Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin soyadına uygun olarak ‘iz’ bırakmış seçkin ilim, fikir ve gönül adamlarından biriydi Mahir İz.
İdeal bir öğretmende aranan önemli vasıflardan biri olan “alan bilgisi”ne yeterli düzeyde sahip, son derece donanımlı bir eğitimci olarak karşımıza çıkmaktadır. Baba tarafından seyyîd ve âlim bir aileye sahip olan Mahir İz, anne tarafından da ilmiyeye mensup bir ailede doğup yetişmiştir.(1)
Mahir İz, dini ilimden edebiyata kadar geniş bir alanda derin bilgi sahibidir. İslam kültürünü tamamen emmiş, aynı zamanda da garp kültüründen nasibini almış büyük bir insandır.(2) Türk, Arap ve Fars dillerine edebiyatıyla vâkıf olan Mahir İz; Amerikalı araştırmacıların Türkçe ve Farsça konusunda zorlandıkları hususlarda onlara yardımcı olmuştur. Ayrıca Şikago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hamid Algar, Mahir İz’i ziyaret etmiş ve Mahir İz’den Farsça tasavvufi metinleri çözümlemede yardım almıştır.(3)
Mahir Hoca dersini sınıfla sınırlı tutmamış, okul dışında da dersler yapmıştır. Ona göre eğitim, öğretmen ile öğrencinin buluştuğu her yerde yapılır. Mahir İz, bu düşüncesini “Ben size çadırda bile en kaliteli eğitimi verebilirim. Siz bana yeter ki, hoca bulun hoca!” sözleriyle ifade etmiştir.(4) Ömrünü eğitime adayan Mahir Hoca, öğretme için adeta fırsatlar aramıştır.
Her ortamda öğrencilerini motive etmiştir. Derslerinde sık sık “Siz bizi aşarak çok daha ileri noktalara ulaşacaksınız’’ ifadesini sarf ederek öğrencilerine olan inancını dile getirmiştir.(5)
Öğrencilerini işin içerisine katarak onlara kendi öğrenmelerinin yolunu açmış, hem okuldaki, hem de okul dışındaki faaliyetlerinde desteklemiş; onlara cesaret vermiştir.
Hatta Anadolu’nun farklı yerlerinde görev yapan öğrencileriyle irtibatını dahi kesmemiştir. Yazdığı mektuplarla öğrencilerine metot öğretmiş, onlara hedef göstermiştir. Mahir İz’in Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun edip Gerede İmam Hatip Okulu’nda göreve başlayan öğrencisi Mustafa Öz’e yazdığı mektubunda şu satırları kaleme almıştır:
“Aziz Sevgili Oğlum Mustafa Öz!
28 Şubat 1968
Şimdi sana gelelim. Aile durumunu bilmediğim için düşüncelerimi kesin olarak söyleyemiyorum. Eğer aile durumun askerlik esnasında seni sıkıntısız yaşatacak ise derhal askere gidip o vazifeni tamamlamalısın, ondan sonra dersin mahiyeti ne olursa olsun Enstitülerde açılacak olan asistanlık imtihanlarına girmelisin. Maksat sizlerin Enstitü câmiasına intisabınızdır. İlim de dava da ancak bu kaynaktan intişar edecektir. Bazı arkadaşlarınız, işittiğime göre, sevdikleri veya alâkadar oldukları derslerde asistanlık imtihanı açılmasını bekliyorlarmış. Bu gün için o düşünce yersizdir. Bir an evvel kadroyu hakiki ehilleriyle doldurmak vazifemizdir. Eğer aile durumu senin bir müddet daha para biriktirmek bakımından vazifede devamını âmirse, o zaman çâresizdir, bekleyeceksiniz. (Süleyman) Uludağ zannediyorum Kastamonu’da, ona da yaz, harekete geçsin. Ve diğer arkadaşlarınız siz daha yakinen tanırsınız. Bu meslek hizmet mesleğidir, feragat yoludur. Nasibler mukadderdir, onlar gelir, insan bulur; elverir ki biz yolunda olalım.
İmanına ve ameline ve kabiliyetine inandığınız arkadaşlarınızı ikaz ediniz!. İşimiz büyüktür ve çoktur. Kaybedecek zamanımız yoktur. Bilmem şu beyti size yazdırdım mı?
Hünerden addolunmaz def’aten pervâne- veş yanmak,
Hüner bezm- i hakikatle çerağ- ı rûşen olmaktır.
Yeniden dini telakkileri ele almak lazım geliyor. Her gün acı bir hakikatle daha karşılaşıyoruz. Etraf çorak, sonra şirâze de kopuk, hülâsa, dedim ya, iş çok, Allah yardımcınız olsun. Gözlerinden öper, muvaffakıyetler ve afiyetler niyaz ederim.”(6)
Derslerinde sadece müfredata bağlı kalmamıştır. Derste tahtaya yazdığı beyitlerle, şiirlerle öğrenciye verilmesi gerekeni vermeye çalışan; derslerini şiirle işleyip, değerlendirmesini de şiirle yapan farklı bir eğitim metodu uygulamıştır. İstiklâl Marşı, Çanakkale Şehitleri, Ressam Haklı, Kimdim, Meçhul Askere, Kılıç, Tekbîr gibi şiirleri uzun süre işlemiştir. Mahir İz, şiir yoluyla bilgi, idrak ve şuur kazandırma gayesinde olmuştur.
