Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

Gençlik

Dilimize pelesenk ettiğimiz “Asım’ın Nesli”ni anlatmaktansa, o örnek nesli yetiştirmeye muhtacız. Görmeye, el uzatmaya, hayat vermeye, hayat değiştirmeye, “adam” yetiştirmeye, fatihler yetiştirmeye ihtiyacımız var. Fetih ondan sonra yapılır, destan ondan sonra yazılır ve Allah’ın izniyle bunlar da olacaktır. Ezcümle gençler kendilerinden neyi istiyorsak esasen bizde bir örneğini görmek istiyorlar. Biliyorum kuşak farklılığı buna da mani olacaktır ancak en azından bunu yapmaya çalışmak bile onlar açısından motive edici olacaktır.

EKLENDİ

:

Geleceğimizin teminatı olan gençler toplumların nazarında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Bir milletin en kıymetli hazinesi olan ve iyi yetiştirildiğinde geleceğin teminat altına alındığı bu kesimle alakalı en sık duyduğumuz soru şu olsa gerektir:

Gençlik nereye gidiyor?

Nasıl olmaları ve nereye gittiği konusunda kafa yorduğumuz, arayış içerisinde olduğumuz gençliğin dilinden ve halinden ne kadar anlıyoruz acaba?

Günümüzün en önemli gençlik sorunlarından birisi zannederim onlarla aramızda olan sanal duvarlardır. Frekans olarak gençlerle aramızda bulunan kalın duvarlar her geçen gün bizleri onlardan uzaklaştırmakta ve onları başka mecraların ağına itmektedir.

Peygamber Efendimizin (sav) kendisine farklı kişilerin yönelttiği aynı sorulara değişik cevaplar verdiği rivayet edilir. İlmin kapısı olarak telakki edilen Hz. Ali de (ra) “gençlere zamanına göre ve anlayabileceği dilden hitap ediniz” buyurmuştur.

Aile, çevre, sosyal medya ve çeşitli imkanlar-imkansızlıklar göz önüne alındığında gençler acaba nasıl bir psikolojik durum içinde bulunmaktadırlar?

Gençlerle alakalı yorum yapmak ve bir şeyler anlatmak isteyenlerin ya da onların yapacakları/yapmayacakları hususlarda fikir beyan edeceklerin, gençlerin ruhi durumları, hayata bakışları, çevre şartları ve imkanları hakkında önemli muhtevaya sahip olmaları gereklidir.

Gençler Nereye Gidiyor?

“Gençler nereye gidiyor?” demek yerine “nereye götürülüyor?” sorusunun meseleyi anlama ve çözüme kavuşturma konusunda daha çok işimize yarayacağı kanaatindeyim.

Gençler bu toplumun önemli bir parçasıdır…

Gençler ihmal edilmemelidir…

Gençler geleceğimizdir, toplumu diri tutar…

Eyvallah.

Gençlerle alakalı bir arayış içerisindeysek onları dinleyerek ve anlamaya çalışarak işe başlamalıyız. İçinde kopan fırtınalar, ergenlik dönemi, yaşadığı atmosfer, gelecek tasavvuru, planları, kurguları, hayalleri vs. hepsi birbirinden çetrefilli meselelerdir. Bu ve benzeri sorunları düşündüğümüzde gençleri anlamayla alakalı bir problem yaşadığımızı söyleyebiliriz.

Kendimizi onların yerine koysak ve eş duyum yapsak bir genç olarak bizler neleri öncelerdik acaba?

Aradan kısa bir zaman geçmesine rağmen çevre ve imkanlar açısından o kadar büyük ve önemli değişim ve gelişmeler oldu ki gençlerin içinde bulundukları psikolojik hali eş duyum dahi yapamayacağımızı söyleyenlerin olması aslında işimizin güçlüğü konusunda bize önemli bir fikir vermektedir.

Her şeyin hızlandığı, saniyelerin bile önem arz ettiği günümüzde bu hızdan gençlerin etkilenmediğini kim söyleyebilir ki? Bu öyle bir hale gelmiştir ki, okumak ve anlamak da hızlanmış bu arada odaklanma ve dikkat süresi kısalmış gençlik bu baş döndüren devinimde kendisine nasıl bir rol biçeceğini şaşırır vaziyete gelmiştir.

Bu yeni durum bizim de gençlere bakışımızda revizyona gitmemizi gerekli kılmaktadır. Burada gençleri doğru anlamaya ihtiyacımız vardır ifadesi önemlidir. Zira bizler hiçbir zaman onlar gibi genç olmadık çünkü bizim gençlik yıllarımızda akıllı telefon ve sosyal medya gibi gençlerin beyinlerine direk atış yapan ve onları adeta şaşkına çeviren, uyuşturan, neyi, nasıl ne zaman ve ne şekilde yapacağını dahi kestiremez durumuna sokan enstrümanlar/dış uyaranlar yoktu.

Bir zamanlar spor yaptığı, gezdiği, herhangi bir hobinin peşinden koştuğu, belki de çok konuştuğu için eleştirilen gençliği şimdilerde mumla arar olduk, bulduğumuzda ise alkışlıyoruz.

Helikopter Ebeveyn

Gençlerin içinde bulundukları sorunlar yumağı yetmiyormuş gibi bir de onlara yaklaşımda yapılan hatalar zinciri söz konusudur. Burada başrolde gençlerin en yakınındaki kişiler bulunmaktadır. “Helikopter ebeveyn” diye tabir edilen yeni tip anne-babaların olumsuz tutumları genç nesillerin önemli bir sıkıntısıdır.

Helikopter ebeveyn yani çocuğun üzerinde bir drone gibi her daim hazır ve nazır olan ebeveyn tipi. Evladından bahsederken “karnımız ağrıyor, endişeliyiz, sık hastalanıyoruz” gibi söylemlerle onunla ortaklık kurucu bir dil kullanmak suretiyle şu denmek isteniyor: Benim evladım bu sorunlarla tek başına mücadele edemez ben de varım…

Ya da çocuklarına “anneciğim-babacığım” şeklinde hitap ederek “ben seni kendim gibi görüyorum, bu hayatta ortağız, beraberiz, farkımız yok, hiç ayrılmayacağız” gibi mesajlar verilmek suretiyle evlatların yetenek dalları bilinçsizce budanmaktadır.

Dersine çalıştın mı? Okula geç kalma! Kahvaltını yap, dik otur, ellerini yıkamayı ihmal etme, dişlerini fırçala, öğretmene saygı göster, geç kalma, devamsızlık yapma…

Daha nice tenbihat ve takibat…

Tüm bunlara gençleri tanımadan hazırlanan anketler ve bu çalışmaların gerçeklerden uzak sonuçları, gençlerle bir “danışılan” olarak görüşen ve yalın çözümlemelerle neticeye ulaşma çabaları da eklendiğinde sorun daha da derinleşmektedir ne yazık ki.

Gençlerle alakalı görüş beyan etmek isteyenlerin yazar, çizer, akademisyen, uzman, araştırmacı her neyse özellikle okulun koridorlarında gezme, sınıfın havasını teneffüs etme, öğrencilerle hemhal olma zorunluluğu vardır.

Üniversitelerden okullara staj için gelen pek çok kişinin “vaziyet hiç de bize öğretildiği gibi değilmiş, fiili durum farklıymış” dediğine defalarca şahitlik etmişimdir.

Bütün bu takibat, markaj ve yanlış çözümlemeler gençleri bunaltma derecesine getirmekle kalmamış adeta onların yeteneklerini körelten bir mekanizmaya da dönüşmüştür.

Ebeveyn etrafta var olduğu vehmine kapıldığı tehlikeler karşısında evladı üzerinde titremekte bu anlayış ve tutum gençleri “yapamaz-edemez” şekline dönüştürüp edil genleştirmektedir. Şehir içinde kısa mesafelere gidemeyenler, pek çok basit işi yapamayanlar, kendini ifade edemeyenler, herhangi basit bir konuda yorum yapamayanlar ve daha nice benzer örnekler günümüzün gençliği için söylenebilecek durumlardır.

Ne Yapmalıyız?

Gençlere güvenmeliyiz, onları kendi hallerine bırakmalı, yaptıkları ufak-tefek hatalarının sonuçlarıyla yüzleşerek ve bu şekilde öğrenerek hayatın zorluklarına karşı kendilerince “anti virüs” üretmelerine fırsat vermeliyiz. “Öğrenmeyi” öğrenmeleri gençler açısından büyük bir kazanım olacaktır.

Onları ısrarla veya zorla bir tarafa yönlendirmek yerine muhayyer bırakıp istikametlerini çizebilmelerine olanak sağlamalıyız. Zorlama metodunun ters teptiği, insan psikolojisine aykırı olduğu ve bunun öğrenilerek aktarıldığının da farkında olunmalıdır.

Bir ipek böceğinin kozasını örmesi ve ardından dışarıya çıkması ve bu esnada geçirdiği evrelerde kazandığı kuvvet ve tecrübe misali ayakta kalabilmeleri, tehlikelere karşı uyanık olabilmeleri, başarabilmeleri ve yeteneklerini ortaya çıkarabilmeleri için gençlere imkân tanımalıyız.

“Bizim zamanımızda…” ile başlayan ve arada dağlar kadar fark olmasına karşın sanki aynı şartlar vakiymiş gibi kıyaslayıcı terminolojinin her türlüsünü terk etmek gereklidir. Bilinmeli ki Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethettiği yaşın hatırlatılması ile süslenen cümleler gençlerin motivasyonunu bozmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Dilimize pelesenk ettiğimiz “Asım’ın Nesli”ni anlatmaktansa, o örnek nesli yetiştirmeye muhtacız. Görmeye, el uzatmaya, hayat vermeye, hayat değiştirmeye, “adam” yetiştirmeye, fatihler yetiştirmeye ihtiyacımız var. Fetih ondan sonra yapılır, destan ondan sonra yazılır ve Allah’ın izniyle bunlar da olacaktır.

Ezcümle gençler kendilerinden neyi istiyorsak esasen bizde bir örneğini görmek istiyorlar. Biliyorum kuşak farklılığı buna da mani olacaktır ancak en azından bunu yapmaya çalışmak bile onlar açısından motive edici olacaktır.

Her daim telaffuz ettiğimiz geleceği gençlerin şekillendireceğine dair ifade doğrudur fakat yaşadığımız gün kimin eseridir acaba?

Şimdi yazımızın başlığındaki soruyu bir kez daha soralım isterseniz; sahi gençlik nereye gidiyor acaba?

Çok Okunanlar