Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

“Kadavra İnançlar ve Karkas Bedenler Karşısında Postmodern “Açık Büfe” Dindarlıkları ve Likit Din Formları

Günümüzün sözüm ona yeniçağı, “yeni bir insan türü” yapmak için iş başındadır. Bu yeni insan türü, dijital alem açsından akışkan, ezici olmak adına daima üstünlük hevesinde ve son derece her bakımdan “dayanaklı olmak” istemektedir. Siber beden, akışkan zihin, araç beden, makine insan, tekno-beyin gibi isimler, bu tür insan tipini yapılandırıcı algıları ele vermektedir.

EKLENDİ

:

  1. Günümüzün sözüm ona yeniçağı, “yeni bir insan türü” yapmak için iş başındadır. Bu yeni insan türü, dijital alem açsından akışkan, ezici olmak adına daima üstünlük hevesinde ve son derece her bakımdan “dayanaklı olmak” istemektedir. Siber beden, akışkan zihin, araç beden, makine insan, tekno-beyin gibi isimler, bu tür insan tipini yapılandırıcı algıları ele vermektedir.
  2. Postmodern denen ve “akışkan modernlik” de denen bu çağ için ulaşılamayacak bir bilgi öğrenilemeyecek bir kültür, tecrübe edilemeyecek bir pratik yoktur. Bu devirde hiçbir şey uzakta olmadığı gibi her şey de elde edilebilir bir seviyededir. İnsan için her şey gibi din de “tüketim endüstrisinin odağı ve konusu olmaktadır. Artık bireyler için din açık büfeye serilmiş ve din, tercih edilmeyi bekleyen, kalbe iyi gelen duaların, akla şifa olan ayetlerin, diz ağrılarına derman olan ritüellerin de ötesinde kişiye, zihniyetine, kültürüne, bilgisine, arayışına göre değişebilen çoklu din formlarına dönüşmüştü. İlah anlayışları bile açık büfeye uygun hale getirilmekte, seküler ilah, insani ilah, babacan ve sevecen ilah, kişisel ilah, agnostik ilah, yaşam ilahı gibi tipolojiler üretilmek istenmektedir. Din, postmodern insan için temel yaşam gereksinimlerini tedarik edici, seçilmiş öznel bilgiler sağlayıcı, yakın çevre eğlencesi veya dar yakınlarla tatil gibi hizmetler gibi postmodern dindarlar için “bir endüstri” haline gelmektedir.
  3. Bu dönemde klasik dini görüngüleri/fenomenlerin (bilhassa diyanet, cami, cemaat, ümmet gibi mega dini yapılar) eskitilmek istenmekte, her olumsuz dini eylemin asıl suçlusuymuş gibi “kriminalize edilmekte” değersizleştirilip önemsizleştirilmek istenmekte veya değersiz imaj ve çağrışımlar ile “zihniyet haritasında” yanlış yere yerleştirilmekte, kayıtsız kalınacak hatta agnostik şartlara uygun hale getirilecek bir ortama doğru sürüklenmekte ve ortaya Postmodern dindarlık denen bir dindar tipi türetilmektedir. Post-seküler dönemde klasik din kavramı yok olmamakla beraber sürekli kontrol altına alınarak güncellenerek dindarın zihin dünyasına uygun apayrı farklı maneviyat formları ve bunlara uygun tanrı tipolojileri yaratılmak istenmektedir.
  4. Artık ideolojiden çıkıp duruma dönüşen postmodernitenin bir gereği olarak açık büfeye serilen din ve unsurları, sürekli bir değişim içinde, kutsalları dahil eleştireye ardına kadar maruz, alabildiğine nispileştirilmiş hakikat kırıntılarına çevrilmiş ve aşırı bencilleştirilmiş “tercihler” haline sokulmaktadır. Postmodern toplumlarda klasik dine de yaşam vardır ama sadece kötü örnek olarak sohbetlerin ana odağı, hiyerarşik metafizik nihilizmi veya ruhban tekelciliği ve sadece veri tekelciliğinin hazin sonu olarak “patalojik bir kadavraya” dönüştürülmektedir.
  5. Din daha da üst perdeden, dinlerüstü bir form kazanmakta açık büfe çeşnilikleri artırılmakta belli bir sınırları olan, kitabı olan, kültürel havzanın veya felsefi sistemin bir parçası olmaktan çıkmış kozmik boyutlar kazanmaktadır. “Ait olmadan inanma”, “cemaate katılmadan ibadet”, “peygamber olmadan Yüce Varlık ile her istediği anda iletişim kurabilme” gibi yeni dini ibadet algıları öne çıkmaktadır.
  6. Aslında Postmodern rasyonel eleştirel insan, “açık büfe din” anlayışıyla farklı inanç sistemlerini kültürler olarak görebilmekte, işine gelenlerle kaynaşmakta, tiksindirici bulup uzaklaşmakta ya da değişik ve kendi ruhsal fizyolojisine uygun olan, ruhsal mizacına hoş gelenleri alıp en yerelinden en evrenseline kadar senkretik açıdan farklı dini unsurları bir araya getirip dilediğince karıştırıp “kendine göre” sentetik din formları yaratma peşine düşmektedir.
  7. Bu açıdan bakıldığında Postmodern dönemin maneviyatı, zorunlu inanç ve ibadetlerin ötesinde algılanabilen en sade veya en spontane yerlerde karşımıza çıkabilen “yalın bir karar”, “ani bir tercih” ya da “kendiliğinden gelişen bir seçim” haline gelmektedir. Postmodern dönemin maneviyatçı dindarına göre geleneksel, yapısal ve mezhepsel dinin zorunlu olan tüm yükümlülükleri artık geride kalmış ve postmodernitenin şartlarına uygun olarak tüm dini meta-anlatıları yerle bir edilmiştir.
  8. Daha önemlisi “açık büfe din” artık bir korkutucu, bir uyarıcı veya sürekli tekrarlayan bir hatırlatıcı olmaktan çıkmış; homo ludens (oyun insanı) olan Postmodern insanın, özel bedensel eğlendiricisi veya ruhsal tatmin aracı haline dönüşmüştür.

Çok Okunanlar