1. Anasayfa
  2. Düşünce

Dava ve Lider 6: Davasını Önceleyen Lider

Dava ve Lider 6: Davasını Önceleyen Lider
0

أعوذ بالله، بسم الله…

وَنَادٰى نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ اِنَّ ابْنٖي مِنْ اَهْلٖي

قَالَ يَا نُوحُ اِنَّهُ لَيْسَ مِنْ اَهْلِكَۚ اِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْـَٔلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌؕ ࣗ

Nûh, Rabbine şöyle seslendi: “Ey rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir…” 

Allah buyurdu ki: “Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı davaya yakışmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme!”

(Hûd 45-46)

OLAYIN ÖZÜ

Hz. Nuh’un karşısında kendini beğenmiş, zenginlik ve şatafatlı hayatla şımarmış bir kavim vardı. Bu yüzden onun mücadelesi zorlu ve çetin oldu. Buna rağmen uzun süre şefkat dilini sürdürdü, akıbetleri hakkında kaygılarını dile getirdi ve felakete doğru gittikleri uyarısında bulundu. Ancak onlar bu uyarıları anlamadı, o da son noktayı koydu: “Şımarıklık ve aşırılıklarınız yüzünden Allah sizi sapkınlığa mahkûm etmeyi dilemişse, ben istesem de artık uyarılarımın ve öğütlerimin size bir faydası olmaz. Bilin ki O sizin de rabbinizdir ve sonunda hesap için huzuruna çıkacaksınız” (Hûd 34).

Ama şımarık ve asi kavmi bu son uyarıya da kulak tıkayıp onu sapkınlıkla suçlayacak kadar ileri gittiler ve bunalttılar. O da “Ben bunlara artık laf anlatamıyorum, bana yardım et” diye Rabbine dua etti (Kamer 10).  Bunun üzerine Yüce Allah bu kavmin defterinin dürüldüğünü bildirerek onu teselli etti ve bir gemi yapmasını emretti.

Hz. Nuh gemi yaparken azgın ve şımarık topluluk onunla alay etmeye devam etti. Çünkü bulundukları yer, deniz kenarı değildi ve akılları sıra geminin böyle bir yerde gereksiz olduğunu düşünüyorlardı. Aslında bu gemi onlara son bir uyarı idi, onu da anlamadılar.

Geminin yapımı tamamlandığında ailesini, inananları ve her canlıdan bir çifti gemiye almasını Yüce Allah Hz. Nuh’a emretti. Gökten oluk oluk sular aktı, yerden dereler fışkırdı ve her tarafı su kapladı.

Ne yazık ki Hz. Nuh’un oğlu da aynı şımarıkların safında yer almıştı. İsyankâr oğul dağlara çıkıp kurtulurum umudundaydı ama daha bir adım atamadan büyük bir dalga kendisini aldı götürdü.

Baba yüreği dağlandı, kalbi depreşti, bütün bedenini evlat acısı kapladı ve Rabbinden oğlunu bağışlamasını istedi. Ama o oğul inkarcılar ve isyankârlar tarafını seçmişti. Bu yüzden Yüce Allah “o senin ehlinden değildir” diye buyurdu. Çünkü o, her ne kadar Hz. Nuh’un nesebinden ise de onun davasından sapmış, şeytanın vesveselerine kanmış ve aldanmıştı.

Bunun üzerine Hz. Nuh Rabbine yöneldi, tövbe etti, af ve mağfiret diledi. “Bilmediğim bir hususta talepte bulunmak cehaletini sergilediğim için sana sığınırım ey Rabbim! Eğer beni bağışlamaz ve affetmezsen hüsrana uğramış kimselerden olurum.” (Hûd 47) diye dua etti.

DAVASINI ÖNCELEYEN LİDER ÖRNEĞİ

Evet, lider öncelikle davayı gözeten ve ölçüsü davası olandır. Buna göre liderin ailesi sadece biyolojik bağı olanlar değil, kadınıyla erkeğiyle tüm dava erleridir. Davadan kopan kim olursa olsun lidere baş kaldırmış, aileden kopmuş, davaya hıyanet etmiş demektir.

Bununla birlikte baba yüreğinin sızısıyla Hz. Nuh oğluna son kez seslenmiş, bir umut Rabbine el açmış, evladını kaybetmenin acısıyla yakarmış; kendi kucağından, aile ocağından, dava sancağının altından oğlunun böylesine kopacağını kabullenememişti. Bu yüzden Yüce Allah “hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme!” şefkatli buyruğuyla onu uyarmış, lider hassasiyetiyle o da hemen kendine gelmiş ve pişmanlığını bildirmiştir.

Hz. Nuh’un kavminin helaki bir kişinin ölmesi veya bir kavmin yok olması değil şımarıklığı, azgınlığı, zorbalığı ve isyanı kültüre dönüştürüp sosyal hayatın normali haline getiren bir zihniyetin etkisiz hale getirilmesidir. Öte yandan Yüce Allah sadece inkâr ve şirkten dolayı değil zulüm ve azgınlığı toplumsal boyuta taşıyan, kültüre dönüştüren ve zulmü davranış modeli haline getiren toplumları helak etmiştir.

Aslında bu tür toplumlar helaki ve felaketi kendi elleriyle hazırlamışlardır. Topyekûn helak olmasalar da kendi kendilerini yok etmeye yönelmişlerdir. Nitekim günümüzde zina ve LGBT gibi her türlü cinsel azgınlığı, zorbalığı ve zulmü serbest bırakıp teşvik eden ülkelerin nüfuslarının baş aşağı gitmesi bunun göstergesidir.

Öte yandan kavminin helake uğraması Hz. Nuh’un tercihi de değildi. Azgınlaşan, şımaran ve zorbalığı kültüre dönüştüren bir kavmin eninde sonunda böyle bir akıbete uğrayacağı kaçınılmazdı. Nitekim ne servetleri ne evleri ne de gür ve gürbüz bedenleri onları tufandan korumaya yetmedi. Temiz ve temizleyici olan su, bütün kötülüklerini kendileriyle birlikte alıp götürdü (el-A’râf 60-64; Hûd 25-49).

 

 

1964 yılında Sivas merkez Kartalca köyünde dünyaya geldi. Kayseri İmam-Hatip Lisesini 1984, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1989 yılında bitirdi. Aynı Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1991’de yüksek lisansını, 1997’de doktorasını tamamladı. 1992-1993 yıllarında alanı ile ilgili araştırma yapmak için 8 ay Şam’da bulundu. Türkmenistan Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1999-2000 öğretim yılında ders verdi. 1999’da Yardımcı Doçent, 2004’te Doçent ve 2010 yılında Profesör unvanını aldı. 2012-2015 yılları arasında Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı. 2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğine atandı. Hâlen bu görevini ve Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalında öğretim üyeliği görevini birlikte yürütmektedir. Çalışmalarını İslam düşüncesinde Allah ve âlem tasavvuru, kelam atomculuğu, kelam-tasavvuf-felsefe ilişkisi, kelam okullarının oluşum ve gelişim süreçleri konularından sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir