27.02.2022
Üç günlük vize sonrası tatilimin yalnızca bir sabahı geç uyandım diye kendime kızıyorum. Sonra bedenimi değil ruhumu dinlendirmem gerektiğini anlıyor, haksızlık etmiyorum. Dün sabah Polonezköy’de bol oksijenli bir yürüyüş ile bedenimi yorunca bugün dinlenirim sanmıştım. Anneden kıza geçen bir alışkanlık olarak ‘nesilcek’ bir iş yapmadan duramıyoruz. Finalde gözetmenliğe geliyorum, bir değil iki sınav görevi alıyorum. Fırsatı kaçırmamış olduğumu savunmak isterdim fakat delilik olduğu yönündeki fikrim ağır basıyor. Kütüphanedeyiz, ortaokul son sınıfların arasında gezerken boş bir masada gördüğüm kavanozla orada gerçek bir turşu yiyici olduğunu anlıyorum. Derken Elif hoca bana çay getiriyor, elimde çayla pencereye bakıyorum. Gerçekten buraların betonları gri değil, şaşırıyorum. Ben bilmezdim renkleri, demek istediğimizin hangisi bilinçli olarak bildirdi ki! Varlıklarıyla yetinip bizler boyuyoruz düşlerimizi. Aldığım tedbirleri yok sayamıyorum ama ne yaparsam yapayım olacak olanın önüne geçemeyeceğimi biliyorum. En azından renklerin çeşitliliğinden kurtulmak gerek, gerçek o kadar kalabalık değil. Kalbimi müsterih kılacak her yolu yürüyorum. Öğleden sonraki sınavın tam ortasında yazıyorum. Saatlerdir süren çatışmalarımı nihayete erdirmek istemiyorum, kahve içiyorum. Örtünmeden büründüğüm hocalık unvanıyla anılıyorum burada. Yürüyecek bir yol daha çıkıyor, kalbimin iştirahı için akşamı bekliyorum. Mirâc’ı anmak için İmam-ı Âzam Camii’ne gideceğim. İşim bitince tam karşımda kalıyor. Sabahki soğuk, üşüdüğümü bir kez daha hatırlatıyor. Kararımı bir kez daha ifade etmek için kandil gecesini bekliyorum.
28.02.2022
Bereket dolu dünün gecesinde az da olsa kendi miracına yükselmiş biri olarak yeniden kalbim, vicdanım ve kendim arasında bırakılıyorum. Çatışmalarımın asla son bulmayacağının bilincinde orta şekerli kahvemi içiyorum. Uzağımda tutulması gereken her şeyi içime taşlıyorlar. Katılaşmamı pek mümkün kılan bu durum sonucundaki hiçbir tavrın içimden gelen değil, içime atılanlar olduğu bilinmeli. Benden bağımsız olarak attıkları taşlara bedenimin engel olabilmek gibi bir mahareti yok. Fakat tüm ağırlığını o kaldırıyor. Kucağına muhtaç olduklarımın zaten uzak oluşlarının yanı sıra gerekenin de bu oluşu incitiyor. Çok tutuyorum kendimi, dayanamıyorum. Akşam oluyor, her gün bambaşka güzelliklere fakat aynı şekilde şaşırıyorum. Gizliden ve açıktan şaşırmak arasında kalıyorum. Sürdürmek istediğim bu olay sonucunda oluşacak olumsuz herhangi bir durumun bedelini ödeyememekten korkuyorum. Uçurtmam gökte, ipini tutmaktan vazgeçmiyorum. Göğün sahibine saygı duyuyorum. Örtüneceğim vakit geldiğinde bu saygı sayesinde gönlüm rahat, uçurtmam özgür olacak. Rüzgârı kontrol edemediğimden üşümenin dozunu ayarlayamıyorum belki. Bu günlerde o rüzgâr devamlı esiyor. Kaçmıyorum, adıyla üşüyorum nazenin imbatların. Fırtınasından korkmama rağmen saygı duymaya hazırlanıyorum. Durmuyorum fakat ılgıt ılgıt atıyorum adımlarımı. Vaktini beklediğim güzel, tüm ayrıntılarını biriktirsin diye bekliyorum. Demliyorum hislerimi, o şiir için kelimeler seçiyorum. Acımadan ve soğumadan içmek üzere büründüğü renkleri izliyorum. O varoluşun sıcaklığının farkında varıyor, gitgide daha da üşüyorum.