Şahsiyet
Vefatının 80. Yılında Abdülaziz Mecdî Efendi
1. Meşrutiyet’le birlikte siyasete atılır. Bir müddet sonra İttihat ve Terakkî’nin merkez kadrosuna muhalif gurupta yer alınca bir daha seçilme şansını kaybeder. Dönemin meşhur tüccarlarından Tantavîzâde Halit Efendi ile ticarî hayata devam eder. Bu arada altı yıl Mısır’a gider, gelir.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Mustafa Kara, Prof. Dr.Doğunca şems-i Hak , burc-i dilde eski hülyalar
Tasavvurlar tefekkürler kuru davada kalmıştır
Hakâyıkdan dem vurmak herkese âsân değil Mecdî
O kudret şimdi birkaç muhterem simada kalmıştır. İstanbul 1939
İlim, irfan, siyaset ve ticaret gibi hayatın farklı alanlarında faaliyet gösteren şahsiyetlerden biri de Abdülaziz Mecdi Tolun’dur.
1865 yılında Balıkesir’de doğan ilk tahsilini babası Hafız Hasan Efendi ve dayısı şair, müderris Nefî Efendi’nin yanında tamamlayan Mecdî Efendi , doğduğu şehrin Rüşdiye ve İdâdî okullarında öğretmenlik yaparak mesleğe başlar. Gençlerle olan sohbetlerinin çok semereli ve bereketli olduğu rivayet edilir. Şam ve Girit’te eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürür. Tayini İstanbul’a çıktığı halde halkın ısrarı üzerine bir müddet daha Hanya’da kalır.
15 Mart 1894 tarihli Hanya Temaşâgâhı başlıklı 34 beyitlik manzumenin son mısraları şöyle:
Hengâm-ı firâkı eylerim yâd
Dil gamla olur harab-âbâd
Parlar yine serde nâr-ı sevda
Ateş kesilir gözümde sahra
Avdet ederim hazîn u giryân
Heyhât söner mi nâr-ı hicrân
1897’de İstanbul’a döner ve ticarete atılır. 1902 tarihinde manevî hayatında büyük bir değişim meydana gelir, inzivaya çekilir. Bu esnada Kâdirîyye tarikatına mensup Ali Âşir Efendi’den istifade eder.
O günlerde kaleme aldığı bir manzumede şöyle diyor:[1]
Gavs-i a’zamdan alan ihlas ile destûr-i Hû
Kalbi zikr-i Hak ile elbet eder pür nûr-i Hû
Şem’-i bezm-i evliya Sultan Abdülkâdir’in
Halka-i zikrinde zâkir hû okur mezkûr-i Hû Balıkesir 1903
1905’te Konya Ticaret Borsası komiserliğine atanır. Sıvas’lı Ali Kemâlî Efendi ve Ayaş’lı Şakir’in sohbetlerinden istifade eder.
Konya’da kaleme aldığı bazı manzumelerin son beyitlerini aktaralım:
Habib-i kibriyâ’nın nûr-i aşkı şeb-çerağımdır
Cihan-ı dil benim Mecdî cihân-ı şûledârımdır
Mest-i aşk olmuş gönül Mecdî demâdem âh eyler
Âşık-ı bezm-i elestim âdetim mestânedir
Mecdî kuluna katre yeter bahr-i keremden
Şâd et onu bir katre ile ey ulu Yezdân
Fakat onun tasavvuf anlayışını derinden etkileyen zat Kuşadalı İbrahim Efendi geleneğine bağlı olan, 1920’de İstanbul’da vefat eden Tırnova’lı Ahmet Amiş Efendi’dir.[2] Fatih Türbedârı diye tanınan ve Şabanî-Melâmî neşveyi temsil eden bu zatın sohbet halkasında Bursa’lı Mehmet Tâhir, İsmail Fenni Ertuğrul, Ahmet Naim Efendi, Evrenoszâde Sami Bey, Süheyl Ünver[3] gibi mühim şahsiyetler de vardır.
1. Meşrutiyet’le birlikte siyasete atılır. Bir müddet sonra İttihat ve Terakkî’nin merkez kadrosuna muhalif gurupta yer alınca bir daha seçilme şansını kaybeder. Dönemin meşhur tüccarlarından Tantavîzâde Halit Efendi ile ticarî hayata devam eder. Bu arada altı yıl Mısır’a gider, gelir.
Mısır/İskenderiye’de kaleme aldığı bazı şiirlerde Osmanlı devletinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumu ve Avrupa devletlerinin olumsuz tavrını ele alır, değerlendirmeler yapar:
Asr-ı âsâr-ı temeddün denilirdi asra
Ne için sözlerini Avrupa nisyan eyler
Medeniyyet denilen dilber-i fettân bir gün
Bütün Osmanlıları keyfine kurban eyler
Müntebih olmadı hâlâ yine millet acırım
Her ne eylerse bize,bizdeki udvan eyler
Dâhilî böyle adâvet olacaksa dâim
Halimiz dostu değil düşmeni giryân eder
Acı Allah’ım acı haline Osmanlıların
Bu gidiş yoksa bizi hâk ile yeksân eyler
1920’de oluşan Son Osmanlı Meclisi’nde yine vardır.
1922 de “düşündüm” redifli 114 tane dörtlük kaleme alır. Fikrî-siyasî-dinî hayatın çok değişik konularına dokunan bazen tenkit eden bazen açık-kapalı tekliflerde bulunan Mecdî Efendi’nin bir dörtlüğü de eğitimin en aktüel konularından biri olan Mektep-medrese çatışması/zıtlaşması ile ilgilidir. Tekkenin irfan köşesi nerededir acaba?
Mekteple olup medrese bir zıdd-ı müsâvî
Yekdiğere her dem ediyor atf-ı mesâvî
Bir yer aradım her ikinin sırrını hâvî
Peygûle-i irfân-ı tekâyâyı düşündüm.
Cumhuriyet döneminde ise Ankara’da Şeriyye ve Evkaf Vekâleti müsteşarıdır. Sözkonusu Vekilliğin kaldırılıp yerine 3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Reisliği kurulunca kendisine bu kurumun reisliği teklif edilirse de kabul etmez, tekrar İstanbul’a döner.
27 Ağustos 1941 tarihinde vefat edinceye kadar başka bir görev almaz. Telif ve tercüme eserlerle meşgul olur. Evinde, gönül kozasını örerken kurduğu sohbet halkası ile de okuduklarını, duyduklarını, düşündüklerini tâlib olanlara aktarır.
İbnülemin Mahmud Kemâl’in değerlendirmesi şöyle:
“Üstad, fuzelânın ezkiyâsından, edib, nükteşinas, kâbil-i hitab, letâife ve mehâsin u bedâyia mâil, melihulvecih bir zattır. Şiirleri güzel ve emsâline fâiktir”.[4]
Son Şiir
Abdülaziz Mecdi Efendi’nin sohbet pınarından gönül dünyasını besleyen insanlardan biri de Osman Nuri Ergin’dir. Türkiye Maarif Tarihi , Mecelle-i Umûr-ı Belediyye gibi bir çok mühim eserlerin sahibi olan Ergin, mürşidinin vefatından bir sene sonra mühim bir kitap yayınladı: Balıkesir’li Abdülaziz Mecdi Tolun Hayatı ve Şahsiyeti, İstanbul 1942
1945 yılında da Balıkesir’li Abdülaziz Mecdî Divânı’ nı neşretti. Bu eserin son şiiri 8 Mayıs 1941 tarihini taşımaktadır. Son mısraında hicran ve vuslat kelimelerini barındıran o şiir şöyle:
Gir gönlüme de dinle nasıl nâle-güzinim
Feryâdını sessiz çıkaran merd-i metinin
Ezhâr-ı elemle bezenen yârelerimle
Gül bahçesine döndü benim beyt-i hazînim
Envâr-ı surûra dalarım gamlar içinde
Ruhumdaki gülşende elemlerden eminim
Bâlâ-rev eder fikrimi esrâr-ı bedîa
En doğrusu gamdan da ferahtan da beriyim
Bâis buna safiyet-i menkûş-i cebinim
Sûretteki kisvemle fakat ben hak-nişinim
Durmaz gezerim sahâ-yı eflâk-i cihânı
Eflâk-i cihan sakfı benim sath-ı zeminim
Mâdemeki sensin sebebi nevha-yı kalbin
En tatlı teganni demedir âh u eninim
Mecdî gibi sermest-i safâ yâr ile gönlüm
Hicranla değil vuslat ile nâle-güzinim
Vefatına Tarih
Vefatına manzume ile tarih düşenlerden biri de Üsküdar Mevlevîhânesi son postnişini Ahmet Remzi Dede’dir. Bu insanlar bir taraftan 677 sayılı kanunun getirdiği tecellilerle hemhâl olurken bir taraftan da hâlden anlayan insanları, yakın dostlarını âlem-i cemâle uğurlamanın derin hüznünü yaşamışlardır.
Mecdî Efendi , 18 Mart 1938 tarihinde
O âdemler ki âdem , külli adem olduğun bilmez
Muhakkak âlem u âlemde bir dem olduğun bilmez
diye başlayan onyedi beyitlik bir gazeli tahmis etmişti. Bu gazel, Remzî mahlaslı bir dervişe aitti. Kaderin cilvesi: Üç sene sonra bu derviş aşağıdaki beytleri kaleme aldı:[5]
Bir taraftan gitmede ehl-i hakikat ehl-i hâl
Eyledi Abdülaziz Mecdi de işte irtihâl
Vâkıf-ı sırr-ı enelhak ârif-i vahdet-şinâs
Muktedây-ı sâlikân-ı asr idi bî kîl u kâl
Nutk-ı ehlullahı keşf u şerh ederdi bit-temâm
Al oku İnsân-ı Kâmil[6] ,gösterir neyse kemâl
Âfitâb-ı feyz-i Hak’dan kalbini pür-nûr eden
Başka âlemde tulu’ eyler ebed bulmaz zevâl
Gevher-i eşk ile yârân yazdılar tarihini
Etdi âh üstâd-ı kâmil merd-i ekmel intikâl 1360
[1] Balıkesir’li Abdülaziz Mecdî Divanı, Nşr. Osman Ergin, İstanbul, 1945
[2] Geniş bilgi için bk. Fatih Türbedârı Ahmed Amiş Efendi Nşr. Adalet Çakır Çağın, İstanbul 2021(Kocaeli Üniversitesi Vakfı yayını)
[3] Bk. Abdülaziz Mecdi Tolun A. Süheyl Ünver Mektuplaşmaları, Nşr. Adalet Çakır Çağlı Oğuz Polatel Şefaattin Deniz , İstanbul 2021 (Kocaeli Üniversitesi Vakfı Yayını)
[4] Son Asır Türk Şairleri, II/911
[5] Ahmet Remzi Akyürek ve Şiirleri, Hzn. Hasibe Mazıoğlu, Ankara 1987
[6] İnsan-ı Kâmil isimli eserine işaret.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Kavram-
Bize “Baby Boomer/Bebek Patlaması” Kuşağı Diyorlar
- Kültür Sanat-
“Hatiboğlu Ailesi” Ulusal Sempozyumu Burdur’da Düzenlenecek
- Kavram-
Bedevilikten Kurtuluş
- Kavram-
Millî Tarih Bilinci Üzerine
- Din ve Hayat-
Farkı Fark Et(me)mek
- Edebiyat-
Susmak İnce İşçilik İster
- Genel-
Müstakim Ol! Hazret-i Allah Utandırmaz Seni
- Dünden Bugüne-
Dünden Bugüne – 10