…Önceki yazının devamı
Kâbe / Beytullah
… “Beytullah; İnsanlar için Allah’ın emriyle kurulan ilk ev (Âl-i İmrân, 96). Ev sahibi Allah,”. Kâbe’nin ilk defa Hz. Âdem tarafından kurulduğu rivayeti göz önünde bulundurulursa insanoğlu hayata yerleşik olarak başladı denilebilir. Dolayısıyla yaşam için asıl olan yerleşik olmaktır, göçebelik sonradır.
Yani insanoğlu hayata yerleşik olarak başladı, sonra göçebe oldu. Ya da eğer tarihte bir yerlerde ilkellik-bedevilik varsa bu sonradan ortaya çıktı ve ardından insan yeniden tekâmül etme süreci yaşadı diye düşünülebilir.
“Kâbe, buluşma yeridir.” (A. Şeriatî, s. 52.) Âdem’le-Havva ile İbrahim-Hacer ve İsmail’le, Hz. Peygamber’le, eziyete maruz kaldığında babasının imdadına koşan çocuk yaştaki Fatma’yla, hepsinin ötesinde Allah ile.
“Kâbe beyt-i atîk’tir.” “âzâd olan ev”. “âzâd olunacak, özgürlüğe kavuşulacak yer.” (A. Şeriatî, s. 57) Zira insanın insana köle olması yaraşmaz. Ademoğlunun mala-mülke, makam-mevkiye köle olmaması gerekir. İnsan, aynı zamanda evladının, çoluk çocuğunun da kölesi olamaz. İşte Kâbe bütün bu boyunduruklardan kurtulma ve âzad olma yeridir.
Mîkat:
“Vakit” kelimesinden türeyen mîkat, “dikkatli olmak zamanı ve dikkatli olma yeri” anlamına geldiği düşünülebilir. Zira mîkatta önemli bir işe başlamak üzeresin. İnsanlar nehir misali dört bir taraftan Kâbe’ye akıyor adeta bir insan seli ve sen bu sel içerisinde bir damlasın, tek başına bir hükmün olmayabilir, çok işe yaramayabilirsin. Bazı engelleri yalnız aşamayabilirsin, menziline ulaşamayabilirsin, buharlaşıp yok olabilirsin ancak diğer damlaların oluşturduğu nehre/sele kendini bırakırsan onlarla birlikte önü alınamaz bir güç olursun, menzil-i maksuda ulaşırsın. Tefrikanın zararlarını, birlik ve beraberliğin önemini ancak bu şekilde anlarsın. Tefrika belasından kurtulman için hac-umre adeta birer prova yeridir.
İhram:

İhram asgariyle yetinmeyi öğretir. İki parça örtü yeterliyse ötesi haddi aşmaktır, haddi fazla aşmamak gerekir. Yanlışlarınızı örtülerinizin altına saklamayın zira örtüleriniz de vazgeçilmez değil, her şeyi her daim saklamak mümkün değil. Zaten son demde bütün perdeler kalkmayacak mı?
Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e hoş geldin, diyebilmek de hüner. NFK.
Her türlü makam, mevki, unvan ve san, sonradan elde edilmiştir, olmazsa olmaz değildirler. İnsanlarla ilişkilerinizde bunlar belirleyici olamaz, tıpkı hacda olduğu gibi mahşerde de sonradan elde ettiğin, giydiğin, kazandığın her şeyi bırakmış olarak dirileceksin. Kimse senin makamına mevkiine, malına ve unvanına bakmayacak. Orada sana “kalb-i selîm”, “iman-ı yakîn”, “ameli mekin” yetecektir.
Arafat’ta Peygamberi dinle, Mina’da, Müzdelife de bak ne diyor? Kâbe’de Peygamber’i gör, bak, şehri fethettiğinde Mekke’ye nasıl giriyor, Kâbe’yi nasıl tavaf ediyor? Kâbe’nin damında ezan okuyan Bilal’i duy, namazın ardından müşriklere hitap eden Peygamberi dinle. Bak onlara nasıl davranıyor? Nasıl affediyor, anla. Hâlbuki Mekke müşrikleri Hz. Peygamberi ve Müslümanları imha etmek için neler yapmamışlardı ki? Mekke müşrikleri toptan cezalandırılmayı hak edecek çok şey yapmışlardı. İslâm’ı engellemeye çalışmışlar, Müslümanlara eziyet ve işkenceler yapmışlar, Peygamberi öldürmeye kalkışmışlardı. Yetmemiş İslam’ı boğmak, Müslümanları ve Peygamber (as)’ı yok etmek için defalarca Medine’ye saldırmışlardır. Mekke Müşrikleri cezalandırılmayı gerçekten hak etmişlerdi. Ancak Resulullah (as) bütün bunlara rağmen Mekke’yi fethettiğinde genel af ilan etti.
Ey Âdemoğlu! Sen affetme konusunda ne durumdasın? Aynı yolda yürüyebiliyor musun? Affedici olabiliyor musun? Cevap “hayır” ise sebebini düşünmen ve bir çözüm bulman gerekmiyor mu?
O gördüğün Kâbe, Hacerü’l-Esved, Arafat, Mina, Müzdelife, Hira, Sevr, dağlar, taşlar hepsi Peygamber aleyhisselam’ı görmüş, duymuşlar, onun yaptıklarına şahit olmuşlar. Onlara Peygamberin canlı şahitleri gözüyle bak. Her birini ziyaret ettiğinde sen de Peygamberi gören bu yerleri görüyorsun. Sen de onlar gibi Peygamberi gör ve yaptıklarına şahit ol, hisset ve yaşa. Onunla birlikteymişsin gibi yürü. Bütün bu mekânlarla hasbihal et, onlarla birlikte Peygamberi yâd et. Onlara sor, Peygamberi sana anlatsınlar, zaten lisan-ı halleriyle biteviye anlatmaktalar, sen sadece kulak ver ve dinle. Bak Mekke Kütüphanesi ne diyor: “Burası Peygamberin doğduğu evin yeri. Bu mahallede Müşrikler Müslümanlara üç yıl süren boykot uyguladı. Peygamber ve Müslümanlar burada açlık, sıkıntı ve meşakkat çekti. Peygamber buralarda yürüdü, sen de şu anda onun yürüdüğü yerlerde yürüyorsun, onun mücadele ettiği yerlerde koşuyorsun. Müşriklerin ona ve ashabına eziyet ettiği mekânlarda dolaşıyorsun.”
Bütün bunları düşünerek yapacağın hac ve umre seni başka bir boyuta taşıyacak, seni yeniden şekillendirecek ve bu hâlin, yurduna yuvana döndükten sonra da devam edecek, etmeli de…
Devam edecek…
