1. Anasayfa
  2. Genel

Fas: Endülüs’e Açılan Kapı

Fas: Endülüs’e Açılan Kapı
0

20-26 Ocak 2024 tarihleri arasında bir tur şirketiyle Fas gezisine katıldık. Bu yazımızda gezi sırasında edindiğimiz malumatı sizlere aktarmaya çalışacağız inşallah. Burada serdedeceğimiz bilgiler çoğunlukla kıymetli rehberimiz ve değerli tur liderimizin anlattıklarına, bizlere sunulan tur programına ve kendi gözlemlerimize dayanmaktadır.

Fas’taki Gezi Güzergâhımız (https://www.google.com/maps/@34.142646,-5.8023568,7z?entry=ttu 01.02.2024)

Burada tarih kaynaklarına nadir olarak müracaat ettik. Bir turda anlatılan ve gözlemlenen hususları olduğu gibi aktarmayı tercih ettik. Bu bağlamda bazı bilgilerde eksiklik bazı yer adlarında farklı yazımlar söz konusu olmuştur.

Tur programında 7 şehir yer almasına rağmen tur liderimiz, sürpriz yaparak ayrıca iki şehri daha görmemizi sağladı. Bu vesileyle tur yetkililerine, rehberimiz Hüseyin Keskin beyefendiye, tur liderimiz Sena Arıtürk hanımefendiye ve yol arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç bilirim.

Fas’a Aralık-Ocak ayında gidilmeli. Zira bizim, ülkeyi ziyaret ettiğimiz günlerde Ocak ayı olmasına rağmen gündüz sıcaklıkları ortalama 20’li derecelerde seyretti ki bu da bir gezi programında arzu edilebilecek en uygun sıcaklık düzeyidir diye düşünüyorum.

Bu Topraklara Daha Önce Ne Ad Verilmişti, Şimdi Neden Fas Denilmektedir?

Fas ve Moritanya’nın olduğu topraklar eskiden Mağrib (el-Mağribu’l-Aksâ) olarak isimlendirilmişti. Bugünkü resmî adı ise “el-Memleketü’l-Mağribiyye”dir.

Günümüzdeki Fas toprakları, Emevîler döneminde önce Ukbe b. Nâfi, daha sonra da Musâ b. Nusyar tarafından yedinci yüz yılın son çeyreğinde fethedildi. Buradan İberya’ya geçen Müslümanlar 711-714 yılları arasında orayı fethederek bu topraklara Endülüs adını verdiler. 756’da Endülüs Emevî Devleti kurulduktan sonra Fas ve civarı Abbasîler tarafından yönetildi. Sonra da İdrisîler, (789-985) Fatimîler (909-1071), Murâbıtlar  (1056-1147), Muvahhidler (1130-1269), Merinîler (1196-1465)   Sâdîler (1511-1659)  gibi hanedanların hâkimiyetine girdi. Fas’ta kurulan bu devletlerden Fatımîler hâriç diğerleri çoğunlukla gerektiğinde Endülüs’e yardım etmişlerdir.

Anadolu’da bu ülke “Fas” diye adlandırılır. Yaygın olan rivayete göre bu isim “fes” kelimesinden gelmektedir. Nitekim başa takılan fesler Fes şehrinde üretilmekteydi, buradan Cezayir’e geçmiş, buradan alınan fesler, II. Mahmut’un izniyle oradaki Osmanlı paşası tasarrufuyla Türk askerleri tarafından kullanılmaya başlamıştır.

Fes ilk defa Fes’te üretildiği için önce bu şehre sonra da ülkenin tamamına “Fas” adını vermişiz. Bu ülkeye sadece biz “Fas” demekteyiz. Ülkenin adı “Mağrib” “Morocco”dur. Halkına da “Maroc” denir. (1)

Genel Bilgiler

Ülkenin kuzeyi ile güneyi, birbirinden farklıdır. Marakeş’in kuzeyindeki kentler oldukça yeşil ve temiz olup geniş caddelere sahiptir. Şehirlerarası yollar çoğunlukla otobandır. Genelde hız limiti 100 km olmasına rağmen bizim aracın sürücüsü 80 km’yi geçmedi, hız ibresi nadiren 90’ı gördü. Yollarda sık sık kontrol noktaları bulunmakta, buralarda bazen polis, bazen de jandarma, araçları durdurarak kontrol yapmaktadır.

Fas’taki yedi günlük seyahatimiz boyunca çok sayıda kontrol noktasına rastlamamıza rağmen iki sefer durdurulduk birinde takometre kontrol edildi, diğerinde de sürücüden alınan oldukça kalabalık görünen evrak incelendi.

Yollarda tuvaletlerin çoğu klozet olup yanlarında bazen alaturka tuvalet de mevcuttur. Ancak klozetlerde taharet musluğu bulunmamaktadır. Kimi zaman bir benzin istasyonunda nadiren de yerleşim yerlerindeki tuvaletlerde oldukça az sayıda klozete son derece uyduruk taharet muslukları ilave edildiğini de görmek mümkündür.

Fas’ta ezanlar kısık, oldukça isteksiz ve heyecansız bir şekilde okunmaktadır. İnsanların abdest alma şekilleri de oldukça ilginç geldi bize. Cami şadırvanlarından doldurulan maşrapalar içine eller daldırılarak abdest alınmaktadır. Bazen aynı maşrapalar hem taharette hem de abdest almada kullanılmaktadır.

Fas’ta camiler, namaz vakitlerinden kısa bir süre önce açılmakta ve namazdan 10-15 dk sonra da kapatılmaktadır. Nitekim II. Hasan Camii’nde namaz kılındıktan kısa bir süre sonra görevliler, bizi ve içerideki insanları çıkartmaya başladılar. Hatta caminin dışındaki geniş alandaki herkes, düdüklerle tamamen dışarı çıkarıldılar.

Camiler namaz vakitlerinin dışında kapalı olduğu için şehirlerin sokaklarında ve kaldırımlarında cemaatle namaz kılanlara rastlarsınız.

Ülkenin gelir kaynakları; tarım, hayvancılık, turizm ve madenciliğe dayanmakta olup fosfat son derece önemli bir yere sahiptir. Dünyadaki fosfat rezervlerinin ¾’ü Fas’ta bulunmaktadır. Başlıca yataklar Harîbce, Yûsufiye ve güneyde Batı Sahrâ bölgesinde Bûkrâ’da bulunmaktadır. Ülke, ortalama 21 milyon tonla fosfatlı kaya üretiminde Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyada önemli bir yer tutar. (2)

Marketlerde, manavlarda poşet yerine bez torbalar kullanılmaktadır, aynı torbaların benzerleri cami girişlerinde yer alan sepetlerde ayakkabıları koymak amacıyla bulundurulmaktadır.

Fas’ın yerel kıyafeti olan Cellâbe’yi Marakeş’te çok sayıda insanın giydiği görülürken bu kıyafet Rabat ve Tanca’da daha az tercih edilmektedir. Ulusal kıyafet olan cellabi, kadınlarla erkeklerde küçük farklılıklarla birbirinden ayrılır.

Ülkede Hz. Peygamber’in soyundan gelenler “Mulay”, “Molla”, “Zidi” olarak isimlendirilir.

Eczane işareti olarak çoğunlukla haç, nadiren hilal bazen de her ikisinin asılmış olduğunu görmek mümkündür.

Tanca’da ticarî taksilerin bazıları, Turkuaz ve mavi, Şafşavan’da mavi ve krem, Rabat’ta kırmızı ve siyah renktir.

Fas’ta zorunlu askerlik eskiden 18 aymış, ancak günümüzde profesyonel askerliğe geçilmiştir.

Berberi kadınların çenelerindeki dövmelerin sayısı, kaç çocukları olduğunu gösterirmiş.

Ülkede birden çok kadınla evlenmek yasal olmasına rağmen nadiren görülen bir hususmuş. İkinci eşle evlenmek için ilk eşin rızasının alınması şartmış. Kadınların tabutları kapaklı, erkeklerin ise üstü açık olurmuş.

 

Devam edecek…

 

  1. Osmanlı zamanında yediğimiz mısırlar oradan geldiği için Mısır’a da sadece biz Mısır deriz. Ülkenin asıl adı Eygp tir. Benzer bir durum bize “Turkey/Hindi” denilmesinde söz konusudur. Yediğimiz hindiler bize Hindistan’dan gelmiş, bizden de İngiltere’ye geçmiş. Onlar da bu yüzden bize “Turkey/Hindi” demişlerdir.
  2. Sırrı Erinç, “Fas”, DİA, XII, 184-188.

 

1964’de Erzincan’da doğdu. 1982’de Erzincan İHL’inden, 1987 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 1987-2010 yılları arasında MEB’a bağlı okullarda öğretmenlik yaptı. 1998’de Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisansını, 2004’te de Ankara Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2009 yılında M.E. B. Talim-Terbiye Kurulu Başkanlığı Ders Kitapları Yazma ve İnceleme komisyonlarında bir yıl görev yaptı. 2010 yılında MEB tarafından görevlendirildiği KKTC başkenti Lefkoşa’da yine bir yıl öğretmen olarak çalıştı. 2011 yılında Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne geçiş yaparak 2014’te doçent, 2019’da Profesör oldu. Daha çok Endülüs’e yoğunlaşan Parlak’ın yayımlanmış, kitap, makale, kitap bölümleri ve tebliğleri bulunmaktadır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir