-bütün üçüncü tekil şahıslara adanmıştır-
Hayat felsefemi bu geceden itibaren değiştirdim. İstesem de istemesem de madem anlamıyorlar beni insanlar, ben de bu andan itibaren ayrı bir nefes, ayrı bir heves, ayrı bir hayat tarzı ve düşüncesi içine gireceğim. Bu kadar, bugüne kadar çırpınmanın, didinmenin, var olma kavgası vermenin hiç mi hiçbir anlamı olmayacak?
Böyle bir görüş de nerden esti diyeceksiniz durup dururken. Elbette bir anlamı olmalı. Beğenmenin anlamadan, anlamanın beğenmeden geçtiğini bilmeyenimiz yok. Öyleyse, beğenilmek için veya anlaşılmak için çırpınmanın, savaşım vermenin, kendini yiyip bitirmenin ne anlamı var! Kaç zamandır kaybettiğim, bir türlü varamadığım, belki de bulamadığım bu yitik sevdamı buldum. Hem de bir ‘hiç’ yüzünden. Ne kadar sevinsem, daha doğrusu ne kadar bu hiç’e sevinsem azdır. Yine eski uğraşılarıma döneceğim. Düşüneceğim, okuyacağım, yazacağım, kendimle başbaşa kalacağım, kendimin olacağım, gecenin ve yalnızlığın sesini dinleyeceğim doyasıya… Sorumlulukların canı tümden cehenneme!
Bu andan itibaren kendimle başbaşa kalacağım. Hesapların, rakamların, entegral maksimum ve minimumları üzerine bina edilen, üzerine ince planlar kurulan bu dünya hayatının, kepazeliklerinin, maaş bordrolarının, girdi/çıktılarının, magazin medyanın kahpe, pislik, ucuz etlerin üzerine bahse girdiği sözüm ona alçak yaşam tarzlarının canına ot tıkayacağım. Hepsi onların olsun. Maaşım da onların olsun, marklarım da dolarlarım da… Aydan aya borçlarım için biriktirdiğim üç beş kuruş da… Varsın bütün sorumluluklarımla birlikte onların olsun. Daha rahat, daha zindeyim şimdi. Daha mağrur, daha onurluyum.
Gece kâbuslarla pençeleşeceksem kendim için pençeleşeyim. Sakın bana bencil, egoist, popülist, hümanizma ayakları filan çekmeyin. Ben bunları, bu düşünceleri böyle durup dururken yolda bulmadım. Bunları bulana kadar nelerimi verdim, nelerimi kaybettim, ne kayıplar yaşadım, nelerden geçtim, tökezledim, yaralandım, kırıldım, vuruldum, süründüm… Bana ne olmuşsa bilin ki yine bir hiç yüzünden olmuştur. Bari bırakın yine bir hiç yüzünden hayat felsefemi değiştireyim.
Artık sabah uyanınca hanımın dırdırından bıkmış biri olarak yüzümde beliriveren bir tebessümcüğü çok görmeyin. Her gün ayrı bir kaprise, bu benim sorumluluğum, bu benim hatam, bu benim yanlışım demesem, bana kızmayın. Dostlarımın iş zamanı beni yere göğe sığdıramadıkları an, arkamı dönüp gidersem darılmayın. Ama garip, çaresiz, kimsesiz ve gerçek bir dost eli uzanmayı umduğunuz ve beklediğinizde; arkanıza dönüp baktığınızda kimseyi görmediğiniz gün bana hak vereceksiniz. Ve biri gerçekten bir gün size, sizi seviyorum, diye içten gelen ilhamla, elinde olmayarak bir hata işlerse inanmayacağınızı biliyorum. Çünkü ben de inanmayacağım. Dedim ya, hayat felsefemi değiştirdim, bu andan itibaren…
Bu benim, ıztırab içinde, dört gün boyunca ateşler içinde yattığım bir hastalık esnasında, yüzüme bakmaktan bile tiksinip bir su bile vermeyen hanımın evden çıkıp gitmesinden sonra ulaştığım son nokta…
Bir hiç yüzünden…
26 Eylül 1999