Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Tadımlık Kitaplar-28 2023 Şubat

EKLENDİ

:

Selamün aleyküm Sevgili Okur,

Tadımlık Kitaplar 28. sayısında. Şubat, yılın ikinci ayı… Uzun zaman karla buluşamayan ülkemizin dört bir yanına kar yağdığı bir ay… Böylece geleceği müjdeler. Soğuğun kendini hissettirdiği bir ay… Sümmani’nin, Dostoyevski’nin, Puşkin’in, Adile Sultan’ın, İmmanuel Kant’ın, Cenap Şahabettin’in, Andre Gide’in, Tezer Özlü’nün, Cem Sultan’ın, Tarık Buğra’nın, Şeyhülislam Yahya’nın ve  adını burada anamadığımız nice edip ve düşünürlerin ruhunu teslim ettiği bir ay… Edebiyatın, sanatın, düşüncenin ve bilimin hareketlendiği bir ay…

 

Şubat… Yılın en kısa ayı. Kısa olmasına rağmen hareketli aylardan biri. Uzun gecelerin gündüze evrildiği bir ay. Mübarek üç aylardan Recep ayının bir kısmı bu sene, şubata denk geldi. Köken itibarıyla Süryanice olan bu kelime Arapça, Farsça ve Türkçe’de yoğun bir kullanıma sahip. Kısa ve dinamik bir ay olan şubatta, bu yıl Rabbim bizlere güzellikler ve iyilikler ihsan eyler inşallah.

Yeni başlangıçlar, yeni okumalar ve yeni yolculuklar dileğiyle şubat ayında da okuma yolculuğuna çıkacak tüm dostlarımıza Rabbimden selamlar diliyorum. Herkese hayırlı ve uğurlu olsun bu ay.

 

 1. ÇİNGENELER, Osman Cemal KAYGILI, roman, Can Yayınları, İstanbul (1939) 2019.

 

4 Ekim 1890’da İstanbul’da doğan yazar Osman Cemal Kaygılı, edebiyatımızda kendine özgü yeri olan bir yazarımızdır. Roman, öykü ve deneme türünde eserler veren yazar, gençlik yıllarından itibaren edebiyat çevrelerinde bulundu ve eserler verdi. Birçok süreli yayında yazıları yayımlandı. Bir Kış Gecesi adlı öykü kitabını 1923’te yayımlayan yazarın toplam on dokuz kitabı vardır. Çingeneler ilk defa 1939 yılında Etiman Kitabevi’nce yayımlanmış.

Çingeneler’i 2021’in Kasım’ında satın almışım.  1990’lı yıllarda okumuştum fakat yeniden okuma gereği duydum ve iyi ki okumuşum dedim kendime. Tekrar okuyunca bir topluluğun ihmal edilişinin veya dışlanışının hikâyesini görüyorsunuz romanda. Hüzünlenmemek mümkün değil. İnsanlar nerede, ne zaman ve hangi anneden dünyaya geleceğini belirleme imkânına sahip değil. Fakat nedense insanlık tarihi boyunca birileri bunu bir marifetmiş gibi anlatmaya devam etti, şimdi de anlatılmaya devam ediliyor. Hâlbuki iş, kişinin fıtratına uygun yaşayışında. Bunu başaranlara ne mutlu.

Çingeneler yazarın 1939’da yayımladığı ikinci romanıdır. Kitap “Birinci Kısım”, “İkinci Kısım” ve “Üçüncü Kısım”dan oluşmaktadır. Romanda 1930’lu yılların Türkiye’sinden insan manzaraları okuru bekliyor.

 

Romanın Birinci Kısım’ından bir kesite buyurun sevgili okur:

“Aman Allah’ım, burası büsbütün başka bir âlemdi. Ben ömrümde bu kadar çok Çingene çadırını ve bu kadar çok Çingene kalabalığını bir arada görmemiştim. Buradaki çukurda belki karşı karşı ve takım takım kurulmuş, kırk beş-elli çadır ve bu çadırların etrafında karınca gibi kaynayan irili ufaklı yüzlerce çingene vardı.

Bir tarafta sepetçiler, bir tarafta kalpazan dedikleri demirciler, tarakçılar, değirmenciler, bir tarafta ayıcılar, şebekçiler, iskemle kuklacıları…

Vakit iş zamanı olduğu için bunların bir takımı dişili erkekli harman sürüyor, bir takımı çamaşır sepeti örüyor, bir takımı sacayak, maşa, ateş küreği yapıyor, bir takımı küçük ayı yavrularını oyuna alıştırıyor, bir takım kadınlar da çadırlardan biraz ötede akan ince bir suyun başında çamaşır yıkıyorlardı.

Bereket ki köyden inerken yanıma bir köy delikanlısı almıştım. Yoksa bu kadar Çingene’ye ben tek başıma zor meram anlatabilirdim.

Biz daha çadırların yanına varmadan, belki otuzdan fazla çocuk çevremizi kuşattılar, o mahut nağmeleriyle benden para istemeye başladılar. Fakat içlerinden ileri gelen ağaları beni böyle koltuğumda şık bir keman kutusu, yanımda da bir Vidos köylü delikanlıyla görünce hemen bu arsız şopar’ları dağıtıyorlar ve sağdan soldan iki elleriyle birden beni selamlayarak, ‘Oş geldiniz, oş geldiniz!’ diye bana iltifatlar yağdırıyorlardı.”

(Çingeneler, s. 90-91)

 

 

 2. GELECEĞİ İLE TÜRKİYE, Celâl FEDAİ, deneme, Uzam Yayınları, Ankara 2022.

 1972’de Kayseri’de doğan Celâl Fedai şiir, deneme, inceleme ve araştırmalarıyla tanınır. Daha çok deneme, inceleme ve çeviri türlerinde eserler veren yazar hem şiirleriyle hem de yazılarıyla bizlere, özgün kapılar aralamaya çalışır.  Çalışmaları Dergâh, Merdiven Şiir, Kitap Haber ve Melâmet vb. dergilerinde yayımlandı.

Geleceği ile Türkiye, ilk defa Aralık 2022’de yayımlandı. Ocak 2023’te kütüphaneme girmiş Geleceği ile Türkiye. Uzam Yayınları’na bu eseri bize özenli bir baskı ile sunduğu için teşekkürler… “Söz: Bir İşe Yaramaz!” adlı denemeyle başlayan kitap “Şu Toprak Yurtta Bir Altın Gömü: Hüsamettin Arslan” adlı 29. denemeyle sona eriyor. Hayata dair her konuya değinen Fedai, düşünce temrinleri yaptırıyor aynı zamanda okura. Her şeyin görselle doldurulduğu bu çağda düşünce eserlerine değer veren yazar ve okura sahip olmak, ülkemizin geleceğine dair umutlar taşımamıza vesile. Her şeye rağmen, kapitalizmin tüm saldırılarına rağmen insan kalabilmek ne güzel bir erdem.

Buyurun Geleceği ile Türkiye’den düşünce kesitine:

“Söz Bir İşe Yaramaz!

“İnsanları yeniden, gerçekten düşünebilir hâle nasıl getirebiliriz? Bunu düşünmeliyiz… Refleksleriyle yaşamak zorunda bırakılan milyonlarca insanı… Bırakıldıklarının ne olduklarını bilmeden yaşayan… Görününce var olduğunu sanan; beğenilmenin mutluluk verdiği… Cümle kalıplarımızı, az ya da çok değiştirmek, bu noktada bir işlev görür mü? Şairler, yazarlar bunu çok denedi. Ressamlar onlarca anlatım formu geliştirdi. Belki şair, yazar ve ressamlara bu girişimleri birer şair, yazar, ressam olarak “üslup sahibi” olmak payesini kazandırdı ama insanların hâli değişmediği için edebiyatın, sanatın ölümü konuşulmaktan kurtulamadı. Bugün kanımca daha vahim bir duruma erişti: “Söz, bir işe yaramıyor!”

Edebiyatın, sanatın ölümü nasıl konuşulmasın ki… Edebiyat ve sanata insanlar, giderek eski zamanlardakinden çok farklı nedenlerle gereksinim duymuyor. İnsan gereksinimleri hızlı bir değişim geçiriyor; söz, ezgiler ve renkler, “işe yaramaz” hâle geliyor. Nicedir eğitim, denen sürecin içi, başka bir şeyle henüz doldurulamadığı için hâlâ ders, denen zaman dilimlerinde şiir, sanat vesaireden göstermelik olarak bahis açılıyor. Açılan bahis, isim anmaktan öteye geçemese de.

Söz, renkler ve ezgiler giderek “işe yaramıyor.” Evvelce de böyle zamanlar oldu ama bu defakinin niteliği çok farklı. Hegel de Schoupenhaur da yakın dönemlerde J. Ellul da sözün ahvaline dair karamsar sözler ettiler. Lakin sözün işe yaramazlığı, Taoculardan beri iyi resmedilen “faydasızlıktaki fayda”yla beraberce düşünülüp anlaşıldı. Faydasız olanın öyle birine faydası vardı ki o kişiyle kayıtlı bilgeliğe insanlığın geri kalanının bir hürmeti vardı. Fîhi Mâ Fih’inde Hz. Mevlâna, “Onların bir aşkı, bir derdi, bir cehdi, bir bilgisi ve bir ameli vardı.” diye överek andıkları ile kendi arasındaki bağa işaret etmekle esasen o bağın mahiyetini açıklamaktaydı. Ona göre, “Söz, hakikat’in gölgesi ve fer’idir. Mademki gölge çeker, o hâlde hakikat daha iyi bir tarzda cezbeder. Söz bahanedir. Bir insanı diğer insana doğru çeken şey, belki ikisinde mevcut olan ruhi birliktelikten bir parçadır.”

O hâlde bugün sözü işe yaramaz kılan şey, insanlar arasındaki ruhi birlikteliklerin niteliklerindeki büyük, köklü değişimler olsa gerektir. Doğrusu bu tespiti herkes, her yerde yapmaktadır. Yeni bir yanı yoktur. Aksine tekrar edilmekle neredeyse varlığını yitirmiştir. Çünkü buna karşı eylemler, “işe yaramayan söz”ler olarak kendini defalarca tekrar edip şikâyetler tarihi içindeki en kalın cildin en geniş maddesi olarak yerini almıştır.”

 (Geleceği ile Türkiye, s. 7-8)  

 

 

3. NİYAZ DALLARI, Semih SERGEN, şiir, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1994.

 

11 Mayıs 1931 tarihinde İstanbul doğan şair ve yazar Semih Sergen, 6 Ağustos 1922’de Muğla-Bodrum’da vefat etmiştir. Âşık tarzı şiirlerinde hem tematik hem de biçimsel olarak Halk edebiyatımızın temel özelliklerini yalın bir Türkçe ile işler. Tasavvufî derinlik şiirlerinde okurun hemen dikkatini çeker. Belki de tasavvuftaki insanı kuşatan bütüncül bakış açısı Şair Kul Sergen’i de etkisi altına almıştır.

Niyaz Dalları, ilk defa 1994 yılında yayımlanmıştır. Şairin ilk şiir kitabı Burçak’sa 1960 yılında yayımlanmıştır. İlk tiyatro eseri Çınar Dede ile Ihlamur Nine yayımlanmıştır. Niyaz Dalları 38 sayfalık bir şiir kitabı. 17 Mayıs 1995’te satın almışım Niyaz Dalları’nı M.E.B.in İzmit kitap satış noktasından. (Bir zamanlar bu ülkede hem Millî Eğitim Bakanlığı’nın hem de Kültür Bakanlığı’nın hemen hemen her ilde kitap satış noktaları vardı. Umarım en kısa zamanda tekrar faaliyete geçerler.)

Kitap 26 şiirden oluşmakta. Kitabın sonuna şair bir sözlük eklemiş ayrıca.

Şair, hikmet dolu şiirlerinden biriyle ‘Kul Olalım’la huzurlarınızda:

 

“Astlar ile üstler ile

Barışıklar küsler ile

Ulaşalım dostlar ile

Yüce Mevlâ’ya Mevlâ’ya.

Her şey bir tek fikredelim.

Ulu adın zikredelim.

Hamd edelim, şükredelim.

Yüce Mevlâ’ya Mevlâ’ya.

Gül demidir gül derelim.

Hakk’ın yoluna varalım.

Buyrun divâna duralım.

Yüce Mevlâ’ya Mevlâ’ya.

Aşıp taşıp sel olalım.

Aşkla coşup del’olalım.

Kul Sergen’im kul olalım.

Yüce Mevlâ’ya Mevlâ’ya.”  

                                                         (Niyaz Dalları, s. 15)

 

Tadımlık Kitaplar-28’in de sonuna geldik. Bu ay, 1939’dan 2022’ye dek yaklaşık seksen yıllık zaman dilimine ait kitaplarla huzurunuza çıktık Değerli Okur. Eski, yeni bütün kitaplar bizleri tefekküre ve tahassüse davet ediyor. Her kitap ayrı bir dünyadır. Çünkü her biri bir insandan iz taşır. İnsan hakikat yolculuğunda hikmet incisini arar durur. Bu arayış ona yeni yeni kapılar açar. Ne mutlu bu kapılara erişenlere. Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar

Pin It on Pinterest