Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

Dünyanın Rengi

Moladayım. Paragraf başında. Şamatası bol bir yaşamı alkışlayan cesetlerden mezarların çığlığına yaslanıyor kanayan günde ufuk çizgim. Kalbim evsiz kalmış sonbahar yaprağında gelincik güzelliği. Artık. “Gelsen de bir gelmesen de.” Gelinliğimi giymişim. Ütüsüz. Parmaklarım…

EKLENDİ

:

Kırklanan ruhuma merhem sesini işittiğinde rüzgâr,gözlerinin içindeki merhameti gördüğümde bir an, değişiyor hayatın renkleri. Yedi renk miydi gökkuşağı, sayamıyorum. Ortalamasını bulamıyorum dünyanın. Hesap kitap bunca problem, aritmetik ortalama, standart sapmalar, olasılıklar, ihtimaller… Unutuyorum. Kendimi. Sende. Bir türkünün bir dizesi ile kayıveriyor ayaklarımın altındaki sekiz cennet. “…Neredesin sen?” Gözlerin oluyor evrakımda mahviyet.Resmiyet dili, arz, rica, temenni… Doluyorum. Doldurma değil dizelerim. Oradaysam maviyim, ümit… Kaplıyor evreni. Kalbinin en ücra köşesinde Hani karaysam da şairlerin karalığından, leylanın arı duru ve kapkara oluşundan ırmaklara çağlayan kum tanelerine meftun mağlubiyet müjdesi.

Yenilmekle başlıyor bütün zaferler, başkalarının aşkıyla başlayan yaşamaklar gibi. Yaşayamamak. Taşlarını vura vura yatağına, kırgın. Uzaktan sevmelerde birinci ah o kırılgan dalları gençlik çağlarının. Yeşilleniyor dünya. Yine de matemini tutuyorum matematiğin. Rakamlara hayran sofuların tavaflarını tespih tanelerinin imamesine düğümlüyorum. Kalbim yerinde mi acaba? Bana da yetmiyor, biraz daha taksitli ödeme imkânı ile satın alacağım yeniden kalbimi ama kontenjanla sınırlıyım. İmkânsızım. Hudutsuz aşkın bağrında bir turuncu zakkum açmak istiyorum. Kararıyor dünya kar yağarken eylülde, sararıyor bahtım. Renk vermiyorum. Ser veriyorum yoluna. Yollar Arapsaçı diyorlar. Yağmuru bekliyorum. Boşa gitmesin diye bunca endişem. Islanmamalıyım. Kuruyamam sonra ipe dizsem de kendimi, küflenirim, nemden. Havadan kurşun kapıyorum. Bulutun maviliği sıvazlıyor satırlarımdaki ahengin sırtını. Omzuma yaslanan bir kelebeğin güneşi oluyorum vahada, ölüyor avucum. Ölmüyorum. Vefakâr yarasalar anıyor kara bahtlı aynamı. Yine kendimi görmek istedikçe şeffaf aynalarda, şefkatinle yoğruluyorum.

Varlığının içinde bir daha yok olmanın hüznünü yem yapıyorum kafesteki kaplana. Kaçıyor. Uçuk, soluk, silik bunca çözümlü sorularla elvan bakışların. Renksizim. Al al. Utanıyorum. Mor menekşe boyun eğerken aşka, arşın üstündetitriyor sessizliğim. Tel örgüler ardında bir ceylanın gözleriyle buluşuyorum aniden, şiir bunlar ayrıca, rüya gibi hakikat. Gerçekten öyle mi? Hakikatin vadesi dolmuş. Hayaller Kaf Dağı’na perde. Sanal âleme mim koysam diyorum, sosyal medyaya la ile illa… Yine çok tasavvufi olacak oluyorsöylemlerim. SükûnetleSeccadenin yumuşaklığında karşılıyorum bakışlarındaki derin manayı. Örtsün diye üşüyen ellerimi.  Derdim oluyor. Ellerim, ellerinde değilken çok üşüyorum değil mi? Yüz bin dermana değişmiyorum ellerini. Mübalağa mı yapıyorum telmih mi onu da bilmiyorum. Ya da bilmek istemiyorum bunca çokbilmişlik arasında her şeyi. Hiçbir şey. Bitişik. Yazılıyor. Yazılamıyor onun hikâyesi. Herkesinki gibi.

