılar uyandırmıştır. İran, Türkistan, Afganistan ve Hindistan bölgesindeki bazı şehirleri dolaştıktan sonra Herat’a yerleşen (600/1203) Râzî, hayatının geri kalan kısmını burada eser yazmak ve öğrenci yetiştirmekle geçirmiştir. 606/1210 yılında Herat’ta vefat eden Râzî, vasiyetine binaen Herat yakınlarındaki Muzdâhân köyü civarında defnedilmiştir. İbnü’l-Kıftî’ye göre ise Râzî’nin naaşı aslında kendi evine gömüldüğü halde Muzdâhân civarındaki bir tepede defnedilmiş gibi gösterilmiştir.
Eserleri
Üstün bir zekaya sahip olan Fahreddin Râzî, müksirun yani çok eser yazan bilginlerdendir. Fıkıh, fıkıh usulü, tefsir, kelam, felsefe, mantık, Arap dili, astronomi, tıp, matematik ve biyografi gibi farklı alanlarda eserler kaleme alan Râzî, kendinden önceki bilginlerin bıraktığı ilmi mirastan istifade ettiği gibi kendisinden sonrakilere de muazzam bir miras bırakmıştır. Günümüze pek çok eseri ulaşan Râzî’nin eserlerinden bazıları neşredilmiştir. Râzî, eserlerini genellikle Arapça bazen de Farsça kaleme almıştır.
Fahreddin Râzî, kelâm dalında el-Muhassal adlı eseri başta olmak üzere pek çok çalışma yapmıştır. El-Muhassal’ın Tâhâ Abdürraûf Sa’d tarafından Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Telhîsü’l-Muhassal adlı eseri ile birlikte tahkikli neşri gerçekleştirilen baskısında (Kahire, ts.) ismi Muhasalü efkâri’l-mütekaddimîn ve’l-müteahhirin mine’l-ulemâ ve’l-hukemâi ve’l-mütekellimîn’dir. Hüseyin Atay neşrinde ise (Kahire: 1411/1991) ismi Kitâbu’l-Muhassal ve Hüve Muhassalü efkâri’l-mütekaddimîn ve’l-müteahhirin mine’l-hukemâi ve’l-mütekellimîn şeklindedir.
Râzî’nin kelam disiplinindeki ikinci önemli eseri, dokuz cilt olarak yayınlanan el-Metâlibü’l-âliye adlı hacimli çalışmasıdır. Kitâbu’l Erbaîn fî usûli’d-dîn, Esâsü’t-takdîs veya Tesîsü’t-takdis, el-Meâlimü usûli’d-dîn, esmâ-i hüsnâ hakkında Levâmiu’l-beyyinât, İsmetü’l-enbiyâ, dört cilt olarak yayınlanan Nihâyetü’l-ukûl, el-Mesâilü’l-ħamsûn fî usûli’d-dîn, Îitikadâtü fırâki’l-müslimîn ve’l-müşrikîn onun bu alandaki diğer çalışmalarıdır. Râzî’nin Mâverâünnehir’e gidişinde Nûreddin es-Sâbûnî ve diğer Mâtürîdiyye âlimleriyle itikadî ve fıkhî konularda yaptığı tartışmaları içeren Münâzarât ve Halku’l-Kurân beyne’l-Mu’tezile ve Ehli’s-sünne, Münazara fi’r-red ale’n-nasârâ, el-Halk ve’l-ba’s, Metâl’u’l-îmân, Şerhu r-rubâiyyât fî iŝbâti vâcibi’l-vücûd, Hudûsü’l-âlem, Zâd-ı Meâd, Kitâbü’l-Îmân onun kaynaklarda adı geçen diğer eserleridir.
Râzî, felsefe ve mantık konusunda el-Mebâhis’ül-Meşrikıyye, el-Mülahhas fi’l-hikme ve’l-mantık, Şerhu’l-İşârât, Lübâbü’l-îşârât ve’t- tenbîhât, Aksâmü’l-lezzât, Tacîzü’l-felâsife, Şerhu Uyûni’l-hikme, el-Âyâtü’l-beyyinât fi’l-mantık, en-Nefs ve’r-rûh ve şerhu kuvâhumâ, el-Mantıku’l-kebîr adlı çalışmalar yapmıştır.
Râzî’nin ilim dünyasında bilinen diğer bir yönü hiç şüphesiz onun tefsirci kimliğidir. Birden fazla tefsir çalışması yapan Râzî’nin oldukça kıymetli olan tefsir çalışması ise gaybın anahtarları anlamına gelen Mefâtîhu’l-ğayb diğer adıyla et-Tefsîrü’l-kebîr’dir. Pek çok el yazma nüshası ve birden fazla farklı baskıları bulunan tefsir, Türkçe’ye de tercüme edilmiştir. Tefsirinde, rivayet ve dirayet metotlarını birlikte kullanan Râzî, mushaf tertibine göre bir tefsir çalışması yapmıştır. Kitabında “mesele” ve diğer bazı başlıklar altında zaman zaman meseleyi soru-cevap formunda son derece sistematik bir şekilde ele almış; gramer, felsefî ve kelamî pek çok konuya tefsirinde yer vermiştir. Sahabe ve tabiinin görüşlerine de yer veren Râzî, zaman zaman geniş fıkıh bilgisini tefsirine yansıttığı gibi cedelci yönünü de kitabında ortaya koyduğu görülmektedir.
Bazı sûrelerin tefsirine yer verdiği Esrârü’l-Kurân, Fatiha sûresinin tefsiri olan Mefâtîhul-ulûm, Esrârut-tenzil ve envârü’t-tevîl ve Âcâibü’l-Kurân onun tefsir alanındaki diğer çalışmalarıdır.
Fıkıh ve Usûl-i fıkıh konularında kaleme aldığı eserlerine gelince, altı cilt olarak yayınlanan el-Mahsûl, el-Müntehab fî usûli’l-fıkh, Farsça kaleme alınan el-Burhânü’l-Bahâiyye, el-Kâşif an usûli’d-delâil el-Cedel ve Mebâhisü’l-cedel adlı eserleri sayabiliriz.
Ansiklopedik bir kişiliğe sahip olan Râzî, yukarıda zikrettiğimiz alanlarda kaleme aldığı eserlerinin yanında tıp, astronomi ve matematik konularında da eserler yazmıştır. Çeşitli ilimlerin tarifini ihtiva eden Farsça ansiklopedik bir eser olan Câmiu’l-ulûm, İbn Sînâ’nın el-Kânûn adlı eserinini şerhi olan Şerhu’l-Kânûn, et-Tıbbü’l-kebîr, er-Ravzü’l-arîz fî ilâci’l-marîz, et-Teşrîh mine’r-res ile’l-halk, el-Eşribe, el-Ahkâmü’l-Alâiyye fi’l-ahkâmi’s-semâviyye, Farsça kaleme alınan İhtiyârâtü’l Alâiyye, er-Riyâzü’l-münîka, Risale fî ilmil-hey’e, Hadâiku’l-envâr fî hakâiki’l-esrar, Risale fî ilmi’l-firâse bu konularda yaptığı çalışmalardır.
Arap dili ve edebiyatı konusunda da eserler kaleme alan Râzî, Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-icâz, Şerhu Nehci’l-belâğa, el-Muharrer fi’n-nahv, Şerhu Saktı’z-zend adlı çalışmaları yapmıştır. Biyografi alanında ise, başta İmâm Şâfiî’nın hayatını konu edindiği Menâkıbü’l-İmâmi’ş-Şâfiî başta olmak üzere, eş-Şeceretü’l-mübâreke fi’l-ensâbi’t-Tâlibiyye, Feziailü’l-ashâb adlı çalışmaları yapmıştır.
Zeynüddîn Muhammed b. Ebû Bekir Râzî (ö. 666/1268)
İsmine yer vereceğimiz üçüncü Râzî ise, Rey’li diğer bir bilgin olan Ebû Abdillâh Zeynüddîn Muhammed b. Ebî Bekr b. Abdilkâdir er-Râzî’dir. Buhara ve Semarkant’ta eğitim gören Zeynüddîn Râzî, Mısır, Şam, Mardin ve son olarak da Konya’da bulunmuştur. 666/1268 yılında vefat eden Râzî, tefsir, dil, fıkıh ve kelam gibi farklı konularda eserler kaleme almıştır.
