Hz. Ali’nin çok anlamlı ve güzel bir sözü vardır: “Birkaç tür kardeşlik vardır. Aynı anne-babadan olanlar kan kardeş, Müslümanlar din kardeşimiz, diğer insanlar ise insanlıkta kardeşlerimizdir.”
Evet, insanların birbirlerine olan yaklaşımlarında dikkat etmeleri gereken, göz önünde bulundurulması gereken bir incelik.
Her kardeşin yeri ayrıdır.
Kan kardeşinin apayrı bir yeri ve sevgisi vardır.
Din kardeşi olmanın ayrıcalıklı bir konumu vardır. Öyle ki hiç tanımasan, bilmesen bile, onun acısıyla üzülür, sevinciyle bahtiyar olursun. Dünyanın neresinde olursa olsun, ondan gelen bir haberle başın göğe yükselir veya yüreğinde derin çizikler oluşur.
Hz. Âdem’le Hz. Havva’nın çocukları olarak; dini inancı, rengi, ırkı, bölgesi, cinsiyeti ne olursa olsun bütün insanları genel anlamda sevme, saygı duyma, değer göstermeye layık bulma gibi bir anlayış, bütün mü’minlerde vardır.
Sadece insanlara değil hayvan ve bitkilere bile özel bir ilgi, hassasiyet, şefkat ve duyarlılık gösterilmesi gerektiğini bize hatırlatan ve emreden bir Peygamberimiz (sav) var.
Tüm Mü’minler Sevilir mi?
İlke olarak evet. Bütün mü’minler sevilir, sevilmelidir.
Ancak Allah’a açıkça isyan eden, Resulüne saygısızlık yapan bir Müslüman elbette sevilmez. Ona yönelik, genel anlamda var olan sevgi potansiyelinde çok büyük zedelenme olur. O kişinin tavır ve hareketlerine paralel olarak sevgi azalması/çoğalması söz konusu olur. Saygı da duyulmaz…
Örneğin; Kur’an öğrenmeye çalışan bir öğrenciye engel olmaya çalışan bir Müslümanı nasıl severiz? Allah’ın kesin olarak yasakladığı zina eylemini yasal hâle getirmeye çalışan bir insana nasıl muhabbet duyarız?
Ya Hristiyanlar, Yahudiler?
Müslüman’ın zalimini, zorbasını sevmeyen bir mü’min; ateistin, Yahudi’nin, Hristiyan’ın zalimini, gaddarını, anaları ağlatan, masum çocukları öksüz-yetim bırakan, insanları evlerinden yurtların atıp perişan edenlerini niçin sevsin? Masum bir sefere çıkan barışsever insanlara müdahale eden teröristlere Siyonistleri niçin sevsin?
Fakat üzülerek görüyoruz ki, bu dünyada bazı insanlara, her alanda dokunulmazlık verilmek istenmektedir maalesef. Ve onlara her türlü cinayeti işleme hakkı verilmek istenmekte, verilmektedir.
Buna karşı hiç kimsenin de sesini çıkarmaması istenmektedir.
İstenen şu:
Haksızlığa seyirci kal.
Zulme rıza göster.
Oluşturulan kan ölüne bir şişe de sen boşalt.
Gerçekleri görme. Görürsen de kimseye söyleme. Söylersen de kimseye duyurma.
İstenen budur. Tam anlamıyla üç maymunları oynama…
Yahudi’nin Dokunulmazlığı…
Ülkemizde ve Dünyada Yahudilerle ilgili çok özel bir durum oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Buna göre hiçbir Yahudi’yi eleştiremezsin, tenkit edemezsin, vukuatından dolayı suçlayamazsın.
Bazı çevreler utanmasa onları, her alanda ve her zaman, kıyamete dek masum ve dokunulmaz ilan edecek.
Biz, hiç kimsenin haksızlığa uğramasını, hor görülüp ezilmesini istemeyiz. Bu Yahudi bile olsa.
Ancak aynı hassasiyetin her kesimde olması gerekir.
Ayrıca bir insan, bir topluluk, bir devlet haksızlık yapıyor, zulüm işliyor, işkence yapıyorsa buna sessiz kalınmamalıdır. Yapılan zulüm niçin dile getirilmesin? Bunları yapan şayet bir Yahudi ise sessiz kalınacak, yok eğer bir Müslüman, Hristiyan vs. ise üzerine gidilecek… Bu hangi adalet, insan hakları, özgürlük, demokrasi ve fazilet hissine uyar? Bunu hangi insaf ehli kabul edebilir?
Mazlumun kimliği nasıl sorulmuyor, sorulmamalı ve ona sahip çıkılmalı ise, zalimin, hainin, alçağın, mütecavizin, teröristin de kimliği sorulmamalı ve kim olursa olsun ona karşı durulmalı, adli sonuçla muhatap kılınmalıdır.
Bu çerçevede Yahudi’ye veya bir Müslümana bir ayrıcalık tanınamaz.
Geçmişte veya günümüzde kim yanlış yapmışsa ona karşı durulacaktır.
Tüm bunların üstüne, kimseye zararı olmayan kendi dininde, inancında, masumane yaşayan bir Yahudi’ye hiçbir sözümüz olmaz iken, Siyonizm için her şeyi mubah gören bir Yahudi’yi niçin seveyim?
Böylesi bir Yahudi’yi sevmek zorunda mıyım? ***