Şiir okuyuşuyla hem derslerde hem de sohbetlerde öğrencilerinin ilgisini çekmiş ve onları etkilemiştir. Mahir İz, dersine girmediği öğrenciler tarafından dahi şiir okuyuşuyla takdir edilen bir öğretmendir. Haydarpaşa Lisesi’nde 1949-1950 ders yılı bitimi toplantısında öğrenciler hep bir ağızdan “Hocamızı isteriz! Mahir Bey’i isteriz” diyerek Mahir İz’in İstiklâl Marşı’nı okumasını istemişlerdir. Mahir İz, okumasını bitirince bir alkış tufanı kopmuş ve bu defa da Çanakkale Şehitlerine şiirini okumuştur.(7)
Mahir Hoca’nın etkileyici bir üslûpla okuduğu şiirler bugün dahi hem öğrencilerinin hem de onu farklı mekânlarda dinlemiş kişilerin hafızasından silinmemiştir.
Sahip olduğu bilgi birikimiyle öğrencilerinin gözünde yetkin bir öğretmen olduğu gibi; bilgiyi çok net olarak hatırlamasıyla da çevresi tarafından takdir edilmiştir. Mahir Hoca’nın çok küçük yaşlarda bir kitapta gördüğü şiiri ya da hadisi ilerleyen yaşlarında bile ezbere okuması, hafızasının bu denli güçlü olması, onun hem mesleki donanımı hem de öğrencileri üzerindeki tesiri açısından kendisine farklı bir güç kazandırmıştır.(8)
Öğrencileri, yıllar öncesine ait hadiseleri dün yaşamış gibi anlatmasının hikmetini merak edip sorduklarında, hoca şu şekilde yanıt vermiştir:
“Biz, daha mektebe başladığımızın ilk günlerinde bize hocalarımız, sokakta nasıl yürümemiz icap ettiğini, ‘nazar ber-kadem’ kaidesini öğreterek işe başlarlar ve bunu sık sık da tekrar ederlerdi. Gözler masiva ile çok meşgul olursa gönüller rahatsız olur, huzursuz gönüller hafıza zaafına sebep olur. Bu itibarla insanlar yolda yürürken sağa sola değil de önlerine bakarlarsa masivadan salim olacakları için hafızaları zinde kalır. Nazar ber-etraf olanlarda hafıza zayıf olur.”(9)
Hoca tüm bu birikim ve eğitimine rağmen kendini geliştirme derdinde olmuş ve hiçbir zaman kendini yeterli, kâmil, olgun görmemiştir…
Mahir İz, yetişmesinden, öğretmenlik mesleğine olan bağlılığına, mesleki birikiminden örnek şahsiyetine varıncaya kadar ideal bir öğretmende bulunması gereken tüm vasıfları şahsında barındırmaktaydı. Vefatından yıllar sonra bile sürekli gündemde kalabilmesi, öğrencileri üzerinde bıraktığı iz sayesinde olmuştur. Herkes ismi ile müsemma olurken Mahir Hoca, hem ismi hem soy ismi ile müsemma olmayı başarmıştır.(10)
“Okulu neden seviyorsun?” diye sormuşlar. “Öğretmenimi seviyorum.” diye cevap vermiş çocuk.
Siz mesleğinizi büyük bir aşkla icra edip öğrencilerinizi çok sever ve önemserseniz, onlar sadece sizi değil; sizin olduğunuz yerleri de sever.
İZ bırakan eğitimcilerden olabilmek duasıyla…
- Düzdağ, M. E. (2016). Yakın Tarihin İçinden. İstanbul: Gonca Yayınevi.
- Okiç, A. T. (1975). Merhum Abdullah Mahir İz Bey. Tohum Dergisi, 86 (8), 5- 8.
- Öztürk, O. (1988). İslami Edebiyatın Unutulmaz Üstadı Mahir İz Hoca. İslâmî Edebiyat Dergisi, 41-43.
- Öztürk, O. (1988). İslami Edebiyatın Unutulmaz Üstadı Mahir İz Hoca. İslâmî Edebiyat Dergisi, 48.
- Özdamar, M. (2017). Mahir İz Hoca. İstanbul: Kırkkandil Yayınevi, 171
- Gündoğdu, E. Mahir İz’in Hayatı, Eserleri ve Muallimliği, (Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, 2019), 54-55.
- Gündoğdu, E. Mahir İz’in Hayatı, Eserleri ve Muallimliği, (Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, 2019), 41-42.
- Özdamar, Mustafa, Mâhir İz Hoca, (İstanbul: Marifet Yayınları, 1994), 157.
- Öztürk, Osman, Hatıralarımla Bir Osmanlı Efendisi Mâhir İz Hoca, (İstanbul: İslâmî Edebiyat, 1999), 31:3
- İdris Topçuoğlu, İdeal Öğretmen Modeli: Muallim Mahir İz, (Araştırma Makalesi, Tasavvuf İlmÎ ve Akademik Araştırma Dergisi, 2021), 137.