Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Topum Kirlenir

Çocuklar, susuz bir yolcu gibi saldırmışlardı ağaçlara, çiçeklere, çimenlere. Anneleriyse ağaçların altında oturmuşlar, koyu bir sohbetin içinde kentten şikâyet ederek bakıyorlardı çevrelerine. Kiminin elinde birkaç çiçek, kiminin elinde bir yeşil parçası.

EKLENDİ

:

Geçen yıl, İstanbul’dan gelen aile dostumuzla bizim köye gitmiştik. Bir ilkyaz günüydü ve her taraf yemyeşildi. Toprak, yeşil bereketini hiçbir karşılık beklemeden sunuyordu insanlara. (Mevlâna, şöyle der: “Alçakgönüllülükte toprak gibi, cömertlikte akarsu gibi, merhamette güneş gibi, hataları örtmekte gece gibi ol…”)

Çocuklar, susuz bir yolcu gibi saldırmışlardı ağaçlara, çiçeklere, çimenlere. Anneleriyse ağaçların altında oturmuşlar, koyu bir sohbetin içinde kentten şikâyet ederek bakıyorlardı çevrelerine. Kiminin elinde birkaç çiçek, kiminin elinde bir yeşil parçası…

İnsan, şöyle bir kırlara çıkmayagörsün, önce kuş seslerini ayırt ediyor. Bir aralık bizim afacanlardan biri yorulmuş olmalı ki geldi yanımıza ve şöyle dedi: “Baba! Ne kadar da çok kuş varmış. Bu kuşlar hep insanların yanına gelip ötüyorlar, değil mi? Oysa İstanbul’da hiç kuş yok!” Plastik topunu da bir türlü bırakmıyordu elinden.

Haklıydı çocuk. Dikkat ediyorum da şu kent çocukları günlerce, hatta haftalarca hiç kuş göremeden yaşıyorlar. Nasıl görsünler ki? Zavallıcıklar, pencereden baktıklarında bir yeşil ağaç, bir tutam gökyüzü bile göremiyor. Ancak cami avlusuna ya da deniz kenarına götürülürlerse güvercinleri, martıları görebilirler.

“Oysa İstanbul’da hiç kuş yok!” diyen küçük afacana sordum:

-Topunu niye hiç yere bırakmıyorsun? Bırak yere de rahat et!

Aynen şu cevabı verdi bana:

-Topum kirlenir amca!

Şaşırdım ve irkildim. Bu küçük yaramaz dalga mı geçiyor acaba, dedim içimden. Yooo, hayır, gayet ciddiydi. Üstelediğimi görünce, “Bunlar kent çocukları amcası. Top hep evin içinde oynanır. Dışarı çıkınca da yere bırakılmaz, işte böyle!” dedi ve gülümsedi babası. Neden sonra birlikte kalktık, biraz oynadık da alıştı çocuk, yere topunu bırakmaya…

Bütün gün, çoluk çocuk, kentin kuru ortamından uzakta kalmanın özgürlüğünü yaşadık.

Arif Ay’ın “Kış Güneşi” öyküsündeki cümlelerle bitiriverelim sözümüzü:

“-Bak resim yaptım anne!

-Ne resmi?

-Kuş anne, kuş!

-….

-Görmedin mi, uçtu!

Kadın gülümsüyor. Güneş camdan içeri sızıyor, çocuğun yanaklarında donup kalıyor.” (Saat 24’te Saksafon Dersi, s. 47)

Çok Okunanlar