Bizimle İletişime Geçin

Şahsiyet

Bu Ülke’nin Münzevî ve Mütecessis Fikir İşçisi: Cemil Meriç

Kitabın eski basım olduğu her hâlinden belliydi; ama ne kadar eski olduğunu anlamak için basım tarihine bakmam gerekiyordu. Kitabı heyecanla elime aldım ve ilk sayfasını çevirmemle birlikte şaşkınlığım bir kat daha arttı. Sayfaya el yazısıyla “Aladin Küçük Bey’e Selamlarla.” yazılmış ve imzalanmıştı. Yazı ve imza Cemil Meriç’e aitti.

EKLENDİ

:

Tarihimizi ‘mührü sökülmemiş bir hazine’ olarak gören “Güneş ülkeleri aydınlatır, sözler milletleri.” diyerek eserleriyle ilim, kültür ve düşünce dünyamıza önemli katkılar sağlayan, irfan hazinemizin daha da zenginleşmesine vesile olan büyük bir mütefekkirdir Cemil Meriç.

13 Haziran; kızı Ümit Meriç’in ifadesiyle ‘Körlüğün nârını, ilmin nuruna çeviren bir yazar’ Necip Fâzıl’a göre ‘Allah’ın, iç gözü daha iyi görsün diye, dış gözünü kapattığı sahici münevver’ kendi bakış açısıyla ‘Hayatını Türk irfanına adayan, münzevî ve mütecessis bir fikir işçisi’ olan Cemil Meriç’in vefâtının sene-i devriyesi.

Haziran ayının hüzün dolu bugünlerine geldiğimizde geçmişin güzel anları tazelenir zihnimde. Şöyle ki… Yıl 2002. Öğretmenliğimin ilk yılları… Okuldan eve dönerken kitapçılara uğramak bir alışkanlık hâlini almıştı. Buralara sıklıkla gider kitaplar arasında hoşça vakit geçirirdim. Yine bir gün Pendik’te dolaşıyordum. Bu sefer kitapçıya varmadan yolda karşılaştım kitaplarla. Yere serilmiş kitapları görünce hiç tereddüt etmeden oraya yöneldim. Hemen yanaştım ve kitapları incelemeye başladım. Eski, yeni pek çok kitap alıcısını bekliyordu. Bazı kitapları alıp sayfalarını karıştırdım. Bıraktım, yenilerini aldım. Bu durum epeyce devam etti.

Kitaplar yerde o kadar dağınık bir şekilde  duruyor ki karıştırdıkça altından yeni kitaplar çıkıyordu. Karıştırmaya devam ettim. Alttan çıkan bir kitap fazlasıyla dikkatimi çekti.

Bu Ülke, Cemil Meriç, Ötüken Yayınevi.

Kitabın eski basım olduğu her hâlinden belliydi; ama ne kadar eski olduğunu anlamak için basım tarihine bakmam gerekiyordu. Kitabı heyecanla elime aldım ve ilk sayfasını çevirmemle birlikte şaşkınlığım bir kat daha arttı. Sayfaya el yazısıyla “Aladin Küçük Bey’e Selamlarla.” yazılmış ve imzalanmıştı. Yazı ve imza Cemil Meriç’e aitti.

Aladin Küçük, sayfanın alt tarafına tarih atmış, el yazısıyla not düşmüş ve imzalamış: “Bu imzalama merasimi ‘Dergah’ kitabevinde oldu.” (17.5.1974) Aynı şaşkınlıkla bir sayfa daha çevirdim ve gördüm ki kitap 1974 tarihli ilk baskıydı. Ayrıca sayfanın üst tarafında ‘Vakıf Malıdır’ kaşesi ve kayıt numarası yer alıyordu. Şimdi, Aladin Küçük’ün kim olduğunu, vakfın hangi vakıf olduğunu bilmiyorum; ama elimdeki kitabın ilginç bir hikâyesi mutlaka
vardı.” Altı çizili satırlar, kenarlara yazılmış notlarla karşılaştım. ‘Kitap Sihâm-ı Kazâ, Biz ve Onlar, Fildişi Kuleden’ olmak üzere  üç ana başlık ve bu başlıklar altında ‘İzm’ler, Su alan gemi, İrfana kaçış, Yunan’a kaçış, İslâm’a kaçış, İnananlar kardeştir, Din afyon mudur?,  Bir insan yaratmak, Münzevî yıldızlar, Bâkî kalan’ gibi pek çok küçük başlıktan oluşuyordu.

Kitabın arka kapağında, “Bu ülke 89’dan beri su alan bir gemi. Fransız ihtilali yalnız Batı feodalizminin değil, ihtiyar Şark’ın da ölüm çağı…” diye başlayıp “Kavga, insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında. İzm’ler idrâkimize giydirilmiş deli gömlekleri. İtibarları menşelerinden geliyor: hepsi de Avrupa malı…” diye biten ifadeler yer alıyordu. Alt sağ köşede ise kitabın eski fiyatı yer alıyordu: 12,5 lira.

Yeni fiyatını sorduktan sonra hiç tereddüt etmeden parasını ödedim ve kitabı aldım. Eve dönünce tekrar tekrar karıştırdım eskimiş sayfalarını. Kokladım uzun uzun. Kurumuş bir gül yaprağı da çıktı bu arada sayfa aralarından birinde. Hiç dokunmadım ona, öylece bıraktım olduğu yerde. Kitaplıkta yer alan Mağaradakiler, Umrandan Uygarlığa ve Bu Ülke’nin (İletişim Yayınları) yanına bana çok güzel duygular yaşatan bu kitabı da koydum sonra.

Cemil Meriç  “Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği.” dediği Bu Ülke kitabıyla ve diğer eserleriyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor, devam edecek de.

38 yaşında gözlerini kaybettiğinden ‘kitaplarını, çocuklarını, Fevziyesini bir daha göremeyen’ Cemil Meriç ömrü boyunca bunun hüznünü taşıdı üzerinde. ‘İnsanlar kötü’ olduğu için ‘kitapları bir liman’ olarak gördü ve ‘Olimpos Dağı’nın çocuklarına’ karşı ‘Hira Dağı’nın evlatları’ için Pusulası, gece gündüz demeden çalışarak ‘tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru’ oluşturmaktı. Yine onlara mirası ‘kütüphane, terbiye, namus ve temiz kalmış bir insan’ bırakmaktı.

“Düşünmek savaşmaktır.” şiarıyla ‘bir nesil, bir millet, bir medeniyet uğruna düşünerek savaşan’ Cemil Meriç ‘ulu çamların fırtınalı diyarlarda yetiştiğini’ çok iyi biliyordu.

Cemil Meriç, hayatı boyunca ‘kendini tanımayı marifetlerin marifeti’ olarak bildi ve “Kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız.” diyerek milletimizin dili, ruhu ve şuuru için yoruldu, ter döktü.

“Samimiyet öyle bir dildir ki; kör de görür sağır da duyar…” derken insanlara ve hayata olan bakış açısını tarif ediyordu bir yerde. ‘Dünyadaki kaosun nedeninin eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmaları’ olduğunu haykırdı en gür sesiyle. ‘Vatanını yaşanmaz bulanların aslında vatanlarını yaşanmazlaştıranlar’ olduğunu işaret ediyordu yazılarında. Böyle ‘namussuzlardan’  ve ‘bir nevi urlardan’ hep uzak durdu. Her daim ‘namusluların’ yanında saf tuttu. Hem de hiç vazgeçmedi.

Avrupalı dostlarına hoş görünmek adına ‘Mazisinden ve ihtişamından utanan gafil bir çocuk’ olarak gördüğü ‘Türk aydını, yangından kaçar gibi uzaklaşırken memleketten’ o, memleketin kadim değerlerine sıkı sıkıya sarıldı. Hayatının sonuna kadar da böyle yaşadı.

“Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız, bizden âlâ akraba mı olur ?” diyen Cemil Meriç’le aynı kitaba baş eğen, aynı havayı teneffüs eden, onunla aynı istikamette yürüyen, onu dinleyen, onun eserlerini okuyan, onun  derdiyle dertlenen insanlara ne mutlu.

Bu Ülke’nin okuyan, üreten, düşünen, münzevî ve mütecessis  fikir işçisi Cemil Meriç’e rahmet olsun.

Çok Okunanlar