Eserleri
Zeynüddîn Râzî’nin en çok bilinen eseri, ilim dünyasında oldukça meşhur olan Muhtârü’s-Sıhâh adlı sözlük çalışmasıdır. Bu çalışma, İsmâîl Cevherî’nin (ö. 400/1009) Tâcü’l-luğa/Sıhâhu’l-luğa veya kısaca es-Sıhâh diye de bilinen Arapça sözlüğünün muhtasarıdır.
Ravzatü’l-fesâha, Künûzü’l-berâa bi-letâifi rumûzi’l-ibâre, Kitâbü Kitâb emsâl ve’l-hikem, Zemahşerî’nin Rebîu’l-ebrâr’ının muhtasarı Zehrü’r-Rebî adlı çalışmalara imza atan Zeynüddîn Râzî’nin, tefsir alanında Tefsîru ğarîbi’l-Kurâni’l-azîm, (thk. Hüseyin Elmalı, Ankara: 1997), Esiletü’l-Kurân, Tefsîru sûreti’l-En’âm (thk. Muammer Erbaş, İzmir: 2003) ve ez-Zehebü’l-ibrîz fî tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, İşârâtü’l-Kurâni adlı çalışmaları bulunmaktadır.
Zeynüddîn Râzî, Hanefî fıkhına dair kaleme aldığı Tuhfetü’l-mülûk, Kütüb-i Sitte’den seçilmiş 100 hadisin şerhi olan Kenzü’l-hikme, akaid konusunda el-Emâlî’nin şerhi olan el-Hidâye mine’l-itikâd, İslâm’ın başlangıcından yazarın vefatına kadar meydana gelen olayları anlatan et-Târîh onun diğer bazı çalışmalarıdır. Meğâni’l-meânî, Fi’l-esmâi’l-müenneseti’s-semâiyye, Devhatü’l-belâğa, Kitâbü’l-Ebyâti’l-mutemed aleyhâ, Kuşeyrî’nin esmâ-i hüsnâya dair eserinin muhtasarı olan Muhtârü’t-Tahbîr, Hadâiku’l-hakâik, Risâle fi’t-tevhîd, Dekâiku’l-hakâik Râzî’nin diğer eserleri arasında zikredilebilir.
Kutbüddin Râzî (ö. 766/1365)
Rey civarındaki Verâmin nahiyesinde doğan Ebû Abdillâh Muhammed b. Muhammed er-Râzî et-Tahtânî Kutbüddin Râzî, 766/1365 yılında Dımaşk’ta vefat etmiştir. İbn Sînâ geleneğine bağlı olan Kutbüddin Râzî’nin hocaları arasında Cemâlüddîn İbnü’l-Mutahhar Hillî (ö. 726/1325), Adudüddîn Îcî (ö. 756/1355), Ebü’s-Senâ Şemsüddîn İsfahânî (ö. 749/1349) ve Kutbüddîn Mahmûd Şîrâzî’yi (ö. 710/1311) saymak mümkündür. Talebeleri arasında Muhammed b. Mübârekşah, Sa’düddîn Teftâzânî (ö. 792/1390), Seyyid Şerîf Cürcânî (ö. 816/1413) ve Anadolu’nun İbn Sînâ’sı diye anılan hekim, kelâm âlimi ve müfessir Hacı Paşa’nın (ö. 827/1424) isimlerini zikredebiliriz. Sadrüşşerîa es-Sânî Ubeydullâh b. Mes’ûd (ö. 747/1346) onun çağdaşı olan bilginlerdendir. Tefsir, gramer, belâgat, mantık ve felsefe konularında eserler kaleme alan Kutbeddin Râzî’nin eserleri üzerine şerh ve haşiye türünden çalışmalar yapılmıştır.
Eserleri
Mantık ve kelam alanında Ali b. Ömer el-Kâtibî’nin (ö. 675/1277) kısaca eş-Şemsiyye olarak bilinen er-Risâletü’ş-Şemsiyye fi’l-kavâidi’l-mantıkıyye adlı mantık kitabına yazdığı Tahrîrü’l-kavâidi’l-mantıkıyye fî şerhi’r-Risâleti’ş-şemsiyye adlı şerh çalışması ilim çevresinde son derece meşhur olup üzerine pek çok şerh ve haşiye yazılmıştır. Kitabın pek çok baskısı yapılmıştır. Kutbüddin Râzî, Sirâceddin el-Urmevî’nin (ö. 682/1283) kitabının şerhi olan Levâmi’u’l-esrâr şerhu Metâli’i’l-envâr, er-Risâletü’l-ma’mûle fi’t-tasavvur ve’t-tasdîk, Tahkîku’l-mahsûrât, Risâle fî tahkîki’l-külliyyât, el-Muhâkemât beyne şerhayi’l-İşârât ve’t-tenbîhât adlı çalışmalar yapmıştır.
Kutbüddin Râzî, tefsirde Tuhfetü’l-eşrâf fî şerhi’l-Keşşâf, fıkıhta Şerhu’l-Hâvi’s-sağîr, Arap grameri ve belâgatında Ebû Ya’kûb es-Sekkâkî’nin (ö. 626/1229) Arap grameri ve belâgatına dair eserinin şerhi olan Şerhu Miftâhi’l-ulûm adlı eserler kaleme almıştır.
Fahreddin Râzî ve Geriye Kalan Birkaç Mesele
Hiç şüphesiz, adlarını zikrettiğimiz Râzîler hakkında gerek Doğu’da gerek Batı’da pek çok çalışmanın yapıldığını söylemek mümkündür. Önceki yazılarımızda isim benzerliğinden kaynaklı bazı hususlara dikkat çekmiş idik. Makalemize son verirken sadece Fahreddîn Râzî ile ilgili bir iki meseleye işaret etmekle yetineceğiz. Bunlardan biri tefsirine yöneltilen eleştiri diğeri ise tefsirin tamamının Râzî tarafından yazılıp yazılmadığı meselesidir. Fahreddin Râzî’nin Türkçe’ye Allah’ın Aşkınlığı adıyla tercüme edilen Esâsü’t-Takdis adlı eseri başta olmak üzere diğer kitaplarıyla ilgili bazı hususlar ise başka bir yazının konusudur.
Birinci mesele hakkında Ömer Nasuhi Bilmen; “Tefsir-i Râzî’deki felsefeye vesâir fünûna müteallik ma’lumat çıkarılacak olsa yine bu kitap, yalnız tefsire ait kalacak mesâil ve mebâhisi itibariyla sâir bir kısım tefsir kitaplarının bir kaçına muadil olarak müstesnâ mevkiini yine muhâfaza eder… Felsefi ve fenni bilgilerin tefsire alınması ise bir lüzuma mebnidir” demektedir. (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, 2/493 vd.) Bilmen’in bu sözlerine katılmamak mümkün değildir. Râzî’nin tefsiri, dirâyet yönü güçlü aynı zamanda rivâyet yönü de bulunan bir tefsirdir.
Râzî’nin tefsirini tamamlayıp tamamlamadığı meselesine gelince, Kâtib Çelebi ve diğer bazı bilginlere göre, Râzî tefsirini tamamlayamamıştır. Noksan kalan kısımları Şihabüddin ed-Dımaşkî (ö. 639) tamamlamıştır. Necmüddîn Ahmed el-Kamûlî de (ö. 727/1327) tefsire bir tekmile yazmıştır. Bu konuda Ömer Nasuhi Bilmen: “Elimizde matbu olan Tefsir-i kebir nüshalarında bunlara dair bir işaret yoktur. Ve Tefsir’in tarzı tahririnde bir tebeddül de görünmüyor” demektedir. (Bilmen, 2/491-492)
Yapmış olduğumuz kısmî okumalardan çıkardığımız sonuç da tefsirin tamamının baştan sona kadar Râzî tarafından kaleme alındığıdır. Ancak şunu da hemen belirtelim ki, tefsirin matbu nüshalarında geçen ve sanki başkası tarafından yazıldığı izlenimini veren bazı ibarelerin açıklığa kavuşturulması gerektiği gibi tefsirin başkaları tarafından tamamlandığı yönündeki bilgilerin de tefsirin yazma nüshalarından da istifade edilerek netliğe kavuşturulması gerekmektedir.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da TDV ile Kurban Günleri (1)”
- Edebiyat-
Evlilikte Mutsuzluğun Nedenleri 2
- Edebiyat-
Gezen Güzel, Oturan Gazel Olurmuş
- Edebiyat-
Yüreği Olan Sözler ve Sözleri Olmayan Yürekler…
- Edebiyat-
Gazze’ye Mektup
- Edebiyat-
Anne Olmak
- Edebiyat-
Gitsem Yollara Yollara
- Şairin Gör Dediği-
Gönül, Kanun Dinler mi?