Bizimle İletişime Geçin

Din ve Hayat

Büyük Mahcubiyet

EKLENDİ

:

 

Kudüs dendiğinde millet olarak neredeyse hepimizin gönlü titremektedir. Ortalama bir vatandaşın Müslümanların kalbi mesabesinde olan ve kendisi için çok önemli anlamları haiz olan “çevresi mübarek kılınmış topraklar” için bir fedakarlık duygusu içerinde olduğu görülmektedir.

Bu özel ve manidar duygunun Kudüs ve çevresiyle alakalı buğz içerisinde bulunmak ve ömründe birkaç defa Kudüs’ü (daha fazlasına İsrail izin vermiyor) ziyaret etmenin ötesine geçme zorunluluğu vardır.

Kudüsle alakalı neler yapılabileceğine dair kafa yormayacağım bu yazıda ancak daha henüz İsrail devletinin esamesi bile okunmazken Yahudilerin neler yaptığı ile alakalı okumuş olduğum “Kudüs Ey Kudüs” adlı kitaptan bir bölümü aktarmak istiyorum. Zannederim bu kısmı okuduğumuzda bu işlerin imanın en zayıfı olan “buğz etme” nin ötesinde daha başka fedakarlıklar istediği anlaşılmış olacaktır.

Gündüzleri Filistin’in bir elektrik santralinde çalışan ve aynı zamanda kimya alanına ilgi duyan Rus Yahudisi Slavine, geceleri bir apartman dairesinin mutfağında TNT tozu hazırlayarak el bombası deneyleri yapmakla meşgul oluyordu.

Slavine bir gün gazete okurken Birleşik Amerika’da bulunan bir silah fabrikasında yedi yüz bin parça makinenin hurdaya ayrılacağı haberini okur. Beyninde şimşekler çakmıştır. (Elbette bu şimşeklere sebep olan saikler ve onun alt yapısı araştırılmalıdır.)

Slavine İsrail’in devlet olması için yürüttüğü çalışmalarla bilinen Davit Ban Gurion’a bir mektup yazar ve mektubunda Filistin’de kurulması gereken silah sanayi için bu makineleri ne yapıp edip almaları gerektiğini söyler.

Hayalleri uğruna hiçbir fırsatı kaçırmak istemeyen Ban Gurion mektubu aldığında onu hemen New York’a gönderir. Elbette bu tip göndermelerde veya tasarruflarda hiçbir zaman para mevzu bahis değildir. İngiltere ve Amerika’nın önde gelen zenginleri ve bu iş için kurulan örgütler bu konuda tüm imkanları seferber etmiş durumdadırlar.

Slavine emre amadedir. Gittiği yerde bir otele kapanır ve eline geçirmiş olduğu teknik bir dergiden başlıca silahların yapımı için gerekli tüm araç-gereçleri ezberler. Ardından Birleşik Amerika topraklarında uzun bir yolculuğa çıkar. Kötü İngilizcesinin dikkati çekmemesi için kendisini sağır ve dilsiz gibi göstererek çeşitli fabrikaları gezer ve oralardan işine yarayacak çok sayıda araç-gereç satın alır.

Bu işleri yaparken bir yandan da işini zorlaştıran Amerikan kanunlarına çare aramaktadır Slavine. Özel bazı makinaların parçaları hurdaya çıkarılmadan önce sahibi tarafından işe yaramaz hale getirilmesi gerekiyordu kanun icabı. Slavine bu iş için bir sürü adam tuttu bu adamlar Amerika’nın hurdalıklarını dolaşarak işlerine yarayacak olan değişik parçaları bularak Slavine’ye gönderiyorlardı. Slavine kiraladığı bir sütçü dükkanını imalathaneye çevirmiş ve gelen bu parçaları makine haline getiriyordu.

Slavine bu çalışmaları ile hatırı sayılabilecek kadar yüksek miktarda silah ve mermi üretebilecek kapasiteyi oluşturmuştu. Şimdi ortaya çıkardığı bu ürünleri Filistin’e nakletmek asıl meseleydi. Yılmadı.

Elindeki malzemelerin sayısı ve ağırlığı işini zorlaştırıyordu. Çokça düşündü ve en sonunda makineleri en ufak vidasına kadar sökmeye koyuldu. İşi bitince elinde tam yetmiş beş bin adet parça vardı. Tüm bu parçaları kendince şifreleyerek listeledi ve gideceği yerde tekstil makinesi zannedilmesi için iyice karıştırıp onları plakaladı. Tüm bu malzemelerin ne olduğunu ancak dahiyane bir mühendis anlayabilirdi. Elbette sınırsız para gücü, işini zorlaştıran gümrük memurlarının gönlünü etmeye yetip de artıyordu bile.

Hikayenin devamı Yahudi Slavine’nin Filistin’de ilk silah fabrikasını kurması ile neticelenecektir.

Asla Vazgeçmeyiz…

Kudüs Ey Kudüs adlı kitabın ismi ilk anda sanki bizimle duygusal bir bağı varmış gibi görünse de bilinçaltı mesajlar ustaca empoze edilmeye çalışılmış olup, okuyucunun hedeflenen limanlara çekilmek istendiği izlenimini veriyor. İngilizlerin, Yahudilerin ve işbirlikçilerinin İsrail devleti için yaptıkları tüm fedakarlıklar mahirane bir üslupla aktarılmış. Sinema sektöründen tutun da neredeyse her enstrümanın propaganda yapılabilecek bir imkana dönüştürüldüğü düşünüldüğünde bu hissiyatın yersiz olmadığı ortaya çıkacaktır. Neticede insanların zihinlerinde oluşturulmaya çalışılan algı da mücadelenin farklı bir yöntemidir.

Elbette sahada da fiili  çalışmalar sürdürülmektedir. Yahudiler yıllardır Mescid-i Aksa civarında kazı yaparak, Müslümanlara zorluk çıkararak, zulüm yaparak neyi elde etmek amacındadırlar? Beyhude bir çabayla tarihi değiştirmek, yeniden tesis etmek istemektedirler. Yakın bir geçmişte yaşamıştık gözü bağlanmış Filistinli genç Fevzi el Cüneydi’yi tutuklamak isteyen neredeyse tam teçhizatlı bir bölük İsrailli askerin yüzündeki endişe ve korku, yine zaman zaman basına yansıyan İsraillilerin tavşan yüreklilikleri ile bu tarihin nasıl yazılacağına dair cevapsız bir soru ortada durmaktadır.

Gerçek şu ki Müslümanları Kudüs’ten ve Mescid-i Aksa’dan soyutlamak mümkün değildir. Neticede  galip gelecek olan Hakk ve haklı olandır.  İşkenceler, yıldırmalar, top, tüfek, silah…  Ne yaparsa yapsınlar değil mi ki Allah son ve ekmel din olan İslam’ın kitabında “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir” (İsra 1) diyerek Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya  çok net olarak yer vermiştir. Kudüs Hz. Davut’tan beri Müslümandır ve hep öyle kalacaktır. İnananların gönlünde Kudüs ve Aksa’ya dair manevi bir bağ daima vardır; bu davadan ve sevdadan vazgeçmemiz asla mümkün değildir.

Fakat, İsraillilerin ve ağababalarının hastaneleri ve çocukları bombalayacak derecede esfel bir duruma gelmelerinin sebebi onlar değildir. Onlarla uğraşmak, şöyle zalimdirler, böyle katildirler demek acziyetimizin ifadesidir. İslam alemi dünyevileşmeyi terk etmeli; adil, çalışkan, dürüst, temiz, fedakar ve diğerkam olmalı. İslam alemi kardeş olup birbirine can-ı gönülden sarılmalı. O zaman Allah’ın izniyle bu işler çok çabuk düzelir; hem de 23 sene gibi bir zaman dilimi içerisinde…

Kudüs Ey Kudüs adlı kitapta makam, mevki, para, güç, imkan vs. sahiplerinin top yekun bir hedefe kilitlendiklerinde neler yapabilecekleri satır satır anlatılıyor.  Birlik olmayı beceremeyip de oynanan oyunlara piyon olunduğunda ağlamak mukadder oluyor ne yazık ki. Bunu maalesef günümüzün Müslümanları yaşıyor, tarih ise en hafifinden “yaklaşık üç milyarlık Müslüman alemi 10 milyonluk bir devlete söz geçiremedi” şeklinde kara bir dönem olarak yazacaktır.

Ne büyük mahcubiyet…

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar