1. Anasayfa
  2. Edebiyat
  3. Şiir

GÖNÜL HÂL/TERİ

GÖNÜL HÂL/TERİ
0

Boşa sulanma yanağım

Duyu konağımın, duygu kontağımın

Gönül tutanağımın iksirinden

Bir yudum dahi içirtmem

Başa geçmiş ter/liğimdir o

Bugünümün ayağına tam gelecek

Doğumun beşir ulağı

Batımın teneşir sulağı

Olmasaydı gönlümün yaş/arması

Aklımın baş/arması

Bir damla sudan yaratıldığımı

Kim nereden bilecek

Ruhumun ihtisasını

Sırrımın his/sesini

Ruh/salına bindirip de

Kamusun bir çiğ/nemlik boğazından geçirtmem

Düşüverse gam/zede kılınır yer yer izârım

Uçuverse gökyüzü tümüyle kara delik-deşik

Hücre hücre hemzemin kılınır o/dam/la eşik

Ortaya dökülmez esrar, en ulu orta ikrar

Uçurumlar: Uçurtmam

 

Boşa sulanma hâkkım

Göz hakkı gözüyle gözümün hak edişine

Ağırına gider tüy sıkletinin

Çeşmime çeşmelerin yüklenişini

Gönlümün hâl/terini kaldıramazsın

Arz cazibene kapılıp

Gözden çıkarmak mı?

Daha çoook beklersin toprak

Bir damla rahmeti kıyamam sana

Hey gidi rahmetli toprak!

Bir damla rahmetle kıyamam sana

İç ettirmem gönlümün “içindekiler”ini

Tadı damağında, adı dimağında kalır

Daha çok beklersin toprak

Çok tuzludur, el yakar “değer”i

Damlası: Düşünce

Göğsümün kab/artısını

Kaynak eserlerine aldıramazsın

Kâh pirüpak, en taze ‘yaş’lı yunak

Kâh pirifâni, yaşlı bunak

Abdestimi teyemmümünle kandıramazsın

 

Boşa sulanma el bezi

Hâl beyanımın akıcı diline

Kuru laf dedirtmem

Eli hafif bir “ateş!”in kurşuni ağırlığında

Kopar pamuk ipliğine bağlılığın

Kördüğümler beze atar yüreğine

Doğumuna yelken

Boğumuna kefen biçemezsin

Ağlayışımı ele vermek mi?

Avucunu yala elimin tersi

Katlanamaz parmak kadarlığın

Havlu atarsın da göz yumruğuma

Çatlamış dudak tiryakiliğinle

Duman olmuşluğun bu/harını içine çekemezsin

El kazancı değil ki o gözümün birikimi

Ya banadır o ya bana, yabana atılmazım

Ağlarım da için için, yaşın yaşın

Dökmem yine de içimin içi(mi)ni ellere

Sır küpümün dibini deldirtmem

Göz çukurumun tohumuna, can suyuna

Harmanımın yasak el/masına el değdirtmem

 

Boşa sulanma kâğıt mendil

Diriliğimin göz dolduruşunu

Dil terkibimin mürekkebini

Varaka varaka, aka aka getirip de

Kefenin cep/hanesiyle teslim alamazsın

Yaprak vezninin bir sayfalık kefesini

Kimi ulu/fen kimi “cebir”le

Tepe tepe doldursan da

Bir göz atışı yeter öteki sahi/fene

Bir katresi yırtar da ‘kefe’ni

Sen dürülmüş defterini, kırılmış kalemini

Teneşirlerden salamazsın

Ey aynımın aynası, tersimin aksisedası!

Olurum, olmazım, olur olmazım

Olmazsa olmazım

Yapım ekim, çekim ekim, hâl ekim, zaman ekim…

Gözden düşürülüp de kâğıt üzerinde kalamazsın

Kirpik ucunda katre: Kalem ve hokka: Elif Mim

Kâğıt gemi, kâğıt uçak!

Bendenizin hava basımını

Gayrı harflerinde bulamazsın

 

Boşa sulanma kamus

Metcezirimin bir damlasını dahi yedirtmem

Kirlenmiş için almaz bu ter/temizliği

Gönül çalkantımın bir katrelik dalga geçişi

Bardağı taşıran damla

Kabarır öfken, sabrın taşar

Aklın şaşar

Ya da hüznün sakini oturur yüreğine

Ma/hâlle hemhâl olmuş ölü denizlerinde

Balık istiflerin balıksırtında yaşar

Bana sormayın beni ben bilmem

İşte size bohça bohça eşk/âlim

O su izan bana, gayrısı suizan

O, duygularımın iki damlada göz göze gelişi

Kalbimin tutunduğu ab/dalım

Dümdüz bir tarık üzerinde ters giden kır/at

Bir varmış bir yokmuş: Ma/salım

Gök gök taşım, köz köz yaşım

Gönlümü gözüme tutuşturan ataşım

Sicimine Elif

Damlasına Mim’den gayrı el değdirtmem

 

Gözyaşımı gören

“Neyin var!” demesin bana

Bir katrede her şeyim var çünkü

Bu yüzdendir ki “hiçbir şeyim yok!”

Çok şükür!

Gönlüme ma/hâlden ma/hâle hicret

O gözümdeki hazret

Hz. Âdem’in nedametinden özet

Hz. Nuh tufanına tek namzet

Hz. Yunus’a balık, Hz. Yusuf’a kör kuyu

Firavun sarayına Hz. Musa getiren Nil

Hz. Yakup’daki kor hasret

Halil safımı belli eden karınca kararınca

Hz. Eyyüb’e şifalı su, ker/belaya Kevser

Cennetimden sel/sebil

Kâh katre kâh katran

Kendime kendimi yonttuğum keser

Daha “nem” olsun iki gözüm

Bir damlasıyla doymadıysam

Gel gönlüm

Gözüme tükür!

 

O, yâr yâdından tezekkür

Hayretten hayranlığa varmış tefekkür

O, Yaradanıma en içten teşekkür

Çok şükür!

Bazen tepemin tasının atışıdır o

Bazen gönlümün tasa tasa doluşu

O, kaynayan kanımın taşan demi

Soğuk vurmuş garipliğimin nezle oluşu

O, göz aydınlığının kirpiğime taktığı madalya

Uğurladıklarımın ardından döktüğüm su

Gözlerimin içinin gülüverişidir o

Çiçeği burnunda gonca

Güne/bakan ay/çiçeği arafında

Şemsiyemde açan kamelya

O, gözümün yâre yâre su toplayışı

Ruhumun guslü, bedenimin abdesti

Islak imzamın sınandığı ab/testi

Gayrısı “neme” lazım iki gözüm

Daha çok eşk için

Gözyaşı duasına çıkmadıysam

Gel gök gözüme tükür!

 

1975 yılında Artvin ili Yusufeli ilçesi Esenyaka köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sincan İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. 1998 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazeticilik Bölümü’nden mezun olduktan sonra bir seneye yakın Sağduyu Gazetesi’nde muhabirlik yaptı. 2000 senesinde Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi’nde başladığı memuriyet hayatını halen daha sürdürüyor. Evli ve üç çocuk babasıdır. Orta derecede Türkçe bilmektedir.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir