Bizimle İletişime Geçin

Dünyanın Renkleri

Nijer’in Tuaregleri  -Sahra’nın Efendileri-

Nijer’in Agadez bölgesindeki Tuareglerin bizim açımızdan ilgimizi celbeden durumu ise Agadez Sultanı Omarou İbrahim Omarou’nun soyunun ve tarihi geçmişlerinin Türklere ve hatta Osmanlılara dayandığı konusundaki iddiası ve bu bağlamda bölge halkının Türklere ve Türkiye’ye ayrıca Osmanlıya besledikleri derin sevgi ve muhabbettir. Öyle ki bu bölgede yaşayan Tuaregler, Sultan’ın soyundan olanlara “İstanbul’dan gelenler” anlamında “İstanbulewa” tabirini kullanmaktadırlar.

EKLENDİ

:

Yaklaşık olarak 5000 yıllık bir geçmişleri olduğu tahmin edilen Tuaregler; bugün Afrika kıtasında Libya, Cezayir, Fas, Nijer, Mali, Çad, Burkina Faso gibi ülkelerde dağınık hâlde yaşamaktadırlar. 7. yüzyılda İslam dinini kabul etmişlerdir.

Özgürlüklerine oldukça düşkün olan Tuareglerin erkekleri başlarını ve yüzlerini kapatan geleneksel bir sarık takarlar. Kadınlar bu toplum içinde oldukça etkilidirler.  Soy kadınlar üzerinden devam eder. Berberice kökenli Temaşek adı verilen dili konuşurlar. Tifinag denilen alfabelerini çocuklarına anneleri öğretmekle yükümlüdür.

Tarihte Ayir Sultanlığı olarak geçen sultanlık, Tuaregleri bugünkü Nijer’in Agadez bölgesinde toplamış, 1600-1800’lü yıllarda Sahra ticaret yolunu kontrol etmişlerdir. 1900’lü yıllarda Fransız işgaline uğrayan bölge Fransız sömürgesi durumuna geldi. 1960’lı yıllarda ise Afrika’nın bu bölgesinde yani kuzey ve batı Afrika bölgesinde bağımsız devletlerin kurulmasıyla Tuaregler, yukarıda belirttiğimiz devletlerin sınırları içinde kalarak bölündü ve dağıldılar. Daha çok, kendilerini özgür hissettikleri çöllerde yarı göçebe olarak yaşamışlardır.

Nijer’in 1960 yılında bağımsız olmasından sonra Agadez bölgesinde yaşayan Tuaregler, merkezî hükümet tarafından ihmal edildikleri ve ayrımcılığa uğradıkları, sağlık, ekonomi, eğitim ve siyasi alanlarda yeterli hizmetleri alamadıkları gerekçesiyle silahlı mücadeleye giriştiler.

Agadez bölgesine yakın Sahra Çölü’nde Fransızlar tarafından işletilen zengin uranyum ve diğer maden yataklarının bulunması ve merkezi hükumetin buralarda sükûneti sağlamak istemesi ile girişilen silahlı mücadele nispeten başarıya ulaşmış ve ülke dengelerini Tuaregler lehine değiştirmiştir. Belli noktalarda merkezi hükümet tarafından temsil hakkı verilmiştir. Bugün başbakanlık dâhil olmak üzere birçok devlet kademesinde Tuaregler görev alabilmektedirler.

Sekiz idari bölgeye ayrılmış olan Nijer’in diğer bölgelerinde olduğu gibi Agadez bölgesinde de yerel, yarı resmi, devletin bürokratik işlerine karışmayan sadece kültürel ve sosyal konularda yetkileri bulunan Sultanlar bulunmaktadır.

