1. Anasayfa
  2. Edebiyat
  3. Öykü

Bayramınız Bayram Ola

Bayramınız Bayram Ola
0

Bir ayın sonunda, sahura kalkar gibi, altmışıncı yıl bayram sabahına erken bir vakitte uyandılar. Gecenin saat üçü; daha sabaha çok var, ama alışkanlık işte! İkisini de uyku tutmadı. İçleri ezilir gibi olmuştu. Biraz bir şeyler atıştırınca, uykularını iyice kaçırmış oldular. Yaş ilerledikçe uykular da azalıyordu. Gel gözümün nuru; madem giden gitti, kalanlarla hasbıhâl edelim…

Beybaba; iyi bir eğitim almış, değerlerine önem veren, tahir, nazif, naif bir eş, bir baba ve en önemlisi güzel bir insandı.

Hanımanne, iyi bir ailede büyükleri ile birlikte büyümüş, son derece zeki, etrafındakileri kucaklayan, koruyup kollayan, bir eş, bir anne ve değerleriyle bütünleşmiş zarif bir hanımdı…

Beybaba, ilk sahurumuzu hatırlıyor musun, gözümün nuru, diye, hanımanneye takıldı. Hatırlamaz olur muyum efendi, dedi. Hem de bugünkü gibi. Uzun uzun düşündükten sonra, sizin eve gelişimin üçüncü ayıydı. Ramazanın ilk günü sahura kalkılacaktı. Herkeste ayrı bir heyecan. Onlar ilk defa gelinleri ile, bense yeni evimde annem babam yerine seninle ve büyüklerinle bu heyecanı yaşayacaktık…

Uykunun en güzel ve değerli zamanında, yabancı bir sesle uyandırılmak. Azıcık daha desem de, sesin sahibinin, babam olmadığını hatırlayınca, apar topar kalktım. Sen ise sakin ol deyip beni frenledin… İlk günden mahcup olmak istemediğimdendi telaşım.

Yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. Sofra hazırlanmış; bizi bekliyorlardı. Çok utandım. Annen dedi ki, sofrayı bugün ben hazırladım. Hemen oturalım, vakit geçmeden sahurumuzu yapalım…

Önce büyükler başladı, arkasından biz ve sonra küçükler…

Yatmadan sofrayı topladık, her şey yerli yerinde, sabaha öylece bıraktık. Annen, yarın sahura sen kalkıp hazırlarsan sevinirim. Yeni evini sahiplenmiş olursun, dedi. Kaygılandım birden.  Hemen sana anlatmak istedim. Annem öyle diyorsa öyledir dedin. Bana başka bir yol bırakmadın. Yaparsın sen, diyerek beni yüreklendirdin. Daha önce tek başıma böyle bir sorumluluk almamıştım. İş başa düştü. Demek ki artık büyümeliydim…

Gözüm yataktaydı, ama yeni bir başlangıcın farklı sorumlulukları vardı. Heyecandan uykum kaçtı. Seni ve aileni pek tanımıyordum. Üstelik onlara göre yabancıydım, onlar da bana göre… Bir şey yapacaksam veya yapmayacaksam iki kere düşünmeliydim. Ben bilmem, yapamam gibi bahaneler olamazdı. Bilmiyorsan öğrenirsin, biz ne güne duruyoruz diyerek, öğretmeye gönüllü olduklarını her fırsatta dile getirmişlerdi.

Tayinimiz çıkıp hazırlığa başladığımızda ayrılacağımıza üzüldüler. Tatillerde yine beraber oluruz; ayrıca ne zaman isterseniz başımız üstünde yeriniz var, dedik. Gönülleri biraz olsun ferahlamış olmalıydı. Birlikte olmaya alışmıştık. Aile olmak ve bir yandan da kendi düzenimizi kurmak istiyorduk. Ayrılık zordu, fakat yoluyla yordamıyla olması gerekiyordu.

Geriye dönük özlemlerini, hayallerini ve umutlarını yanlarına alarak aile olmanın ilk adımını attılar. Yurt içi ve yurt dışı tüm görev ve sorumluluklarını yerine getirdiler. Hayatın içinde başlayan yolculuğu, birbirlerini tanımayla pekiştirmiş oldular.

Annem iyi ki benim için seni seçmiş. Kim bilir, seni kaç kişi arasından seçmiştir. Ona bırakmıştım ve kendisine güveniyordum. İnsanı seven, saygılı, güler yüzlü ve iyi bir ailenin kızı, dedi senin için…Gördün mü, gözümün nuru, yanılmamış annem. Tam altmış yıl olmuş, ellerimizi, yolumuzu birleştireli. Ben senden razıyım. Maddi manevi beni bir kere bile darlamadın. En önemlisi benim yol arkadaşım, iki çocuğumun da annesi oldun.

Canımın içi; şimdi durup dururken, neden veda eder gibi konuşuyorsun? Olur mu, asıl sağlıklı iken konuşulmalı böyle şeyler, diyerek, kendine bir yol açtı ve oradan yürüdü…

Bayram salâlarla başladı. Gün içinde, Beybaba, torunlar gelecek diye bayram parası hazırlığı yapmıştı. Hanımanne yorulmasın diye tatlıyı da dışarıda yaptırmıştı. Yani bayrama her türlü hazırdılar. Gözümün nuru, bu yıl çocuklar burada olacaklar değil mi, diye sordu. Yok, canımın içi, yurt dışına tatile gideceklermiş, belki de gitmişlerdir. Beybaba biraz bozulmuştu, keşke bayramdan sonra gitselerdi. Bayram onlarsız ve yalnız olmuyor. Varlar ama bayramda yoklar.

Kahvaltıdan sonra, abdestini aldı, temiz elbiselerini giydi. Yavaş yavaş namaz için camiye doğru yola çıktı.

Namaz ve bayramlaşmadan sonra başka bir yoldan evine geldi. Hanımanne onu kapıda karşıladı. Çünkü giderken biraz üzgündü. Geldiğinde yorgun ve moralsizdi. Onunla bayramlaştı. Morali düzelmesi için bayram harçlığım nerede, diye şaka yaptı. Cebinden hiç itiraz etmeden bir demet para çıkardı, verdi. Hanımanne şaşkın, hem de çok…

Biraz uzanmak istiyorum, dedi. Bugünü unutmak istiyor gibi odasına gidip uzandı. Uyuyamadı, ama kalkmadı, kalkamıyordu. Yaşı seksenin üzerindeydi; üzülmek ona iyi gelmiyordu. Biliyordu ama elinde değildi. Arabaları, hem de en iyisindendi ama kullanamıyordu. Eli kolu bağlanmış gibiydi. Ah o eski günler dedi. Ama o zaman da yoktu işte. Şimdi de güç yoktu. Demek ki hepsi bir arada olmuyordu…

Hanımanne, beybabaya seslendi, canımın içi, en azından tek değil, iki kişiyiz dedi. Beybaba ses vermedi. Uyuduğunu düşündü…

Büyükleri olmayanların bayramı olmaz, ama büyükler varken de kıymet bilinmezdi. Bu denklemsizlik bir türlü çözülmedi, çözülemezdi…

Dik durmak, ayakta olmak ve sağlam kalmak yine ona düşmüştü. Gönlünden gözüne düşenlerin sağanağında, kalbinden geçenleri diline göndermiş, kendi kendine söyleniyordu. Alınganlık mı, yaşlılık mı desem… Değerlerin yok sayılması, önemsemek, önemsenmek, bayramı bayram bilmek. Bayramınız bayram ola desem. Desem de desem…

Kapı zili çaldı. Beybaba uzandığından, kapıyı hanımanne açtı. Aman Allah’ım! Bir de ne görsün, hiçbir karşılık beklemeden, kayıtsız şartsız sevdikleri, büyükten küçüğe boy boy herkes karşısındaydı. Gözlerine, gördüklerine inanamadı! Sevinçten ağlamaya başladı. Ne yapacağını bilemedi. Eve buyur etmeyi düşünemedi. Kapıda öylece kalakaldı…

Kalk, kalk, canımın içi; kalk. Gel de kendi gözlerinle gör…

Zekiye Kahraman 13 Ağustos 1961’de Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı Muradınlar köyünde dünyaya geldi. Kendisi altı kardeşin en büyüğüydü. İlkokulun ilk üç yılını babasının görev yaptığı İzmir- Torbalı’ya bağlı Eğerci köyünde, son iki yılını da Manisa-Selendi’de okudu. Selendi’de başladığı ortaokulu Akhisar’da tamamladı. Akhisar Kız Meslek lisesini bitirdi. Ayrıca dışardan bitirme sınavlarına girerek İmam-Hatip Lisesi’nin orta kısım mezunu oldu. 1980 yılında evlenerek hayatına ev hanımı olarak devam etti. Eşinin görevi dolayısıyla KKTC- Gazimagosa’da, Özbekistan–Taşkent’te ve Suriye–Halep’te bulundu. Yazı hayatına şiirle başladı. Şiir yazma çalışmalarının yanı sıra kumaş boyama, eskitilmiş yakma resim denemeleri ve tezhip çalışmaları yaptı. Anılarını, Öncü Kitap’ta, 2000 yılında Bi Dolu Dünya Yaşanmışlıklar adıyla yayımladı. Anılarına göndermelerle örülü şiirleri de bu anılar dosyası içindeki yerlerini aldı. Denemeleri Geçerken dergisinde yayımlanıyor. Şu anda Ankara’da yaşıyor. Biri kız biri erkek iki evladı, onlardan da beş torunu var.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir