1. Anasayfa
  2. Kavram

Ramazan

Ramazan
0

Arapların en sıcak ayı Ramazan; bizim temmuz-ağustos ayımız gibi. Kelimenin kökü, RMD (رمض), aşırı sıcak, kavrulmuş ve çöle dönmüş toprak demek. Sondaki elif ve nun (= ân/ان), zamana (= aya) işaret eder.

Ramazan’da ne olmuş?

Kur’ân inmeye başlamış ve oruç farz kılınmış.

Kur’ân ile orucun ne ilgisi var?

Kur’ân bu ayda (= 610 Ramazan’ında), yeni bir dünya inşa etmek için inmeye başlamış; oruç da bu ayda (ama Hicret’in ikinci yılındaki Ramazan’da = 624’te) Müslümanlara farz kılınmış. Kur’ân’ın inmeye başladığı zamanla, orucun farz kılındığı zaman arasında 13 yıl var. Hicret, 622’de. Hicret, şehirde Kâbe bile olsa, o şehir zâlimleşmişse, o şehri terk etmek ve âdil, medenî bir şehir (Medîne) inşa etmek için göç etmek demektir. Kur’ân, böyle bir şehir (= toplum, dünya) inşa etmek için inmiştir ve bu inşâyı 23 yıl gibi kısa bir zaman diliminde büyük oranda tamamlamıştır. Köleliğin ve cariyeliğin tamamen ortadan kaldırılması hariç.

Sanki o zamanki (= eski) dünya da bugünkü dünya gibiymiş! Bir tarafta oburlar, öbür tarafta mendeburlar… (Not: Mendeburu, argodaki anlamıyla değil, min dubûr anlamında, arkada/geride bırakılmış, itilmiş-kakılmış, zayıf bırakılmış = müstaz’af anlamında kullandım.) Bir tarafta zâlimler, öbür tarafta mazlumlar… Oburlar ve zâlimler, mendebur ve mazlumları eziyor; zayıflar, adam yerine konulmuyor; insanlar mal ve köle gibi alınıp-satılıyor; dayısı (= kabilesi, arkası) güçlü olan, “dayılık” yapıyordu…

İnsanlar, bir kurtarıcı (= mehdî) arıyordu.

Aşırı sıcakların, çölü ve insanları kavurduğu böyle bir ayda (= Ramazan’da) “yüreği yanık, mahzun, dertli ama çaresiz” biri = Abdullah oğlu Muhammed, “Ben varım, buradayım” diyemiyor, elinden bir şey gelmiyor; kendini dağlara (= Hira’ya) vuruyordu. Tek başına, günlerce Hira’da kalıyor, tefekkür ediyor, Mekke’yi, Kâbe’yi seyrediyor, bir çare arıyor; eşi Hatice de ona azık götürüyordu.

610’da ilk vahiy geliyor. Efkir! (= düşün, tefekkür et!) değil, ikra! (= oku!) diyordu. Kuru kuru düşünme olmaz; düşünmek için malzeme (bilgi) lâzım; o malzemeler de “içinde ve dışında!” = Senin ve kâinatın yaratılışında = halaq’da, ama bu halaq’ı (= yaratılışı) Rabbinin Adıyla okuman lâzım. = “İkra! Bi İsmi RabbiKe-llezî halaq…” (96/1…)

12 yılda (610’dan 622’ye) yaklaşık 200-250 kişi Çağrı’ya kulak veriyordu. Çok büyük sıkıntılar çekiliyordu… (işkenceler, ablukalar, vs.). O zamanki Mekke’nin toplam nüfusu yaklaşık 10.000. Müslümanların genel nüfusa oranı, yaklaşık %2-2,5. Onların yaklaşık yarısı da (100-110 kişi de) Habeşistan’a hicret etmiş. Medine’ye hicret edenler ise, yaklaşık 150-200 kişi.

Bu hâl, bize ne/yi öğretiyor, ne diyor?

Aç kalmadan, tıka-basa doyarak, doğup-büyüdüğünüz şehirleri (yurtları, evleri-barkları) terk etmeden yeni bir dünya inşa edemezsiniz diyor.

Oruca (= Ramazan’a ve Kur’ân’a) bir de buradan bakalım. Onu sadece 8-10 saatlik bir açlık ve arkasından kendimize verdiğimiz mükellef bir ziyafet olarak görmeyelim.

Ramazan’da biz de “yanalım”! (= oruçlu iken bol bol Kur’ân okuyalım); yanalım ki bu “kutsal ateşimiz ile” başkalarını da “yakalım”!

Bilelim ki “bu kutsal ateşle” yanmayanlar, yeni bir dünya kuramayacak ve Allah-u A’lem, cehennem ateşinde yanacak!

1964, Ankara Çamlıdere’de doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi İzmit/Gölcük’te okudu. Lisansını Ankara Ünv. DTCF ile Anadolu Ünv. İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Metin, yüksek lisansını Gazi Ünv. SBE’de, doktorasını ise Selçuk Ünv. SBE’de yaptı. Uzun yıllar Kültür ve Turizm Bakanlığında kütüphane memurluğu yapan Hasan Metin, daha sonra Çankırı Karatekin Üniversitesinde öğretim üyeliği görevinde bulundu. Daha sonra bu görevdeyken emekli oldu. Din, felsefe ve dil konuları üzerinde çalışmalarını sürdüren Metin’in kitaplaşmamış yazıları bulunmaktadır. Okumak, düşünmek, yazmak ve endişelenmek hayatının vazgeçilmezlerindendir.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir