1. Anasayfa
  2. Edebiyat
  3. Öykü

Aile

Aile
1

Eskiden bir şato bir soyu,
bir aşk bir şövalyeyi,
bir dava bir aileyi doyururmuş.
Şimdi bir soy bir konağı,
bir şövalye bir aşkı,
bir aile bir davayı besleyemiyor.
Özdemir Asaf

Henüz evlenmişlerdi, daha çiçeği burnunda, yeni evli bir çift olarak, yaygın halk deyimiyle, cicim aylarını yaşıyorlardı. Aşkın, heyecanın ve tutkunun zirvesinde, evliliğin en sorunsuz ve en pürüzsüz evresini yaşadıkları için, her şey yolunda gidiyordu. Birbirlerini anlamak ve yakından tanımak gibi bir kaygıları da yoktu zaten, çünkü çocukluktan beri tanışıyor ve çok iyi de anlaşıyorlardı. Rastlantıya bakın ki, ilkokuldan üniversiteye kadar, hep aynı okullarda okumuşlardı. Şimdi yıllara dayalı bu tanışıklığı, evlilikle taçlandırmış olmanın sevincini ve gönencini yaşıyorlardı beraberce. Her gün liseli âşıklar misali el ele tutuşuyor, Büyükşehir Belediyesinin aile yılı dolayısıyla açtığı aile okuluna gidiyorlardı, üniversiteden bir hocalarının ısrarlı telkini ve tavsiyesiyle. Yeni evli oldukları için henüz kendilerine ait bir otomobilleri yoktu. Toplu taşıma araçlarını kullanıyorlardı, tıpkı öğrencilik günlerinde olduğu gibi. Nihayetinde altı hafta sürecek bir eğitimdi, göz açıp kapayıncaya kadar, biter diye düşünmüşlerdi, lakin düşündükleri gibi olmadı.

`Modern dünyada aile ortamları gençler açısından sorun üretmeye devam ediyor. İstatistikler gösteriyor ki evlilikler, çok kısa zaman içinde boşanmayla sonuçlanıyor. Bu demektir ki, artık bir yastıkta kocayan eşler ve bir ömür boyu süren evlilikler yok.` demişti, bu eğitime mutlaka katılmaları için sıkı sıkı tembihte bulunan hocaları.

Yeni evli oldukları gibi, işe de yeni başlamışlardı. Sevincin ve heyecanın doruklarında yaşasalar da büyükşehirde aile olmanın, çalışan eşler açısından ne denli zor ve yorucu olduğunun da bilincinde ve farkında idiler.  Bu durumu yılların birikimi ve deneyimi ile en iyi bilen hocaları, o nedenle çok ısrarlı davranmıştı telkin ve tavsiyesinde, adeta zorlarcasına ve adeta emredercesine.

`Çalışan aileler pozisyonları gereği çocuklara gereği kadar zaman ayıramayınca, kuşaktan kuşağa değerlerin aktarılması da gerçekleşemiyor. Değerlerin yitirilmesi sonucu baş gösteren aile içi çatışmalar, iletişim sorununu ister istemez sosyal hayata da taşıyor`  demişti, öğrencisi olan bu genç çifte, ebeveyn okuluna katılmalarının gerekliliğini ve önemini ayaküstü anlatırken. Özellikle çalışan ailelerde negatif ilişki biçiminin daha belirgin durumda olduğunu bilsinler istiyordu, daha evliliklerinin ve hayatlarının baharında oldukları bu güzel günlerde.

Hocanın uzmanlık alanı olduğu için, sorunun nereden kaynaklandığının farkında ve bilincinde idi. Kırsaldan kente göç bireyi ve aileyi değiştirmiş ve dönüştürmüştü, negatif anlamda. Bu değişim ve dönüşüme koşut, hemen her ailede, gerek eşler arası ve gerekse ebeveyn ile çocuklar arası iletişim de olumsuz yönde nitelik değiştirmişti. Durumu çok iyi bilen hoca, sevdiği ve başarılı bulduğu bu öğrencilerinin de evlilik hayatlarının ilerleyen evrelerinde benzer sorunlar yaşamasını istemiyordu. Öğrencilik günlerinde olduğu gibi, hocalarını can kulağıyla dinlediler ve gereğini de yaptılar, birlikte ebeveyn okuluna katılma kararı alarak.

Eğitimin ilk günüydü. Olabildiğince geniş, düzenli ve ferah bir salonda yerlerini almış, ilk derslerini dinlemek üzere, sabırla ve heyecanla bekliyorlardı. Salon dolmuştu neredeyse, yaş ortalaması oldukça genç görünen katılımcılar, kendi aralarında konuşarak, dersin başlayacağı saati bekliyorlardı. Nihayet hoca salonda göründü, merhaba arkadaşlar diyerek eliyle herkesi selamladı ve kısaca kendini tanıttıktan sonra, başladı ilk dersini anlatmaya.