Nijer’in Agadez bölgesindeki Tuareglerin bizim açımızdan ilgimizi celbeden durumu ise Agadez Sultanı Omarou İbrahim Omarou’nun soyunun ve tarihi geçmişlerinin Türklere ve hatta Osmanlılara dayandığı konusundaki iddiası ve bu bağlamda bölge halkının Türklere ve Türkiye’ye ayrıca Osmanlıya besledikleri derin sevgi ve muhabbettir. Öyle ki bu bölgede yaşayan Tuaregler, Sultan’ın soyundan olanlara “İstanbul’dan gelenler” anlamında “İstanbulewa” tabirini kullanmaktadırlar.

Rivayet odur ki çok eski tarihlerde burada yaşayan dönemin soyluları kendilerine bir “sultan” seçme konusunda ihtilafa düşerler ve dönemin en büyük Müslüman devleti olan Osmanlı Sultanının hakem olmasını ve buraya bir “sultan” tayin etmesi noktasında kendi aralarında bir karara varırlar.

Kalabalık bir heyet İstanbul’a doğru yola çıkar. Zor koşullar altında süren yolculuk sonunda Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’ın sarayına 7 kişi ulaşabilmiştir. Durumu Sultan’a arz ederler ve Sultan Beyazıt da hükmünü verir. Sultan Afrikalı bir cariyesinden olma oğlu Şehzade Yunus’u bölgeye hükümdar olarak tayin eder.

Şehzade hazırlıklarını yapar yanına aldığı ekibi ve oralı heyetle beraber Agadez bölgesine gelir, bir saray inşa eder ve orada hüküm sürmeye başlar. Günümüze İbrahim Omarou’ya kadar bu hanedan devam edegelir. Bununla ilgili tarihi belgeleri olduğunu ifade eden İbrahim Omarou, bu belgeleri bir konferans için bulunduğu İngiltere’de otel odasında kaybettiğini ya da çaldırdığını söylemektedir.

Evet, sizin de tespit edebileceğiniz gibi bu anlatı, içerisinde birçok çelişki ve tarihi gerçekliklere aykırılık barındırmaktadır. Zira Yıldırım Beyazıt döneminde İstanbul henüz fethedilmemiştir ve Padişah’ın sarayı İstanbul’da değildir.

Ayrıca tarihî kaynaklarda Yıldırım Beyazıt’ın da Yunus adında bir şehzadesinin olduğuna dair bir ibareye rastlanmamaktadır. Bu durumda Yıldırım Beyazıt değil de Sultan Fatih’in oğlu 2. Beyazıt olabilir mi diye düşünebiliriz fakat onun da Yunus adında bir şehzadesi yoktur.

Burası ile ilgili elimizde olan az sayıda tarihi kaynakta yukarıda anlatılan rivayeti doğrulayabilecek izler taşımamakla birlikte daha geç (1800-1900’lü yıllar) dönemlere ait bazı bilgiler bulunmaktadır.

Sultan Abdülhamid döneminde bölgedeki Tuareglere silah ve giysi yardımlarının yapıldığı ayrıca Tuareglerin yaşadıkları bölgenin merkezi Trablusgarp olan Osmanlıya bağlı Fizan Sancağındaki kazalar olduğu bilinmektedir.

Ayrıca o dönemde başladığı tahmin edilen Cuma Namazlarında Osmanlı padişahlarının adlarının okunması geleneği bugün hala Agadez’deki camilerde devam etmektedir. Bu bakımdan Osmanlının yaşayan son sancağı oldukları iddiasını da dillendirmektedirler.

Söz konusu rivayetlerin doğruluk derecesinin araştırılması tarihçilerin işi, bizim için önemli ve değerli olan ise ülkemizden kilometrelerce uzakta olan ve tarihinde kısa bir dönem Osmanlı himayesinde yaşayan bu bölge halkı olan Tuareglerin ecdadımıza,  Türklere ve ülkemize olan derin muhabbet sevgileridir.

Balkanlardan Kafkaslara ve Orta Asya’ya, Hint Maçin’den Ortadoğu’ya, Arap yarımadasından Afrika’ya ve daha birçok yerde olduğu gibi buradaki durum da ülkemizin nasıl bir sorumluluk mirasına sahip olduğu gerçeğini bize hatırlatmaktadır. Ülke olarak buradaki seslere kulak vermemiz, sorunlara çözüm üretmemiz kaçınılmaz bir yükümlülük olarak karşımızda durmaktadır.

Tuareglerin Nijer’de yaşadıkları bölge olan Agadez, bugün hâlâ acımasız çöl şartlarının hâkim olduğu; bunun yanında açlık, susuzluk, yolsuzluk, elektriksizlik vb. birçok imkânsızlıkların bulunduğu bir yer.

Nijer’in başkenti Niamey’e 1000 kilometre mesafede bir şehir. Bu mesafenin ilk dört yüz kilometresinden sonra Tahoua (Tawa) şehri var ve buraya kadar kötü de olsa asfalt bir yol var. Sonraki 600 kilometre ise yolun asfalt olmamasından dolayı ve Fransızların işlettikleri uranyum ve diğer madenlerden gelip giden kamyonların bozmasından dolayı normal araçlar için kullanılamaz durumda.

En önemli talepleri bu yolun yapılması ve Güney’den başlayıp Kuzey Afrika’ya uzanan ticaret yolunun canlandırılması. Ayrıca eğitim, sağlık gibi en temel hizmetlerin yetersizliği dolayısıyla memleketlerine okul ve hastane yapılmasını istiyorlar.

Türkiye’mizin son 15 yılda geliştirdiği Afrika politikasının bir sonucu olarak Nijer’in başkenti Niamey’e 2014 yılından beri yapmış olduğu birçok yatırım var. İki yıl önce TİKA tarafından yapılıp bitirilen ve işletmeye açılan bir hastane ve yine TİKA tarafından yapılan Türkiye Maarif Vakfı tarafından faaliyete sokulan bir okul ile Türkiye Maarif Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren üç adet okul kampüsü daha var.

Devletimizin teşvikiyle Nijeri’n başkentine havaalanı pistinin genişletilmesi ve terminal binası, beş yıldızlı bir otel ve bir bakanlık binası yapımı Türk özel girişimcileri tarafından çok kısa sürede yapılmış ve bitirilmiştir. Fakat gerek devletimizin yardım ve yatırımları gerekse sivil toplum kuruluşlarımızın yardımları başkent ve çevresiyle sınırlı kalmaktadır.

Bahsettiğimiz Agadez bölgesine yapılan yardımlar yol ve ulaşım imkânlarının kısıtlı olmasından dolayı sınırlı ve küçük boyutlarda kalmaktadır. Osmanlı mirası kadim dostlarımızın seslerine ses vermek, onlara umut ışığı olmak boynumuzda ağır bir sorumluluk olarak durmaktadır.

Merak edenler için Agadez ve Tuareglerle ilgili önemli yapıtlardan birkaçını burada zikredelim:

1.Abdulkadir Câmi Bey’in “Trablusgarb’dan Sahra-yı Kebire Doğru” adlı eseri.

2.Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Derneği (ORDAF)’ın Prof. Dr. Zekeriya Kurşun editörlüğünde hazırlanan, şuan Senegal Büyükelçiliği görevini yürüten, Sayın Prof. Dr. Ahmet Kavas ve diğer bazı akademisyenlerin katkılarıyla hazırlanmış “Tuaregler” kitabı.

3.Uzun zamandır bisikletiyle Afrika’yı dolaşan, Gezgin Hasan Söylemez’in Tuareglerin yaşantısından bir kesit sunduğu “Tenere” adlı filmi.

Selam olsun Sahra Çölü’nün asil göçerlerine. Selam olsun Ecdat yadigârı Nijer Tuareglerine.

İlk olarak 1515 yılında yapılan 1848 de aynı tarzda yeniden inşa edilen tarihî Agadez Camii. Tamamen kil toprağı kerpiçten yapılmış bir yapıdır.

 

Nijer Niamey’de yaşayan Agadezli bir iş adamı velimiz yerel Tuareg kıyafetiyle…

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar