1. Anasayfa
  2. Düşünce

Yazmak da Eyleme Dâhil

Yazmak da Eyleme Dâhil

Don Kişot “Kutsallarım çiğnenmiş, bencillik almış yürümüş; başkaları için yaşamak unutulmuş ve duyarlılık sinelerden kovulmuş, hal böyleyken ben nasıl çıldırmayayım Rosinante?” diyordu.

İspanyol yazar Cervantes’ın kitabındaki bu metni ezberlemiş biri olarak ofiste dünyayı kurtarmak için kafa patlatırken Akif Cemil Bey aradı.

“Ya Ebuzer” dedi; “Ankara’da bir kültür, edebiyat ve düşünce internet sitesi kuruyoruz, senin de oraya yazı yazmanı istiyoruz.”

Ben “tamam” der demez, arkasında yarı şaka yarı ciddi o can alıcı soruyu sordu; “Ne yazacaksın?”

Teknesi denizin ortasında büyük bir fırtınaya yakalanan ve su almaya başlayan bir adamın ruh hâliyle ne cevap vermeliydim bu soruya?

Üstelik uzun zaman da yazmıyordum, çünkü kendimi işgale uğrayan bir coğrafya gibi görüyor ve içimde katledilen masum çocuk cesetlerini defnetmekle meşguldüm.

Bu yazı yazmanın gerekliliğine inanmamak değil, tamamen içinde bulunduğum ruh hâliyle alakalı bir durum.

Zira Cenab-ı Rabbü’l-Âlemîn Asr Suresi’nde hüsranda olmayanları tarif ederken, “iman edenler, salih amel işleyenler” ile beraber, “birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler” diyor.

O hâlde söylem, yani yazı yazmak da eylemin bir parçasıdır. Ancak son zamanlarda üzerine söylenen ve yazılan birçok şeyin hızlı bir şekilde ehemmiyetini yitirdiğini de görmüyor değilim. Umarım bu bireysel bir iddiadır ve ben yanılıyorumdur. Neyse biz konumuza dönelim.

Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Alman yazar, Heinrich Böll “Yazar, söyleyecek bir şeyi olduğuna inanan kişidir.” diyor.

Yazı yazmayı eylem olarak kabul ettiğimize göre o hâlde elbette söyleyecek sözümüz var demektir.

O hâlde “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek başlıyoruz.

Bize ait olan ne varsa bulmak için arkasına düşerken, bize ait olmayan ne varsa elimizin tersiyle usulca bir kenara yiterek.

Kırmadan, dökmeden, nezaket çerçevesi içerisinde.

Derdimizi karşı tarafa tam olarak anlatarak.

Aydınlanma kutbu’na ait olanların merhamet kutbuna değil fayda, zarar verdiğini örnekleriyle göstererek.

Kalbi ve zihni “Helal” ve “Haram” ile yoğrulmuş Müslüman bir toplumu batıya ait olan “Serbest” ve “Yasak” kavramlarıyla idare ederken bunun sadece bir idare etme yöntemi olmadığının altını çizerek.

“Serbest” ve “Yasak” evrensel bir kavramdır diyenlere, evrenselliğin tarihinin nereden başladığını sorarak.

Kendimize, yani özümüze, yani fıtratımıza, yani Allah’ın (cc) kitabında bize biçtiği yol ve yönteme sarılarak.

Bir de sadece ve sadece Allah’ın emir ve yasaklarına bağlı olduğumuz çünkü onun kulu olduğumuzu anlatarak yola revan olmalıyız.

İnternet sitemiz hayırlara vesile olsun.

Yaşar Yavuz 1971 yılında Şanlıurfa'nın Birecik İlçesine bağlı Yuvacık Köyünde doğdu. İlkokulu Yuvacık Köyü'nde okudu. Öğrenimine maddi sıkıntılardan dolayı ara verdikten sonra 1987 yılında göç ederek Gaziantep’e yerleşti. Öğrenimine Gaziantep'te Açıköğretim’de devam etti. Gazeteciliği 1999 yılında Selam Gazetesi'nde başladı. Selam Gazetesi'nin kapanmasından sonra 2001-2013 yılları arasında Yeni Şafak Gazetesi'nde Gaziantep Temsilciliği, Güneydoğu Bölge Koordinatörü ve Muhabirlik görevlerinde bulundu. 15 Mart 2011'de başlayan Suriye savaşında savaş muhabiri, yardım gönüllüsü ve aktivist olarak bölgede çalıştı. MegaTv'de “Halkın Gündemi” Bahartürk Tv'de “Gündem ve Medya” Kanal5 Tv'de “Son Nokta” programları yaptı. Birçok Ulusal televizyona program konuğu olarak katıldı. 2014-2016 yılları arasında Diriliş Postası ve Müstakil Gazete'de köşe yazarlığı yaptı. Hâlen Gaziantep Referans Gazete'sinde köşe yazarlığı ve Genel Yayın Yönetmenliği görevine devam etmektedir. Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Yazarlar Birliği Gaziantep Şube Başkan Yardımcısı olan Yaşar Yavuz evli ve 9 çocuk babasıdır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.