1. Anasayfa
  2. Düşünce

Çağdaş Talutlar ve Uyuyan Müslümanlar

Çağdaş Talutlar ve Uyuyan Müslümanlar
0

Bir varmış başka hiçbir şey yokmuş. Allâh her şeyi yaratmış, yaratılışını güzel yapmış.

Zulme taş savuran çocuğu dünya devlerinin korkulu rüyası yapmış. Adı Ubeyde soyadı cihat’mış bu çocuğun. Müslümanların unuttuğu Allah’tan başkasından korkmamayı onlara öğretmeye gelmiş.

O sıralar Müslümanlar siyonizmin ninnisinde mışıl mışıl uyur iken Cola’nın sihirli suyunda seküler bir hayatı yaşar imiş. Varsa yoksa bütün hayalleri mal mülk imiş. Çalıp çırpmak, yolsuzluk yapmak, haram helâl demeden kefenin cebini günahlarla doldurmakla meşgullermiş. Yani anlayacağınız ahiret uzak bir hayal bile değilmiş. Şimdinin yaşam odunlarıyla geleceğin ateşine hamallık yapıyorlarmış.

İşte böyle bir zamanda Ebu Ubeyde, dünya Müslümanlarına kapitalizm suyundan kana kana içenlerin, çocukların kanlarına sessiz kalacağını söylemiş. Ama siyonizmin suyu, ekmeği ucuzladıkça müslümanlar daha çok yiyip içmeye başlamışlar. Ve dünya rehaveti onları sarıp sarmalamış, bir çocuk gibi savunmasız yapmış. Ancak çocuk gibi olmuşlar olmasına da çocuk gibi masum değillermiş. Dünya halklarının gösterdiği vicdandan da mahrum kalmışlar.

Emperyalist olamamış dünya müslümanları ama emparyalist oyuncağı olmuşlar. Aslından uzaklaştıkça bir garip olmuşlar. Allah, Kur’an, Hz. Muhammed ve ahiret sadece ritüellerde gösterişe dönmüş. Pençesi olmayan Aslan ve Kartala dönmüş.

Avrupa halkları Ubeyde’yi duymuş ayağa kalkmış. Üniversite gençliği duymuş, kampüsleri kuşatmış. Siyonizme silah taşıyan gemileri durdurmuş. Hele güçsüz denilen Güney Afrika aslanları bu sesi onurlandırmış. Siyonizmin doyumsuz vahşetini Avrupa Adalet Divanı’na taşımış. Onların yargılanmasını sağlamış. Dünya günlerce onları konuşmuş.

Ama dünya müslümanları çağın Talutları Ahmet Yasin’e, Ubeyde’ye, Yahya Sinvar’a İsmail Heniye’ye sağır olmuş. Mutlu mesut çocuk kanlarına bulanmış bir dünyada namazlarıyla, oruçlarıyla, hac ve kurbanlarıyla cenneti hayal ederek yaşamış.

Mazlumların kanlarının aktığı bir dünyada zulme ses çıkarmayan Müslümanların abdest suyuna bebelerin kanları karışmış. Çünkü zulme sessiz kalmak zalimin ateşine odun taşımakmış. Hz İbrahim’i yakan ateşi söndürmek için şu taşıyan karıncayı anlatırken kendileri ateşteki İbrahimlere davul çalan Azer gibi yaşarmış.

Utanmadan zalimin ateşi olan ticaretini destekleyerek, mallarını satın alarak onların zulmüne odun taşırmış.

Zalim kınanmaktan, bağırılmaktan, lanet okunulmasında etkilenmiyormuş. Çünkü güçlü ve zenginmiş. Müslümanlar ise güçsüzmüş. Sesi çok çıkan ama içi boş olan davul gibiymiş  yani çağdaş Azerlere özentiymiş.

Yahya Sinvar konuşmasını, bağırmasını seven biri değilmiş. Zalimin dilini çözmüş. O bir tek güçten anlarmış. Önderi Hz Muhammed’den öğrenmiş zalime anlayacağı dilden konuşmasını. Hayber’in kesilen ağaçları günümüzün ticaret yolları olduğu gibi suikast düzenlenen Yahudi liderler de günümüzün diktatör zalimleriymiş. Onların ağaçlarını kesmeden liderlerine suikast düzenleyip korku vermeden onlarla mücadele edilemezmiş. Bunun farkına varan Yahya Sinvar, Ahmet Yasin’in yiğitliğinden ilham alarak zalime ölümü hissettirmek gerektiğini düşünmüş. Zalimin barbar saldırılarına karşı Ebabiller gibi kanat çırpmaya başlamış. Yani Ebabilleri beklememiş kendilerinin Ebabil olnası gerektiğine inanmış. Geçilmez, delinmez denilen demir kubbeleri zalimlerin başlarına yıkılmaya başlamış. Milyarlarca kalabalığı muhatap almayan zalim ölümü hissettiren Ebabillerin önünde diz çökmüş.

Ancak Ebabiller bedeli ödenmeyen hiçbir şeye sahip olunamayacağını da çok iyi biliyorlarmış. Bunun için gözlerinde ve gönüllerinde ölümü öldürmüşler. Nicesi cennet nehrine su olmuş amma kanları da yeniden yeşeren İslam fidanına can suyu olmuş. Şehitlerin kanı zulme karşı uyanışın can suyuymuş.

Ve şehadet zalimin gücüne karşı en güçlü kalkan olarak tarihe yeniden altın harflerle yazılmış.

Diğer coğrafyalarda yaşayan tatlı su balıkları hiçbir şeyden habersiz kendi mecralarında mışıl mışıl uyumuş.

1966 yılında Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Mersin’de tamamladı. Mersin İmam Lisesinden 1986, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 1992 yılında mezun oldu. Çeşitli illerde öğretmenlik yaptı. Halen Ankara Kahramankazan’da görevine devam etmektedir. 27 yıldır öğretmenlik yapmaktadır. Çeşitli dergi, gazete ve ders kitaplarında hikâyeleri, şiirleri ve makaleleri yayınlanmıştır. İmam Hatip 8 ve 11 sınıfların Kur'an’ı Kerim ders kitaplarının yazarı. Aile ve sokak çocukları ile ilgili dernek kurdu pek çok yerde seminerler verdi. Radyo ve televizyon programları yaptı.  Mersinde Dil Edebiyat Derneğinde, Kahramankazan’da yazarlık dersleri verdi, genç yazar ve şairler yetiştirerek, Genç Kalemler isminde Edebiyat dergisi çıkardı. Kabirde ilk Gece kitabıyla Türkiye geneline ulaşarak kalbine dokunduğu bir okuyucu kitlesine kavuştu, 55 baskı yaptı. Kitabın Arapça ve İngilizceye çevirileri yapılmaktadır. Eserleri: Aile Eğitimi; Özgürleştiren Disiplin, Anne Babamı İyi Seç, Kutsal Metinlerden Günümüze Cinsel Hayat Romanları; Kabirde İlk Gece (55. Baskı), Sırat Köprüsünde Heyecan, Cehennem yolcuları, Cennet Yolcuları, Aşkın Öncüsü Hz Muhammed, 15 Temmuz Milli Direniş Öyküsü, Şeytanın Oyunu, İlk Aşk Âdem İle Havva Öykü kitapları; Melekler Ölmesin, Ölümsüz Arkadaşlık Bahar ile Gül, İmdaaaat Babam Sigara İçiyor. Dini Kitapları; Şeytanın Tuzakları, Namaz Neslinin Deklarasyonu, Cennetin Rövanşı, “Allah İlk Öğretmenim, Ölüm Sonrası Yürüyüş, Zülfikar, Aşka Adanmış Hayat Hz Ali, Allah Kimleri Sever Kimleri Sevmez, Anne Bana Dinimi Anlat, Bilinç İnşası, Müslüman Gencin Yaşam İlkeleri. Şiir Kitapları; Eşsiz Sevgiliye (Esmaul Hüsna), Sevgiliye Gözyaşları, Kardeşlik Ülkesi Çocuk Romanlar: Çiçek Kız Meryem Dilek Yıldızı, Çiçek Kız Meryem Barış’ın uçurtması Gençlik Romanları; Gizemli Yolculuk Macera başlıyor, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Selahaddin Eyyubi, Şapkalı Çocuğun Maceraları Kamp Heyecanı Öykülerle Aile İçi Davranış Eğitimi: Yusuf ve Zeynep Öğreniyor Serisi (10 Kitap) Masal Kitapları: Masal Serisi (28 Kitap) Seyit Ahmet Uzun’un yayınlanmaya hazır, “İtikadi ve İktisadi Yozlaşma Karşısında Hz. Şuayb” “Sessiz Haykırış” “Aşk Yarası" “Biraz Hüzün Biraz Tebessüm İşte Hayat” “Doğmamış Çocuktan Mektuplar” adlı çalışmaları bulunmaktadır. Masal Terapisti olarak çocukların hayal gücünü geliştirerek onları hayata daha aksiyoner ve katılımcı bir kişilikle hazırlamaya çalışmaktadır. Özgün ve kendi kültürümüzü yansıtarak yazdığı yaklaşık beş yüz civarında masalda bu konuları işlemeye çalıştı. fecabook.com/ seyitahmetuzun ınstegram/seyitahmetuzun twitter/seyitahmetuzun

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir