Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…
Korkmadılar…
Ve tüm dünyaya gösterdiler bire bin veren şehadet erlerinin zaferini…
Şanlı bir milâdı, kıymetli bir anlatıya dönüştürmekte zorlanıyoruz.
”15 TEMMUZ” vurgusu ağzımızdan çıktığı anda; dile geldiği tondan, taşıdığı duygudan ötürü mahcup oluyoruz.
Ülkemizi karanlığa götürecek tehlikeli bir gece ile sarsıldık.
Nasıl habis bir hareket ki; namlular masum insanların üzerine çevrilecek kadar acımasız bir kıyıma dönüşmüştü.
Halkın iradesinin kendi tekellerinde bulunduğunu zanneden, ete kemiğe bürünmüş bu hamaset sahibi bünyeler; günlerce yas tutmamıza sebep oldular.
Bu milletin hukuku için kasılan yüreklerin etsiz-kemiksiz inançlarıyla, muazzam direnişlerini hesap edemediler.
Her biri yürüyen birer İstiklâl Marşı gibi dikildiler zalimlerin karşısına… Dahili ve harici fitne ve fesada karşı topyekûn bir inkılaptı…
Gurur Haleleri Yükseldi Hilâle Doğru…
Vaktin ziyasını bulmuş salâlar yükseldi özgürlük uğruna…
Göğe kanatlandı namerde muhtaç kalma kaygısıyla çırpınan dualar…
Arzın da arşın da Rabbi olan Allah, adeta geceye yeniden ay-yıldızımızı nakşetti…
15 Temmuz eşine az rastlanır bir yiğitlik destanı olmuşsa; 16 Temmuz kökleri aziz bir milletin zaferini getirmiştir.
Bir dünü yurdundan etmeye çalışanlar, bir yarını öldürmeye niyetlenmişlerdir.
Tüm bilincimizle haykırıyoruz ki; bu topraklar asla vatan olmaktan koparılmayacaktır.
Bu ülkenin hakiki sahipleri sokaklara, meydanlara çıkar, namlulara yürüyen kutlu milletimizdir.
Muhasebesi yapılması gereken, tartıda hesaplanacak olan meymenet meselesi olmalıdır. Zira memleket meselesi kadar mühimdir bu ihanetin zelil kalkışması…
Sevdanın, aklın, yüreğin ve imanın kavgasında skor; kafa koparanlara kafa tutan iman ehlinden yana görülmüştür.
Tüm minnet ve teşekkürler vaktin virdini teşbih edenlere takdim edilmektedir.
Şehitlerimizin aziz hatırasına saygıyla, gazilerimize şükranlarımızla, vatanımızda onurlu bir yaşam dileriz daima….