Derslerinde başarılı bir öğrenci olan Merve aynı zamanda annesine mutfakta ve ev işlerinde destek olmaktan mutlu olan biriydi. Bugün annesi mutfağı temizleyip kışlık malzeme dolabını düzenleyecekti. Merve de annesine yardım ediyordu. Konserveleri dolaba yerleştirirken Merve yazın bunları hazırladıkları günü anımsadı.
Anneannesinin bahçesi çok geniş ve müsait olduğu için her sene kış hazırlıkları için annesiyle oraya giderlerdi. Annesi özene bezene domatesleri, patlıcanları biberleri ayrı ayrı hazırlar büyük bir emekle kış boyunca tüketmeleri için menemenler, kahvaltılık soslar yapardı. Bu sene de aynı şekilde hazırlıklarını yapmışlardı. Konservelerin kapaklarını kapatırken annesi:
“Aman iyice kapatayım kapakları atmasın.” diye özene özene sıkıca kapakları kapatırdı.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da aynı şekilde hazırlıkları bitirmişlerdi. Bir kış bunları yemenin umuduyla annesi ile konserveleri kışlık malzeme dolabına yerleştirmişlerdi. Annesi yine bu kış rahatız diye yineledi gülümseyerek. Temizlik ve düzen işleri bitmişti. Merve sonrasında kardeşi ile vakit geçirirken annesi ise akşam yemeği için hazırlık yapmaya başladı.
Yemek sonrası hepimiz o gece ne yaşayacağımızdan habersiz bir şekilde yataklarımıza girdik. Saatin kaç olduğunu bilmiyorum, annemin çığlık atarak benim üstüme doğru kapaklanması ile uyandım. Babamın çığlıkları, annemin çığlıkları ve kardeşimin çığlıkları birbirine karışıyordu. Daha önce hiç deprem yaşamadığım için ne olduğunu bile anlayamadım. Evimiz korkunç derecede sallanıyor ve biz kendimizi dışarı atmak için çaresizce çığlık çığlığa koşuşuyorduk.
Nihayet bize bir şey olmadan binadan dışarıya çıkabildik. Ayaklarımda çorap olmadığını fark etmem zaman aldı. Hava buz gibiydi ama üşüdüğümü bile çok zor algılayabilecek bir hâldeydim. Bir an çorap çekmeceme uzanıp çorabımı alacak gibi bir hisse kapılmışken başımı çevirdiğimde evimizin yerle bir olduğunu gördüm.
Gördüğüm manzaralar karşısında ne yapacağımı bilemez hâldeydim donup kalmıştım. Sokaklar kıyameti andırıyordu. Ağlayanlar, birbirini arayanlar, çorabı, montu olmayan insanlar ve ne yapacağını bilemeyen, çaresiz hepimiz…
Anılarımızla dolu evlerimiz şu anda yapboz parçaları gibi yerde paramparçaydı.
Gözüme bir oyuncak ilişti. Kardeşim bunu aldığımızda ne kadar sevinmiş ne kadar heyecanlanmıştı. Şimdi ise yerde paramparçaydı.
Sadece oyuncak mıydı paramparça olan peki.
Sonra bir konserve kapağını gördüm gözyaşlarıma hâkim olamadan. Bir kışın planını yapmıştık yarının ne getireceğinden habersiz. Annemin özenerek kapattığı kapaklar böyle atmamalıydı diye geçirdim yutkunmakta zorlanarak. Ne yaşadığımızı bilemeden bu şekilde günler geçirdik. Hepimiz çok kötüydük ancak birbirimizi kaybetmeden çıkabilmiş olmamıza şükrediyorduk. Yakınlarını kaybedenlerin gözyaşları önümüze içinden çıkılamayacak bir deniz oluveriyordu ve hepimiz için de tekrar tekrar boğuluyorduk.
Bu şekilde günler geçerken, bir gün toplu olarak beklediğimiz spor salonuna çevre illerden yardım geldiğini duyduk. Ben de babamlarla birlikte o alana yöneldim. Yiyecek kolileri, su kolileri, kıyafet kolileri ve oyuncaklar getirmişlerdi. Yardıma gelen insanların gözlerinin içine dikkatlice baktım. Gözlerindeki ifadelerden yaşadığımız acıyı paylaştıkları okunuyordu. Bir de oyun alanı kurduklarını söylediler çocuklar için. Kardeşimi o oyun alanına götürmek istedim. Onun biraz mutlu olmasını istiyordum. Oyun alanında giydiği yelekle pelerinli bir kahramanı andıran genç bir kız vardı. Bizi görünce âdeta kardeşlerini görmüş gibi sevindi ve hemen kardeşimi oyun alanına aldı. Onunla ve diğer çocuklarla o kadar özel ilgilendi ki sanki ailemden biriymiş gibiydi. Kardeşim o gün bir saat de olsa eskisi gibi evinde gibi oynayıp eğlenmişti.
O gün anlamıştım:
İnsanın büyüdüğü ev, sokaklarında koşup oynadığı mahalle ve şehri onun vatanı demekti. Biz evlerimizi, sokaklarımızı, şehrimizi yitirmiştik. Ama vatanımız burası olduğu için yıkıntıları bile terk edip gidemiyorduk. Yine o gün anlamıştım ki; biz birbirimize görünmez bağlarla bağlıydık. Öyle güzel bir vatandaydık ki; bu vatan topraklarında birimizin canı yansa vatanın her köşesinde her birimizin canı aynı yanardı.
