Şair: Mehmet Kabakçı
bizim de kilitli sandıklarımız vardı
ateşin elimizi yakmadığı zamanlardı
ve vakitler her dardı
oysa azıcık koşabilsek
gökyüzü kucaklayacaktı
nitekim gençliğimizi bıraktık
soğuk ve izbe bir otogarda
kimseler görmedi devrildiğimizi
öylece yığılıverdik
ayakları paslı
boyasız tahta bir bankta
bir uçurum büyüyor
içimizde ve dışımızda
masumdur tüm analar ve babalar
bu mücrim ve kirli çağda
kayıplarımız ve yaralılarımız bu yüzden
suların ve fikirlerin kirlenmesi
buzların erimesi
ama kardan adamların erimemesi
kuşların kanadının kırılması
kurtçuklarınsa uçması
hep bu yüzden
gittik ama
bıraktık bir yanımızı arkamızda
yarım kaldık
yandık yanıldık
günlerce açmadı güneşimiz
karardı pencerelerimiz
biz de inadına
açmadık perdelerimizi
duvarlar konuştu
biz sustuk
içimizde kaldı sesimiz
sonra kendi sesimizle boğulduk
elbette vardır
bir katilin kalbinde de merhamet
zira ecelsiz ölüm mü olur
kaderidir solması bir gülün
koparılmasa da dalından
30 Ocak 2022 – Trablusşam/Lübnan
(20.40)