1. Anasayfa
  2. Şahsiyet

Üstad Necip Fazıl’ı Anlamak

Üstad Necip Fazıl’ı Anlamak
0

26 Mayıs 1905’te dünyayı teşrif eden Necip Fazıl’ın babası Hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey, annesiyse Mediha Hanım’dır. İstanbul’da bir konakta geçirir çocukluğunu. Dedesi Hilmi Efendi’den okuma yazmayı, dedesinin arkadaşı Mustafa Efendi’den de Kur’an okumayı beş yaşında öğrenir. Önce mahalle mektebine, ardından Fransız Mektebine, sonra da Amerikan Kolejine gönderilir. Bunların dışında birçok okula da gittikten sonra Heybeliada Numune Mektebi’nden mezun olur. Bu okulda okurken dedesini kaybeder. Mezuniyetten sonra Bahriye Mektebi imtihanlarına girerek Mekteb-i Fünûn-ı Bahriye talebesi olur. Bu okulun son sınıfını bitirirken okulunun bir yıl uzatılması üzerine sınav kâğıtlarını boş vererek okuldan kaydını sildirir. Babası başka bir kadınla evlenince annesiyle Erzurum’daki dayısının yanına gider. Buradayken babasının vefat eder. Bir yıl sonra annesi ve anneannesiyle İstanbul’a dönen Necip Fazıl, Darülfünun ’un Felsefe bölümüne kaydolur. 1924’te Maarif Vekâlet’inin açtığı yurt dışına öğrenci gönderme sınavında başarı gösterdiği için Paris’e gider. 21 yaşındayken Paris’te kumar illetine yakalanan Necip Fazıl, okulunu bitiremeden İstanbul’a döner. İstanbul’da bankacılık mesleğine başlayan Necip Fazıl, Adana-Ceyhan’daki görevi sırasında at yarışı hastalığına da yakalanır. Ankara, Trabzon ve Edirne’de bankacılık yapan Necip Fazıl’ı bankacılıktan, şiire yönelmesi kurtarır. Bir süre farklı okullarda hocalık görevinde bulunan Necip Fazıl, gazeteciliğe ve yayıncılığa yönelir. 1934’e kadar bohem bir hayat yaşayan Necip Fazıl’ı, o yıl vapurda tanıştığı Abdülhakim Arvasi’nin irşadı bohem hayattan kurtarır. Bu süreci O ve Ben adlı eserinde anlatır. Kurtarıcım dediği Abdülhakim Arvasi’nin telkiniyle eşi Neslihan Hanım’la evlenen Şair, bohem hayattan vazgeçerek sade bir hayat yaşamaya başlar. Neslihan Hanım’dan Mehmet, Ömer, Ayşe, Osman ve Zeynep isimlerinde beş çocuğu dünyaya gelir. Önce Ağaç dergisini kısa bir süre yayımladıktan sonra uzun yıllar Büyük Doğu dergisini yayımlar. Bu dergilerde ve kitaplarında İslam davasını sırtlanarak Müslüman olma sorumluluğunu yerine getirmeye çalışırken sekiz kez hapishaneye düştü. Necip Fazıl, 25 Mayıs 1983’te Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Ana hatlarıyla özetlediğimiz bu biyografisinde Üstad Necip Fazıl Kısakürek, hayatın bütün zorluklarını yaşamış, bir anne-baba himayesinden ziyade dedesinin himayesinde kalmış, onun vefatı üzerine de bir süre sonra sahipsiz kalan Üstad’ın bohem bir hayata sürüklenmesini içine düştüğü boşluğa bağlamak gerekir. Daha sonra kumar ve at yarışı hastalığı uzun süre yakasını bırakmayan şairin hayatında dinginlik, şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışması üzerine sağlanır.

Bir şairi, yazarı, düşünürü, bir bilim adamını veya bir kişiyi değerlendirirken hayatının bir ânına odaklanıp sadece o dönemdeki yanlışlarını ve eksiklerini ortaya döküp üzerinde tepinmek, bir Müslüman’ın işi olmasa gerek. Onun işi, bu kişileri hatasız-günahsız-eksiksiz ilan etmek de değildir. Müslüman’ın yapması gereken, bu şahsiyetlerin hatalarını ve eksikliklerini bilip ibret almak ve o hatalara düşmemek için çaba göstermektir.

Maalesef bunu yapamadığımız için kişileri ya melek ya da şeytan ilan etmek tek işimiz oldu. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz kişileri her türlü yanlıştan ve eksiklikten uzak gördüğümüz zaman, inancımızla olan bağımız da zayıflamaya başlıyor. Daha sonra da kendini ideallerinin çok uzak bir noktasında buluyor. Kişinin, sevdiğinin eksiklerini ve hatasını görüp ibret alması, bu durumdan ders çıkarması kadar faziletli bir şey yoktur. Bu süreç belki de bizi daha olgunlaştırarak insanları putlaştırmaktan koruyacaktır. Böylece öncü insan dediğimiz şahsiyetler, kendilerini hatasız görmekten vazgeçecek; hatalarını ve eksiklerini söyleyen dostları sayesinde daha az hata yapacaklar, daha az eksikleri olacak. Hayatın her alanındaki öncü şahsiyetleri bu şekilde değerlendiren bir sistem kurduğumuzda birçok sorunun üstesinden geleceğiz.

Bu bağlamda Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in yanlışlarını değerlendirirken bunların bir kısmında İslamiyet’le tanışmadan önceki dönemdeki yaşadıklarının etkisini göz önüne almak gerekir. Bir kısmında dalgalı mizacının etkisini unutmamak gerek. Bir kısmındaysa yaşadığı sosyal ve kültürel çevrenin etkisi unutulmamalı. Sebep her ne olursa olsun hepsi onun yanlışıdır ve mahşer günü hepimiz gibi o da hesap verecektir.

Bu yazıda amacımız üstadımızın hayata bakış açısını yansıtan dünyasına bir ışık tutmaktır:

Şu dörtlükte şairin ruhunun akrep tarafından sokulduğu döneme işaret var ve soru işaretleri peşinde koşan bir insanın tasviri dikkatimizi çeker:

Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.

(Çile, Çile, s. 18)

Alttaki dörtlükteyse hakikatin kucağına düşen şairin geçmişin ve geleceğin bilmecesini çözdüğü görülür:

Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamânın, hem geleceğin.

(Çile, Çile, s. 20)

Hayatın karmaşasından zorlu nefse diz çöktürme noktasına gelen şairin meselesi dile getirilmektedir:

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuz’a varmak…

(Çile, Çile, s. 20)

1972 yılında kaleme aldığı Allah Diyene şiirinde başı secdede iki büklüm Allah diyene canını kurban ettiğini söyler:

Her şey, her şey şu tek müjdede;
Yoktur ölüm, Allah diyene!
Canım kurban, başı secdede,
İki büklüm, Allah diyene!

(Çile, Allah Diyene, s. 26)

1973’te kalpten kelimelere düşen İman şiirinde imanın ne olduğunu anlatır şair:

Yum gözünü, kalbine her ân yokluğu üfür
“Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür.”

(Çile, İman, s. 347)

1983 yılında şiir diline düşen Peygamber adlı şiirinde, Hz. Peygambere bağlılığının içten ve sonsuz olduğu görülür:

Sende insan ve toplum, sende temel ve bina;
Ne getirdin, götürdün, bildirdinse âmennâ!…

(Çile, Peygamber, s. 77)

Bir mücadele adamıdır Necip Fazıl. İman mücadelesinin adamı… Bu mücadelede hiçbir müminin karamsarlığa kapılmasını istemez ve ondan sonucuna bakmadan gereğini yapmasını ister 1964’te dizelere dökülen şiirinde:

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

(Çile, Utansın!, s. 413)

1978’de şairin gönlünden sadır olan İş şiirinde namaz kılmanın önemine değinen şair, günlük meşgalelere fazlaca kapılmamak gerektiğini söyleyerek namazı hayatın merkezine almamız gerektiğini söylüyor bize:

Nasıl-niçin delisi aklı susturmakta iş;
Sırtında dağlarca yük, namaza durmakta iş…

(Öfke ve Hiciv, İş, s. 148)

1980’de kaleme aldığı İhlas şiirinde de namazın önemine değinir Üstadımız:

Cehennem olmasa da şerden yılacak insan…
Ve cennet de olmasa namaz kılacak insan…

(Öfke ve Hiciv, İhlas, s. 175)

Necip Fazıl’ın toplumsal hayatımızdaki bozukluğa 1983’te yeni yeni tanınan bilgisayarlar üzerinden değinmesi de Bilgisayarlar adlı şiirinde dikkat çekmektedir:

Yüz elli sene var ki, bozuk bütün ayarlar;
Yanlışları sayıyor şimdi bilgisayarlar…

(Öfke ve Hiciv, Bilgisayarlar, s. 234)

Üstadın Hak yolunda verdiği mücadeleyi anlamak için hayatından birkaç anekdota yer vermek isabetli olacaktır. Özellikle inancının doğrultusunda hareket eden ve yayın yapan şair ve yazarın karşılaştığı şu trajik duruma dikkatinizi çekerim:

“Bir geceyi hatırlıyorum 1943’te bir gece… İstanbul’un bir köşesinde, Beylerbeyi’nde, birkaç genç etrafımda, sabaha kadar konuşulan, sabahleyin gözyaşlarıyla yola çıkılan bir gece… Ve onun peşinden 1943’te ilk Büyük Doğu çıktı. Bu ilk Büyük Doğu zayıf ve kekeme bir ses getirdi. Cumudiye… Buz dağı… O devir buz dağı devriydi. Kir de görünmüyordu, temizlik de… Her şey donmuştu. Şöyle ki, ‘Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır!’ diye gazetelere tamim gelen devir… Ben o zaman Akademide Batı Edebiyatı hocasıydım. Bunu, bu tamimi bir Fransız gördü ve dedi ki ‘Yeryüzünde hiçbir hükümet, hiçbir rejim bu kadar alçalmamıştır!’

O zaman bir hadis neşrettik. Şöyle, odanın baş köşesine değil de, bir kenarına sıkıştırılmış gibi, gayet mahcup, gayet mütevazı bir köşede, bir hadis meali:

‘Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez!..’

Hemen tuttular, Vekiller Heyeti kararıyla gazeteyi kapattılar -o zaman o salahiyet vardı- ve beni -hoca olduğum için askerden muaftım- asker ettiler, Eğridir dağlarına sürdüler. Şöyle ki, müessesenin mesulü bana Maarif Vekilinden gelen bir mektubu gösterdi:

‘- Büyük Doğu’yla hocalık arasında bir tercih yapmanızı ihtar ederim!” Ve kâğıt kalem istedim, yazdım Maarif Vekâletine:

– Elli küsur kişilik sınıfımdan ziyade bütün vatan sathını kaplayan talebelerime hitap etmek üzere hocalığı bıraktığımı ihtar ederim!”

(Hesaplaşma, s. 11-12)

Üstad Necip Fazıl’ı daha iyi tanımak ve anlamak için O ve Ben adlı eserini özümseyerek okumalı. Yaşadıkları bir insanı nereden nereye savurmuş, hangi zorluklar ve kolaylıklar ile baş başa kalmış, hepsini bu eserde görmek mümkün. İnsanın artısı ve eksisi, doğrusu ve yanlışı, güzel ve çirkin yönü bir tablo gibi gözler önüne seriliyor bu eserde. Bize düşen; bir tablo gibi anlatılan bu hayatın eksilerinden, yanlışlarından ve çirkin yönlerinden ibret alıp çukura düşmemek için çaba göstermektir. Allah yâr ve yardımcımız olsun.

1965 Artvin doğumlu. İlkokulu Murgul’da, ortaokul ve liseyi Artvin’de okudu. 1988’de Uludağ Üniversitesi Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 1989’da başladığı öğretmenlik görevine devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Osmanlı Türkçesinden yeni alfabeye açıklamalarla hazırladığı ve yayımlanan altı adet çalışması [İntibah (Namık Kemal), Araba Sevdası (Recaizade Mahmut Ekrem), Eylül (Mehmet Rauf), Hatıralarım (Yusuf Akçura), Medrese Hatıraları (Muallim Naci) ile Siyaset ve İktisat (Yusuf Akçura)] vardır. Erdoğan Muratoğlu’nun Ahenk, Edebiyat Ortamı, Hece, Türk Dili, Mevlana Araştırmaları Dergisi ve Çoruh adlı süreli yayınlarda yayımlanmış öykü, deneme ve incelemeleri bulunmaktadır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir