Yılların acı yorgunluğu birikmiş kirpiklerimin arasına,
Her kırptığımda gözümü,
Yağmur misali dökülür gönül toprağıma…
Halledemediğim bir duygu bu içimdeki,
Sanki her nesne bir uzvumdan tutmuş çekiştiriyor tenha sokaklarda,
Ve ben bu sokaklarda kayboluyorum.
İnsan bilmediği tenhalarda bulabilir mi aradığını?
Çepeçevre sarılmış etrafım,
Yüreği katman katman bar bağlamış adamlarla.
Çamuru bulaşmış, kaçıp gitsem kurtulacağım sandığım ayakkabılarımla bir kavgam var sanki, bilmiyorum.
Yaşayamadığım yaşanmışlıklarımı arıyorum karış karış topraklarda…
Gücüm yettiğince koşuyorum ordan oraya.
Hayallerimi namlunun ucuna koyup,
Kendi hiçliğimde var olma mücadelesi verirken çıkmazlarda,
Yine aynı karanlıkta buluyorum kendimi,
Küçükken ürktüğüm, ninemin koynuna biraz daha sokulduğum o karanlıkta.
Bir Yıldırım gibi düşüyor bu karanlık bilinmezliğime,
Ben çıkmaya çalıştıkça biraz daha sağanak indiriyor üstüme.
Sanki ben ıslandıkça biraz daha zorlaşıyor her şey.
Çırpındıkça dibe battığım dalganın tam ortasındayım şimdi.
Sağım solum mavi!
Ve ben, ben zaten başka renk bilmem ki…
Belki de nankör bir sevda benimki,
Hem ateşin tam kendisi hem Okyanus mavisi…
Bir de gülüşleri var gençliğime kafa tutan bu Sevdanın,
Görsen insan bataklığı,
Anlatsam gök, deniz, mavi…