Düşünce
Lütfü mü?
EKLENDİ
-:
Yazar:
Esat TEKTAŞİlkokul üçüncü sınıfı okutuyorum. Hayat Bilgisi Dersi’nden İlçemizi Tanıyalım Ünitesi’ni bitirdik. Belki bir özet, bir genel değerlendirme, bir tekrar, son bir hatırla(t)ma olsun diye öğrencilere ünite konularından sorular sorup cevaplar alacağım. Mümkün olduğunca tüm öğrencilerin derse katılımlarını istiyorum. Baştan sıkı sıkıya tembih ediyorum, söz hakkı vermeden kimse sorulan soruya cevap vermesin diye.
Maksadım biraz da kimin hangi soruya cevap verebileceğini öngörebildiğimden dolayı her öğrenciye cevabını verebileceği bir soru sormuş olmak; böylece üniteyi daha canlı, daha anlamlı, belki de daha bir mutlu tamamlamak.
Öğrenciler arkalarına yaslandılar, ders kitapları kapatıldı, dersin işlenişi hakkında kısa bir açıklama tarafımdan yapıldı…
Sorular soruluyor, parmaklar kalkıyor, söz hakkı veriliyor ve gümbür gümbür cevaplar geliyor. Arada bir “Tüh ya keşke bu soruyu bana sorsaydı!” gibi hayıflanmalar işitiliyor derken herkes bir çeşit mutlu, anlayacağınız.
Ünite konularından biri de “İlçemizdeki Kurumlar ve Yöneticileri.” Söz hakkı alan öğrenci sadece bir kurumun ismini ve yöneticisini söyleyecek diye yeni bir hatırlatma yapıyorum ve soruyu soruyorum.
Çokça parmak kalkıyor havaya. Birkaçına söz verip cevaplar alıyordum ki Lütfü’nün eli de havada. Hem de neredeyse parmağı gözüme girecek kadar istekle havaya kalkmış. Parmağını kaldırmakla yetinmemiş kolunu uzadığı kadarıyla da bana doğru uzatmış. Eee biz de Lütfü’nün ısrarlı isteğine yenik düştük, söz verdik.
Daha önce kimi ilçe millî eğitim müdürlüğü, kimi ilçe nüfus müdürlüğü, kimi kaymakamlık vs. demişlerdi, Lütfü’den gelen cevap: Hayvan Müdürlüğü öğretmenim.
Bir tebessüm ettim gayri ihtiyari. Bu arada anında bir başka öğrenci araya girdi, Lütfü’ye, “O bi kere Mal Müdürlüğü!” dedi. Lütfü ona dönerek, ne var oğlum mal ya da hayvan ne fark eder, dedi. Ve fakat sonra dönüp bana bir baktı ki, benim tebessüm edişimde fark eder diye bir hâl var. Ellerini birbirine vurarak bastı kahkahayı Lütfü. Sonra, Öğretmenim peki bu olmadıysa bir tane daha söyleyebilir miyim, dedi. Oldu oldu Lütfü ama yine de söyle dedim. İlçe müftülüğü öğretmenim, dedi; müftü amca da oranın yöneticisi. Aferin be Lütfü, teşekkür ederim diyerek işi bağladık.
Lütfü’nün o rahatlığı ve o attığı kahkahayı hep hatırlarım. Her ne zamanki maldan, davardan söz açılsa.
Lütfü mü?
Yaz tatilinde babasıyla birlikte hayvanları otlatmaya giderdi. Zaten esmerdi fakat dağda bayırda güneşin altında daha bir yanmış kararmış olurdu. Dersleri iyiydi, arkadaşları onu çok severdi, o da arkadaşlarını. Tabi ki en çok da onu ben severdim.
Lütfü mü?
Meslek lisesini bitirmiş. Bir maden şirketine işe girmiş. Atölye ustabaşısı olarak çalışıyormuş. Babasına bir çiftlik kurmuş. Yüz yüz elli civarında küçükbaş, yirmi otuz da büyükbaş hayvan temin etmişler. Bir traktör ve bir de kamyonet almış. Babasının yanına da yardımcı iki eleman ayarlamış. Babası çiftliği yönetirken, Lütfü kendi işine devam ediyor, babasının işlerini de takip edip yardımcı oluyormuş. Evlenmiş çoluk çocuğa karışmış.
Helal olsun sana sevgili Lütfü, maşallah sana…
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da TDV ile Kurban Günleri (1)”
- Edebiyat-
Evlilikte Mutsuzluğun Nedenleri 2
- Edebiyat-
Gezen Güzel, Oturan Gazel Olurmuş
- Edebiyat-
Benzer İsimli Bilginler -Râzîler-
- Edebiyat-
Yüreği Olan Sözler ve Sözleri Olmayan Yürekler…
- Edebiyat-
Gazze’ye Mektup
- Edebiyat-
Anne Olmak
- Edebiyat-
Gitsem Yollara Yollara