1. Anasayfa
  2. Edebiyat

Mehmet Âkif’in Dünyası

Mehmet Âkif’in Dünyası
0

Şair, yazar, mütefekkir, eğitimci, dava adamı ve daha birçok sıfata sahip olabilir edebiyat dünyasında isim yapmış kişiler. Her sıfatın kendine has bir duruşu ve kişiye yüklediği bir sorumluluk alanı vardır. Kişi, sadece şiir yazıyorsa şairdir. Bunun yanında nesirle de iştigal ediyorsa şair ve yazardır. Bunların yanına eklenen dava adamı kimliği bir üst kimlik olarak kişinin omuzlarında taşıdığı ağırlığı ve sorumluluğu en ağır olan yüktür.

Mehmet Âkif; şair, yazar, dava adamı, eğitimci kimliklerini üzerinde hakkıyla taşıyan, her bir sıfatın hakkını sonuna kadar veren bir kişilik olarak edebiyat ve düşünce dünyamızda yer tutmuş bir isimdir. Dünyadaki varlığıyla örnek şahsiyet olma noktasında hiç tereddütsüz bir ömür sürmüştür.  

Onun kendine rehber olarak belirlediği ilk kaynak Kur’an’dır. Bu yüzdendir ki onu anarken, Kur’an şairi de denir. İşini yaparken, eserler ortaya koyarken, yaşantısını sürdürürken Kur’an üzere olma düsturunu hiç terk etmemiştir.

“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı.”

Mehmet Âkif, kendini yetiştirme noktasında mesleğinin dışındaki alanlarda da büyük bir gayret içerisine girmiş, özellikle edebiyat alanına yoğunlaşarak mezun olduğu Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi’nde kompozisyon, Çiftçilik Makinist Mektebi’nde Türkçe, Şehzadebaşı İlmiye Mahfeli’nde Arap Edebiyatı, Darülfünun’da Edebiyat-ı Osmaniye, Kahire’deki Câmiü’l-Mısriyye Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı dersleri vermiştir. Edebiyatın hem teoriğini hem de pratiğini yapan biri olarak “öğretmek”, onun ruhuna işlemiş bir özelliği olarak ömrünün sonuna kadar sürdürdüğü bir öneme sahiptir.

“Mehmet Âkif’in hayat düsturu kabul ettiği İslam anlayışına göre eğitim, fert ve cemiyeti gerçek inanca, doğru bilgiye ve erdemli yaşayışa ulaştırmayı gaye edinir; her yaştaki farklı tecrübelerle zenginleşerek hayat boyu devam eder. Buna göre iyi eğitimci sadece sınıflarda değil, hayatın devam ettiği her yerde halka, gençliğe, ilim adamlarına, ülke aydınlarına ve yöneticilerine yetiştirilmesi gereken insan tipi hakkında sözlü ve yazılı katkıları olan kişidir. Dolayısı ile samimi bir Müslüman olarak yaşayan Mehmet Âkif’in eğitimin beşikten mezara kadar devam eden bir süreç olduğuna inandığı, erdemli ve verimli insan yetiştirebilmek için hayatının her safhasında eğitime katkıda bulunduğu söylenebilir.”

Edebiyat ve Türkçe eğitiminin yanında dil öğretimine de son derece önem verir Mehmet Âkif. Önce kendisini yetiştirmiş, babasından başlayan Arapça, Farsça eğitiminin yanına kendi gayretleriyle Fransızcayı da koyarak bu alanda yetkin işler yapabilecek bir duruma gelmiştir. Günümüzde de büyük bir sorun olmaya devam eden dil öğretimi konusuna da kafa yormuştur. Sırat-ı Müstakim dergisinde yer alan bir yazısında; “Bizim en büyük kusurumuz her işte olduğu gibi lisan hususunda da nazariyat ile fazla dekâik ile uğraşmamız, tatbikata hiç emek vermemekliğimizdir.” diyerek dil öğretimindeki yöntem yanlışlığına dikkat çekmiştir. Teorinin pratiğe aktarılamayışına değinen Âkif, dilin günlük hayatın içinde daha kolay öğrenileceğini vurgulamıştır.

Toplumun geneli için kaygıları olan Âkif, kendi çocukları için de endişelenmektedir. Bu konuda Mahir İz ile yaptığı yazışmalarda özellikle oğlu Emin’in dil öğrenimi konusundaki isteksizliğinden yakınmaktadır. İz’in kendisine gönderdiği bir gramer kitabından hareketle bu konudaki düşüncelerini sıralar;

“Kitaba çok memnun oldum. Bakalım, bizim Emin’e onu okutmak istiyorum. Lisan hafıza işi, oğlanda ise o meleke ötekilerden de berbat! Ramazan başından beri çalıştığı “Tebbet yedâ…” suresini Kadir Gecesi dinletebildi. O da dört yanlışla! Sonra da bana ‘Baba, beni hafız mı etmek istiyorsun?’ demesin mi! ‘Oğlum böyle şey aklımdan geçmedi. Zaten baksana; maazallah öyle bir tasavvurum olsa, bu gidişle ömr-ü beşer değil, ömr-ü beşeriyet bile yetişmeyecek’ dedim.”

Eğitimin ilk yuvası aile. Bu kaide insanlık tarihiyle eş değer bir zamana ait, değişmeyen bir kuraldır. Mehmet Âkif, davası uğruna sınır tanımaz bir azimle mücadelesini sürdürürken aklı bir taraftan da ailesindedir. Özellikle çocuklarının eğitimi konusunda elinden geleni yapmaya çalışmış, onların kendilerini yetiştirmeleri için uzakta bile olsa varlığını hissettirmeye çalışmıştır. Yine arkadaşına yazdığı mektupta; “Mamafih, çocuğun gayet iyi bir hali var: Kendisinden son derece memnunum. Şu hakkını da unutmayalım ki Ramazan-ı Şerif’i tamamıyla oruçlu geçirdi.” diyerek sevincini belirtmiştir.

Safahat’ta da aile eğitimi konusundaki şu dizeleri onun aile içi eğitime verdiği önemi göstermektedir:

“Bu cehalet yürümez, asra bakın: Asr-ı ulûm!
Başlasın terbiyeniz, ailelerden, oğlum.
Sade hürriyeti ilan ile bir şey çıkmaz!
Fikr-i hürriyeti hazmettiriniz halka biraz!”

Eğitim çok yönlü bir silsileler bütünüdür. Tek yönlü alınan eğitim, kişinin kendini ifade edeceği alanı ya da yeteneği ortaya çıkaramayacağı için kişisel becerilerin ortaya çıkması da engellenmiş olur. İnsan, yaradılış mucizesi olarak birçok alanda varlık gösterebilir. Önemli olan kişisel imkânların sunulmasıdır. Mehmet Âkif, öğrenciliğinden başlayarak birçok alanda kendini geliştirmiş ve zihinsel ve bedensel gelişimiyle eğitimin her alanında var olduğunu göstermiştir.

Mehmet Âkif’in yakın arkadaşı Mithat Cemal Kuntay onun çok yönlü gelişimini şöyle ifade ediyor; “Boğaziçi’nde yüzme yarışı kazanan, Çatalca’da güreşen, Veli Efendi Çayırı’nda adım atlayan, İbnü’l-Farız’i ezbere bilen, Dağıstanlı Hoca ile Kitabü’l-Kamil’i hasbıhal eden, Musa Kazım Efendi ile Bedreddin’in Varidat’ını okuyan, sonra Emil Zola’nın romanlarında insan yığınlarını idaredeki kudretini seven… Bu kadar değil, Halkalı’da ineklerin karnından trocart ile su alan, aruzun orkestrasyonunu yapan Âkif, kendi kendine kaldığı zaman nısfiye de üflüyordu.”

Spor, edebiyat, müzik, ilim ve daha fazlası var Âkif’in hayatında. Boş zaman geçirmeyen, öğrenen ve öğreten olma vasfını her zaman canlı tutan, iki gününün eşit olmaması için gayret sarf etmiş bir Kur’an şairidir o.

Tokat doğumlu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Adapazarı’nda; üniversiteyi Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Arkadaşlarıyla Martı ve Yitik Düşler Edebiyat dergisini, daha sonra Tokat merkezli Polemik dergisini çıkarttı. Şiir ve yazıları; Dergâh, Yedi İklim, Hece, Hece Öykü, Kırklar, Yolcu, Türk Dili, Karabatak, Türk Edebiyatı, Aşkar, İtibar, Sabit Fikir, Cins, Nihayet, Söğüt, Muhit, Yitiksöz gibi dergilerde yayımlandı. Milat gazetesinde köşe yazıları yazdı. Şairin Aynası kitabı ile TYB 2018 deneme ödülünü aldı. TÜRDEB tarafından 2020 yılı Dergi Dostu Yazar Ödülü’nü aldı. Kitapları: Tenhalayın Kalbimi (Şiir), Esmerliğime Bakma (Öykü), Fedakâr Dost (Hikâye), Çocuklar Çocukluğunu Bilsin (Şiir), Irmaklarla Büyüyen Çocuk (Hikâye), Konuştukça Memleket (Şiir), Deneme Çekimi (Deneme), Kalbime Takılan Uçurtma (Hikâye), Şairin Aynası (Deneme), Şehirde Yeni Bir Rüzgâr (Deneme), Dünya Telaşı (Şiir) Uçurumda Bir Gömü ( Öykü), Boyumu Aşan Ömür – (Şiir), Eve Dönen Masallar ( Masal)

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir