İş bu çetrefil, bir ters bir düz bu yol, ilmektir adım adım
Yine sabırdır kovalar, çokça şükredenlerin çilehane zikirleri
Nerede bir güzellik varsa, kurşunlar oraya tam isabet, zahiri
Bende ise yalnız Kâbe’ye varacak gizliden muallaktır tüneller.
Gizli dediysem kalbimi duymayan sağır sultanlaradır sözüm
Yoksa gelinim işitir kızıma söylediğim bu muammayı
Ben elif derim o anlar, iki gözü iki çeşme he’yi saklar kuyular
Sarayda olsa ne yazar şair, içinde gidilememiş yollar, yıllar…
Ateşten bir güldür yine arife, yine bayram, bahar dalında lale
Ölmemiştir hele âşık, ellerim kalır geriye kefenlenmiş defterde
Ellerim boş giderim evet gideceğim yere, kalbimdedir ay ve güneş
Dağlar yosun tutmuş gün karası taşlarla uludur, şifa dağıtan sebil
Ve dağları yersiz yurtsuz bırakan da gözlerin olmalı, başrol senin
Figüranlar zoru kolayla kalaylayan griyi maviye çeviren yıldızlar
Nisan’dan sayılsın iki mezar taşı için yerimde saydığım, sayıkladığım
Navigasyona sormalıyım, nereliyim, her yerde gelip geçici kimliğim
Baharın h’si Üftade’m, düşkünlere meylim ondan, eve lazımım
Bana camidir gök, kırlangıçların kardan beyaz kanatları var, anladım
Duha’dan İnşirah’a, yokluktan varlığa ve korkulardan aşka selam,
Öyle bir yüzüyorum ki seninle aynı ırmağa, dünya ile ilişiğim kesilmiş
Hayranlığımdan laleler, sütliman bir kalbe uyuyacağım, Vesselam.