`Aile esas itibariyle biyolojik, sosyolojik ve psikolojik boyutları ve fonksiyonları olan bir yapıdır. Neslin devamı, aile kurumu eliyle sağlanır. Bireyi ayakta tutan ortam aile ortamıdır. Birey açısından sosyalleşme ilk olarak ailede başlar. Değerler ve davranış kalıpları ilk olarak ailede öğrenilir. Aile bu anlamda birey için bir eğitim ortamıdır aynı zamanda. Bilginin davranışa dönüştüğü ortam, aile ortamıdır. Aile dışındaki ortamlar,  özellikle çocuklar ve gençler açısından son derece tekinsiz ortamlardır. Toplumsal dönüşümle birlikte değişen ve dönüşen aile ortamında, başta ebeveyn olmak üzere aile bireylerinin de tutum ve davranışları değişti ve dönüştü. Ebeveyn ve çocuk ilişkileri hep uçlarda seyrediyor artık. Aileler çocuklarına karşı ya kaskatı otoriter tutumlar takınıyor, ya da sonuna kadar özgürlükçü davranıyor. Bu durum gösteriyor ki, hem aile ortamında, hem de diğer sosyal ortamlarda yeni davranış modellerine, yeni iletişim kalıplarına ihtiyaç var.`

Ortama resmiyetin soğukluğu egemendi. Aile yılında, aile okulunda, bir aile sıcaklığı beklentisi içindeydiler, lakin aradıkları sıcaklığı ve samimiyeti bulamamışlardı. Hoca TRT sanatçısı edasıyla, resmiyetten ve devlet ciddiyetinden ödün vermiyordu. Dersimi anlatırım, işime bakarım havasındaydı. Aile içi iletişimin konuşulduğu bir ortamda, bu iletişimsizlik anlaşılır gibi değildi. Salondaki bu negatif hava, onları salondan koparmıştı adeta. Ders bitiminde kendi aralarında bir durum değerlendirmesi yapmaya karar verdiklerinde, hoca dersi bitirmek üzere son sözlerini söylüyordu.

`Modern dünyada hem birey bazında, hem de aile düzeyinde değer buhranı ve bunalımı yaşanıyor. Aile ortamının uzağında, kreşlerde yaşayan ve büyüyen çocuklar, rol model sıkıntısı çekiyor. Aile ortamında yetişmeyen çocuklarda paylaşma duygusu gelişmiyor. Bu da ister istemez çocukları ve gençleri bencilleştiriyor. Gençlerin hayatın içinde aktif olarak kendilerini keşfedebilecekleri ve gerçekleştirebilecekleri alanlara şiddetle ihtiyaç var. Mevcut aile yapısı ve cari eğitim sistemi bunu sağlamaktan hayli uzak.  Bu eksiklik sebebiyledir ki, anlam arayışına cevap bulamayan, neden yaşadığını bilmeyen, doyumsuz, hedonist, egoist, konformist, deist, ateist bir gençlik yetişiyor. Sahte bir hayat yaşayan ve sahte mutluluklar peşinde koşan bu gençler ne yapsın. Anlamsız ve amaçsız, hayata bir anlam veremeyen, tükettikçe mutlu olacağını zanneden, modern zamanların görkemli tapınakları olan AVM’lerde ömür tüketen gençlere acilen kılavuz kaptanlar gerek.

Hocanın salondan ayrılması ile birlikte fısıldaşmalar başladı yine. Beklentilerine cevap vermemişti aile okulu anlaşılan. Umduklarına nail olamamışlardı sanki. Devam edip etmeme konusunda ciddi tereddütleri vardı, lakin hocayı durumdan mutlaka haberdar etmeleri gerekiyordu.  Kalabalığa karışmadan, tenha bir köşede çaylarını yudumlarken, içinden geldikleri aile ortamını düşündüler. Aile büyüklerinden hiçbiri ebeveyn okuluna devam etmemişti, böyle bir imkânları da yoktu zaten, yaşadıkları dönemin şartları gereği. İçlerinden hiçbiri sertifikalı anne baba değildi, lakin hepsi de karşılıklı sevgi, saygı ve anlayışla son derece sağlıklı ve mutlu aileler kurabilmişti, hem kendileri, hem de çocukları için. Çaylarından son yudumlarını alırken, göz göze geldiler ve hiç tereddüt etmeden, `haydi gidiyoruz ailemizin okuluna` diyerek salondan ayrıldılar.

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Kalemine yüreğine sağlık abim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir