Bizimle İletişime Geçin

Şahsiyet

Vefatının 85. Yılında Şemseddin Mısrî/ Ulusoy ve Eserleri

1934 tarihinde Ulusoy soyadını alan Şemseddin Efendi, Âyine-i Şemsî isimli son eserinde doğum tarihini hicrî ve miladî olarak şöyle vermiştir: 26 Şaban 1283/3 Kânunisani (Ocak) 1867. Tahsil ve terbiyesini tamamladıktan sonra babası İsmail Nazif Efendi’nin 1888 de vefatından sonra Mısrî tekkesinin şeyhi olan Ulusoy, 9 Ekim 1936 da vefat ettiği güne kadar , bütün olumsuz şartlara rağmen elinden kalemi ve kağıdı hiç bırakmamıştır. Tedavi için bulunduğu İstanbul’da vefat etmiş ve Merkez Efendi kabristanında defnedilmiştir.

EKLENDİ

:

Devletlerin tarihi olduğu gibi kurumların, şehirlerin ve kişilerin de tarihi vardır. Hepsinin toplamı milletlerin kültür tarihlerinin bazı boyutlarını gün ışığına çıkarıyor. Böylece dünü öğrenerek yarını inşa etmeye çalışır insanlar. Bizim geleneğimizde eli kalem tutan insanlardan kendisi hakkında yeterli bilgi verenler azın azıdır. Yüzlerce insanın hayatı hakkında bilgi toplamak için büyük gayret sarfeden, çileli yolculuklara, sabır gerektiren ilişkilere göğüs geren yazarlar kendi hayatını yazma ihtiyacı hissetmez. Dolayısıyla bize ulaşmasında sayısız faydalar olan bir çok bilgi ve belge de çölde kaybolan nehirler gibi zaman içinde yok olup gider.
Osmanlı şehirleri arasında Bursa şanslı sayılır. Çünkü XVII. Yüzyılda Baldırzâde ile başlayan İsmail Beliğ ile devam eden “Bursa Vefeyatnâmeleri” serisi zeyilleriyle/ekleriyle birlikte günümüze kadar ulaşmıştır. İşte bu silsilenin halkalarından birini de Şemseddin Mısrî’nin eserleri meydana getirmektedir. Malatya’lı Niyâzî-i Mısrî’nin 1669 yılında Bursa Ulucami’nin kıble tarafında bugün PTT’nin bulunduğu yerde kurduğu Mısrî dergâhının 1925 tarihinde şeyhi olan bu zatın aynı zamanda bir tarihçi olması bu şehrin tarihi üzerinde çalışmak isteyenlere büyük bir imkân sunmuştur, sunmaktadır.

1934 tarihinde Ulusoy soyadını alan Şemseddin Efendi, Âyine-i Şemsî isimli son eserinde doğum tarihini hicrî ve miladî olarak şöyle vermiştir: 26 Şaban 1283/3 Kânunisani (Ocak) 1867. Tahsil ve terbiyesini tamamladıktan sonra babası İsmail Nazif Efendi’nin 1888 de vefatından sonra Mısrî tekkesinin şeyhi olan Ulusoy, 9 Ekim 1936 da vefat ettiği güne kadar , bütün olumsuz şartlara rağmen elinden kalemi ve kağıdı hiç bırakmamıştır. Tedavi için bulunduğu İstanbul’da vefat etmiş ve Merkez Efendi kabristanında defnedilmiştir.
İrili ufaklı 60 kadar esere imza atmış, sağlığında, harf devriminden önce Mısır’da, 30 sayfalık küçük bir eser olan Mesârr-ı Şemsî isimli Mevlid ile Bursa dergâhlarından bahseden Yadigâr-ı Şemsî’nin bir kısmı basılabilmiştir. Bu kitabın iç kapağında şu bilgiler vardır: Yâdigâr-ı Şemsî /Bursa’da Mevcud Dergâhlardan Güzerân İden Meşâyıh-ı Kirâmın Terâcim-i Ahvâlinden Bâhistir. /Hâsılâtı Bursa Dârülacezesine Aittir. /Müellifi: Mısrî Dergâhı Seccâdenişini Mehmed Şemseddin. /Sene 1332 Bursa Matbaa-i Vilâyet.

Şimdi onun bazı eserlerinin isim ve konuları sıralanırsa mesele daha iyi anlaşılacaktır.
1.Gülzâr-ı Mısrî: Bursa Mısrî dergâhının postnişinleriyle birlikte tarihi
2.Yâdigâr-ı Şemsî: 1326-1926 tarihleri arasında Bursa’da faaliyet gösteren dergâhların tarihi.
3.Medâr-ı Şemsî: 1929 yılı itibariyle Bursa camilerinin durumu.
4.Devvâr-ı Şemsî: Medreseler ve son müderrisler hakkında bilgiler.
5.Hâkisâr-ı Şemsî: Bursa türbeleri.
6.Karâr-ı Şemsî: Bursa mezarları.
7.Ezhâr-ı Şemsî: Bursa şairleri ve örnek şiirleri.
8.Bahar-ı Şemsî: Gülzâr ve Yadigâr’da yer almayan bazı şahsiyetler.
9.Dildâr-ı Şemsî: Seyahat ve hatıraları.
10.İ’timâr-ı Şemsî: Ulucami hakkındadır. Gamküsâr-ı Şemsî de bu ulu mabed ile ilgili bir manzumedir.
11.Eş’âr-ı Şemsî/Güftâr-ı Şemsî: Yüzlerce şiiri ihtiva eden İki ayrı divan.
12.Diyâr-ı Şemsî: Ömrünün son yıllarında kaleme aldığı bu büyük eserde yeni konularla birlikte adeta bütün çalışmalarının bir özetini sunmuştur. Bir nevi Bursa kültür ansiklopedisidir.

Mısrî şeyhi Şemseddin Efendi, bu şehrin din ve kültür tarihinin bazı detaylarını yazmakla yetinmemiş daha önce yazılan kitaplarda yer alan yanlış ve eksik bilgiler için de ayrı bir eser kaleme almıştır: Mi’yâr-ı Şemsî
Eserlerin Basılma Macerası
Şemseddin Efendi’nin vefatının 40. yılında (1976) Bursa Yüksek İslâm Enstitüsü tasavvuf tarihi asistanlığı için açılan imtihana girdim. Birkaç ay sonra yeni görevime başlamak üzere İspir’den Bursa’ya gelirken Ankara’ya uğradım. Dergâh kitabevi’nde Ali Birinci ile karşılaştım. Bursa’ya gittiğimi söyleyince hemen kurduğu cümle şu oldu: “Mustafa’cığım, Şemseddin Ulusoy’un kitaplarının peşine düş!” Bu ismi ilk defa duyuyordum. Verilen görevin gereği olarak ilk fırsatta önce Bursa yazma eserler kütüphanesine başvurdum. Rahmetli Mehmet Öz Efendi ile tanıştım. Eserlerin orada olmadığını öğrendim. Bir müddet sonra Numaniye’nin nigehbânı Safiyyuddin Erhan ile karşılaştım. Kandil geceleri bu güzel mekanda güzel insanlar bir araya geliyordu. Konuyu kendilerine açtım: “Kitaplar, mahdumu Fehâmeddin Efendi’dedir. Teşrif ettiklerinde arzederiz” buyurdular.
Bu arada Yâdigâr-ı Şemsî isimli eserin bir kısmının basıldığını öğrenince sahaflarda onu aramaya başladım. Bizzat Şemseddin Efendi’nin 1933 yılında ” Bursa Müzesine Sahib-i Yâdigâr’ın bergüzarıdır” cümlesiyle imzaladığı nüshayı görünce de heyecanlandım. O sayfanın hemen fotoğrafını çektim. Daha sonra kitaptan bir nüsha da temin ettim. Safiyyuddin Efendi vasıtasıyla Fehâmeddin Efendi’ye ilk teklifim şöyle oldu: İzin verirlerse ve ellerindeki yazma nüshayı lütfederlerse eserin bütününü yeni harflere aktarabilirim. Aslında otuzlu kırklı yıllarda Şemseddin Efendi’nin bazı eserlerini, özellikle Gülzâr , Yâdigâr ve Âyine-i diyâr-ı Şemsî’yi yeni harflere aktarma teşebbüsleri olmuş ve fakat netice alınamamıştı. O yıllarda cereyan eden bazı değerlendirmeler sebebiyle mi yoksa başka mülahazalardan dolayı mı bilmiyorum Fehâmeddin Efendi’den müsbet cevap alamadım. Hal böyle olunca bir taraftan tezimle meşgul olurken diğer taraftan Şeriyye sicilleri ve Bursa Kütüğü başta olmak üzere eldeki mevcut kaynaklarla Bursa tekkeleri ve tasavvuf kültürü üzerinde çalışmaya başladım.
Fehameddin Efendi 25.05.1985 tarihinde âlem-i cemâle intikal etti ve Emirsultan mezarlığında amcası Seyyid Usûl dergâhı şeyhi Ali Haydar Efendi’nin yanına defnedilmiştir. Soru aynı: Yâdigâr’a nasıl ulaşılacak? İstanbul sahaflarından gelen haberlere göre Şemseddin Efendi’nin bazı el yazması ünik nüshaları alınıp satılıyordu. Daha sonra mahallî bir haber duydum: Kütübhaneyi işadamı Ahmet Erdönmez satın aldı. Sorunun yeni şekli: Ahmet Erdönmez’e kimin vasıtasıyla ulaşacağız?. Sonunda bulduk: Enişteleri, Emet’li Dr. Ahmet Özkul ile. Bir akşam Ahmet Erdönmez Bey’in, ortaklarından olduğu , Hürriyet’te Pars Tuğla fabrikasının yanında bulunan evine gittik. Konuyu anlattım. “Olur” dediler. Antika her türlü eşya ve kitapla dolu alt kata indik. Kitabı aradım, buldum, fotokopi için bir günlük izin aldım. Mutluluğumu tahmin edebilirsiniz.
Hemen çalışmaya başladım. O günlerde bilgisayarı olan ve bilgisayar kullanmayı seven ender insanlardan biri doktora öğrencim Kadir Atlansoy’u yanıma alarak 650 sayfalık eseri bölüştük ve yeni harflere aktarmaya başladık. Transkripsiyon işaretleri ile birlikte dizgi işini Kadir Bey yaptı. Mayıs 1997’de Bursa Dergâhları Yâdigâr-ı Şemsî adıyla basıldı. O günlerde tanıtım yazısı yazanlardan biri de Yeni Şafak yazarı, şair İhsan Deniz’dir.
Şemseddin Efendi’nin yeni harflerle basılan ikinci eseri Seyahat ve hatıralarını ihtiva eden Dildâr-ı Şemsî isimli eseri olup Niyâzî-i Mısrî’nin İzinde Bir Ömür Seyahat adıyla basılmıştır. Üçüncü olarak yukarıda adı geçen Mevlid, 12 Rebiulevvel 1429/19 Mart 2008 günü Mevlid Kandilinde bastırılarak dostlara ikram edilmiştir. Dördüncü eser olarak orjinalleri Safiyyuddin Bey’de bulunan dört küçük risalesi Hakikatperest Olalım adıyla Arzu Meral tarafından yeni harflere aktarılmıştır.

Son Dörtlü
Ahmet Erdönmez’in koleksiyonunda bulunan kitaplar henüz tasnif edilmediği için Şemseddin Efendi’nin hangi eserlerinin orada olduğunu tam olarak bil(e)miyoruz. Kendileri Kent Müzesi’nde bulundukları zaman bazı eserleri taratarak birer nüsha aldım. Şiirlerini ihtiva eden Eş’âr-ı Şemsî ’yi doktora tezi olarak Mustafa Efe çalıştı. Müellifin vefatının 85. yılında Osmangazi Belediyesi’nin desteği, Mehmet Temelli’nin sayfa düzeniyle , kamunun hizmetine dört cild halinde (beş kitap) orijinal metinleriyle birlikte sunduğumuz kitaplar şunlardır:
1.Gülzâr-ı Mısrî Niyâzî-i Mısrî ve Bursa Mısrî Dergâhı 246 s. Hzn. M. Kara/Serhat Gültaş/Sedat Akay
2.Yâdigâr-ı Şemsî, Bursa Dergâhları, 582 s. Hzn. M. Kara/Kadir Atlansoy (ikinci baskı)
3.Bahar-ı Şemsî, Bursalı Mutasavvıflar Âlimler ve Meşhurlar, 183 s. Hzn. M. Kara/Serhat Gültaş/Olcay Kocatürk
4. Medâr-ı Şemsî- Devvâr-ı Şemsî , Bursa Camileri-Bursa Medreseleri (İki eser bir arada) Hzn. M. Kara/Betül Tarakçı/Selime Terzioğlu

Şimdi ikinci dörtlüyü(beş kitap) hazırlıyoruz. Bu yıl içinde basılacağı umudunu taşıyoruz:
1.Divan
2.Hâkisâr-ı Şemsî
3.Karâr-ı Şemsî/Mismâr-ı Şemsî
4.Ezhâr-ı Şemsî
Bu şehrin kültür tarihini aydınlatan eserleri bize armağan eden Şemseddin Efendi’yi, babasının eserlerini koruyarak bize ulaşmasını temin eden oğlu Fehameddin Ulusoy’u, Yâdigâr-ı Şemsî ve Mesârr-ı Şemsî’nin ilk baskılarını yayınlayan Uludağ yayınları’nın sahibi Cahit Çollak’ı rahmetle anıyoruz. Bu işe hâlen omuz verenlere ve verecek olanlara ise gönülden teşekkür borcumuz vardır.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar