geceyi bekliyorum
günahlarımı örtmesi için
bir de kirli kâğıtların görünmemesi için
yalnızlığı çıkarıp da
sabrı giyiyorum sırtıma
artık güneşi getirmez gülüşlerin
ya da aynaları çatlatmaz sözlerin
ah varlığına alıştığım
yahut yokluğunu unuttuğum insanlar
unutulmuş savaşlar
unutulmuş acılar
zamanı içlerinde gizleyen taşlar
oğullarına kırılamayan analar
kızlarına darılamayan babalar
pusuya düşürülüp avlanmış
ve kementlenip bağlanmış sevgiler
şimdi ben
yoksul duvarlarım
ve soğuk bir beyaz içinde
günden güne tenhalaşırken
kendi kışımı bir yorgan gibi sarınırken
kaybolmuş gülüşleri arıyorum
fotoğraf albümleri kaybolalı
veya sandıklara saklanalı
çoktandır biliyorum
dipsiz bir mağaranın derinliklerinde
bir örümcek ağı
elbette oraya kadar gidecek sinekler içindir
oysa sen
bu şehri tanırsın
bu caddeleri tanırsın
bir fabrika çıkışı
işçiler dağılır
şehrin ucube sokaklarına
benimse aklım karışır
kalbimi denk getiremem
hiçbir sokağa
bütün çocuklar
kelebekleri kovalıyor
bütün patikalar
şehirden kaçıyor
bütün istasyonlar
trenleri saklıyor sanırsın
işte böyle
her şey bir şey olunca
bir şeyde her şeyi yıkarsın
7 Ocak 2023 – Trablusşam/Lübnan