Maneviyat eğitimi seminerleri düzenleniyor lobilerde, çok yıldızlı hiç yıldızsız otellerde sanki. Seni mi bekliyorum? Hayır, gündüz gözüyle yaşanıyor bu karabasanlar. Kâbusdeğil, körlük hiç değil. Belki herkesin gözleri açılınca bana gelecek görme sıra. Hayallerimi Sırayla değil miydi ölüm?Sırasızların dünyasında. Doğuyorum.

 Senin bir gülüşünle ölecek var mı; yaz gülüm, yaban çiçeğim, dağ menekşem! Pul koleksiyonlarından bir ayva çiçeği fırlıyor şiir kalıplarının dışına, trafikte yol alırken içim, ah o da bu çağın gürültüsü içinde korna seslerinin kurbanı oluyor. Gördüğüm bunca görülmemesi gerekeni gören gözlerim sevdikçe çoğalan kalbime ne yâr olabiliyor ne yara.Ruhum da doymuyor bunca hüsranla. Ben hep açım düğün sofralarında. Yokluğunla. Varlığında. Tavşankanı oluyor dünya. Hicaz ve hüzzam. Kanımla beslenmek isteyen kurtlar, kuyuda Yusuf bekliyor. Züleyha çıkıyor sahneye, ellerinde kerpiçten leğenlerle kin güdüyor kuzular. Yalvarıyorum. Sarı laleler açıyor yelelerinde atların. Unutuluyorum. Yılkıda.

Bozkırda yıldırım yeliyle savruluyor tüylerim. Beyazlara bürünüyorum. Toprağın renginde tevazu, gökte ayak izlerim. Masumiyetin beşiğini süt beyaz sallıyor masallarım, ninnilerim çiçekli entarisiyle çarıklı kız çocuklarının. Öyle bir solukta, soluklanmaksızın dinliyorum ki seni, alnıma yazılmış yazıdan farksız oluyor birbiri ardına bezelye tanesi gibi dizilmiş bunca cümle. Bu da sade nesir örneği olsun diyorum. Mütevazıyım her zamanki gibi. Süslü nesrin yanına alelade olmalıyım, inci dizecek değilim ya söğüt dalına. Hafifliyorum. Dünya, mor bir kalemden ibaret. Kaybetmek istemediğimi kaydediyorum. Yenisi yok. Morun. Pembenin. Veremin. Bahçelerde Talan olmuş bir medeniyet kırıntısıyım kirpiklerinin ucunda. Düşmemek için tutunuyorum. Tutunamayanlara.

Moladayım. Paragraf başında. Şamatası bol bir yaşamı alkışlayan cesetlerden mezarların çığlığına yaslanıyor kanayan günde ufuk çizgim. Kalbim evsiz kalmış sonbahar yaprağında gelincik güzelliği. Artık. “Gelsen de bir gelmesen de.” Gelinliğimi giymişim. Ütüsüz. Parmaklarım… Yırtılmış bir çoraptan saklanmaya çalışan mahcup delikanlıyım. Sevdiğinin penceresinin önünde sardunya saksısı olmayı dileyen keremlerden bir kerim. Ol. Böylece aldanışım. Vuslat serabı olsun diye bunca lakırdılar, yurt özlemiyle perişanlığa razı âşıklara, kelime israfı, harf yangını, gönül ferahlığı… Nasıl kanar insanın kan donduran serencamı?

Haziran güncesi başlamadan bir armağan olsun diye merhametine, rahmet yağdıran parmaklarımın hüneriyle. Yüreğine sığınmak, sığınmak dirilişe Fon müziği oluyor ya Mevla! Gözüme uyku… Bürüneyim örtüme. Kalkayım. Acımasa canım, hayat belirtisi taşır mıyım lamba cininin içinde? Sabrımın sükûtuna hayran olur mu kargalar? Okları hazır recmedilmeyi bekleyen beton duvarlar arasındaki papatyaların katili, sevgisi sarmaşık, aşkı ölümcül katil bedenlerin enkazında eyvah!

Yitiğimi arıyorum ebemkuşağında. Renklerim hükümsüz, hukuk dışıyım, kanuna aykırı, ruhuna hâkim olamadığım duruşmalarım savunmada. Savunmasızım. Susma hakkımı kullanmak istiyorum yanında.  Sus/Payım. Rengine… Dünyanın… Nasıl da… Sustum.            

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar

Pin It on Pinterest