1. Anasayfa
  2. Edebiyat

5. Bölüm: Sabah Secdesi

5. Bölüm: Sabah Secdesi
0

Adam karanlıkta yürüyor ve kar yağıyordu.

Cadde ortasına sıralanmış direklerin tepesinden süzülen ışık yolun her iki yanını öylesine aydınlatmakta, belli belirsiz gölgeler ara ara sokak köşelerinden caddeye doğru girip çıkmaktaydı.

Zaman sanki durmuş, cadde boydan boya susmuş, sokaklar yalnız kalmıştı.

Gölgelerden arda kalan tek tük ayak izlerini de sessizce yağan kar örtmekteydi.

Karanlık, gecenin üzerine öyle bir çökmüştü ki hem gecenin hem de karanlığın sadık bekçileri olan köpekler, onlar dahi çoktan çekilivermişti kuytulardaki inlerine.

Adam işte böyle bir gecede yürüyor, kar ise adamın saçlarına, omuzlarına, paltosunun kollarına yağıyordu.

Adam gülmüyor, geceye bakan yüzü içindeki hüzne inat gülümsüyor, kar yağıyor, adamın yüzü gülümsüyordu.

Ve bu gülümsemeyle arkasından kapanacak izler bırakarak öylece girdi sokaklardan birine. Sokağa girdi, kar biraz daha yağdı ve karın yağması gibi her şey bir anda sessizce oldu.

Sessizlik adamın girdiği sokağın göğsünden hırıltısız bir şekilde gelmişti.

Kapılardan biri gıcırdayarak açıldı, acı bir ses duyuldu ve bu ses sessizliği vurdu girdiği sokaktan.

Adam öylesine bir sendeledi. Ayaklarını sabit tuttu önce ondan sonra yürüdü, yürüdü yeniden sokağın kenarından caddeye. Adam yürürken arkasından uzaklaştı hızlıca patırtılar.

Siyah bir geceydi, gelinlik tülünden beyaz bir kar yağıyordu, adamın serçe parmağının ucundan kan süzülüyordu. Siyah gecede beyazdan tüle kan damlıyordu. Sokakta da sadece bu renkler kalmıştı, siyah, beyaz ve kırmızı.

Caddeyi bölen caddenin köşesindeydi buzdan camları olan küçük cami.

Adam camiyi gördü, düşmedi yere, yürüdü ve öylece girdi caminin avlusuna.

Ama imam efendi görmedi adamı, adamın ayaklarında ezilen karın sesini de duymadı, elini kulağına götürdü, ezana durdu.

Adam kardan kirlenmiş paltosunu çıkardı, abdesti almaya koyuldu.

İmam:

“es salatu hayrun minen nevm” dedi, adamın kolu sızladı.

Gömleğinden bir parça yırttı adam. Onunla kolunu sardı.

“Ya Şafi!” dedi sonra paltosunu öylece sırtlandı.

Başı döndü, şadırvanın direğine elini yasladı.

“Ya Cabbar!” dedi.

Doğrulttu belini, sendeledi ama yıkılmadı.

“Ya Hak!“ duyuldu sonra avlunun içini doldurmuş sessizliğe.

Adam caminin kapısına yürüdü, önünde durdu, su lekeli siyah ayakkabılarından temizcecik ayaklarını çıkardı, ayakkabılarını da öylece dışarı bıraktı. O ayakkabıların üzerini sessizce yağan kar örtedurdu.

Adam:

“ Ya Bismillah“ dedi, kapıyı iteledi, camiye girdi.

Osman Baba her zamanki yerinde, sobanın sıcacık dibinde, Ejder Ağa da minberin sol yanında, sırtını da minbere yaslamış duruyordu.

“Es Selam” dedi adam.

Selamla yankılandı buzlanmış camlar, selama karşılık verdi duayla temizlenmiş ihtiyar dudaklar.

Adam yürüdü içeri, kırmızıdan örülü halının oturdu üstüne, önce doğrulttuğu belini sonra büktü ve öylece oturdu.

Adamdan sonra imam girdi içeri. Aldı kitabı eline ve yürüdü mihraba, kırmızıdan örülü halının yeşillenmiş kenarından.

Oturdu imam, koydu kitabı cevizden oyulmuş rahleye, açtı kapağını, başladı okumaya.

İmamın sesi durdu, avludaki yaşlı çınara yuvalanmış serçeler seslendi. İmam okudu, serçeler sustu. İmam sustu, serçeler okudu.

İmam:

“sadakallahul azim” dedi, üç kişiden cemaat imamla birlikte Fatiha’ya durdu.

Osman Baba:

“Ya Allah” dedi, ayaklandı, kamete koyuldu.

Cemaat sıklaştırdı safları, Ejder Ağa’nın omzu da adamın koluna değdi, adamın kolu acıdı:

“Ya Rauf “ sancısı geçti yüreğinden.

Adam:

“Niyet ettim sabahın sahibi için sabah namazına” dedi.

İmam:

“Allahu Ekber“ deyip kıyama durdu. Adam bunu bildi.

“Tek büyüktür Allah” dedi, geçirdi içinden.

İmam:

“maliki yevmüddin“ dedi, adam bunu da bildi.

“din gününün tek sahibi” dedi, geçirdi içinden.

Rükûya durdular, kapı açıldı, kardan bir soğuk girdi içeri yanında bir iki patırtıyla.

İmam:

“işitir Allah hamd edeni” dedi, adam bildi bunu.

“Rabbimiz hamdimiz sadece sanadır” dedi.

Sessizlik oldu sonra.

Acıdan bir ses, sessizliği yine yendi, soğuktan bir kurşun adamın sırtından içeri girdi.

İmam:

“Allahu Ekber” dedi, sesi titredi, öylece kapandı secdeye.

Adam ayakta kaldı, sadece

“Allah” dedi.

Adamın önce dizi düştü kırmızıdan örtülü halıya, sonra alnı…

Tam üç kere

“tüm noksanlardan münezzehtir azim olan Allah“ dedi.

Osman Baba’nın gözünden yaş süzüldü, damladı şehadet parmağına, Ejder Ağa’nın gözleri kapandı, haykırdı içindeki karanlığa.

Serçeleri ise o günden sonra kimse görmedi.

 

1978 Kahramanmaraş doğumlu. Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mezunu. Bir süre özel sektörde öğretmenlik yaptı. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığına geçerek Mardin, Diyarbakır, Bursa illerinde öğretmenlik görevlerinde bulundu. 2015 yılı itibariyle Ankara’da bulunup Bakanlığın farklı birimlerinde görev yaptı. Şuan Talim Terbiye Kurulu Başkanlığında çalışmalarını sürdürmektedir. Biyoloji dersi üzerine yaptığı çalışmalar farklı yayınevleri tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir