1. Anasayfa
  2. Düşünce

Çağdaş Din Bilimi Bağlamında Avrupa Sekülerlik Tipolojileri

Çağdaş Din Bilimi Bağlamında Avrupa Sekülerlik Tipolojileri
0

 

  1. Seküler mekan, öncelikle farklı kutsallıklara yer açmak olarak anlaşılmaktadır: Batı, artık sadece altın renkli kubbelerinden veya kilise çan kulelerinden yükselen ilahileri dinmemektedir. Sömürgeci Batıda, gittiği yerlerden gelen Hinduların tapınağı Mandir, Sihlerin mabedi Gurudwara, Sunni, Şii ve Ahmedi toplulukların Mescid, pek çok Budist meditasyon merkezi de yükselmektedir. Avrupa coğrafyası artık kaçınılmaz ve önlenenemez bir şekilde dini açıdan farklılıklar vatanıdır. Bunlarda çıkan önemli sonuç; sosyo-dini bakış açısından Avrupa, tüm inançlara açık kutsal alanlara dönüşebilen bir kıtadır.
  2. Seküler, Sosyal Alanlarda farklı kutsalıklar: Bu dini çeşitlilikler durumu, sosyal hayatta mesela eğitim, sağlık, sosyal hizmetler hatta hapishaneler farklı alanlarda yeni ve farklı mabet alanları veya sessizlik odaları düşünülen şehir planlamalarında beklenmedik etkilere sahip oldu.
  3. Tek bir seküler komplekte farklı Ritüelistik kutsallıklar: İbadetlerin Tüm inançların ibadet hizmetlerini karşılamak üzere Bern’deki 2002 yılından itibaren her inanç için ayrı bir mekan olmak üzere biri Katolik diğer Protestan cemaati için olmak üzere iki Hıristiyan şapeli, küçük bir Müslüman musallası, küçük bir Hindu mandiri, bir Budist meditasyon odası, Yahudilere özgün kılınıp sınırlandırılmış bir ibadet alanı, Bahai inançlıları için her tarafı açık bir ibadetgahtan oluşan büyük kompleks olarak Dinler Evi (Haus Religionen)” formuyla meydan okuyucu bir inançlar arası çözümler de uygulanmaktadır.
  4. İntra Sekülerlik: Avrupadaki hac yollarını yeniden yaşatmak ve ortak kutsal alanları belirlemek üzere Palermo, Sait Rosalia’da Tamil cemaatinince kullanılan kutsal türbeyi veya aynı cemaatin her 1 Mayıs’ta Padova’daki Aziz Antuan kilisesini ziyaretleri ilgi çekiçidir.
  5. Sosyo kültürel ve sosyo-dini açıdan seküler kayıtsızlıklar: Avrupa açık bir yapılanma alanıdır. Milyonlarca kadın ve erkek kültürel ve dini tarihlerini paylaşma ihtiyacı duymadan kayıtsız yaşamaktadır. Baskın inanç olan Hıristiyanlığın etkisi artık kağıt üstünde bilhassa tarih kitaplarında kalmaya başlamıştır.
  6. Hoşgörülü çoğulculuk olarak sekülerlik: Avrupa kolektif bilincindeki dindarlık tiplerinin (pek çok Hıristiyan konfigürasyonu ve Yahudilik gibi) etkilendiği ilerlemeci gerilimler artık yerini hoşgörüye bırakmıştır.
  7. “Dinlerin artırılmış görünürlükleri” olarak Sekülerlik: Avrupa toplumlarında dinlerin ve dini olanların çeşitliliği artarken sembolik ihtilaflar ise kısmen de olsa beklenmeyen şeylerdir. Bu ihtilaflar tüm Avrupa cemiyetlerinde en derin değişimlerin meşru işaretleri kabul edilirler. Bu seküler çelişkisel durum, bir anlamda “uzun ve derin tarihsel bir hafıza”, kolektif bir kimlik ve kanunlar önünde eşitlik anlamına gelecektir.
  8. Sekülerlik dini sembollerin çarpıcı bir şekilde “sosyo-optiğinin” gözününde bulunmasıdır: Batı, özellikle dinin sanat, hermenötik ve estetiksel görünürlüğünü ifade etmesini (bunun için sembollerinin kullanılmasını) ve hemen göze çarpmasını “gündelik Avrupa hayatının sekülerliği” adına önemli görmektedir. Bu sembolik barizlikler, uzun bir tarıhsel süreci, gündelik hayatın anlamlı ufkunu, yorumlayıcı müşterek duyguları hatta zorlayıcı, yabancılaştırıcı, benimsetici misyonerlik, tehditkar rekabet verici veya rahatsız edici olsa da “sembollerin değer odaklarını” izhar etmektedir. Roma Katolik kilisesi bu tür seküler meydan okumalara karşı misyolojik açıdan karşıt önlemler almaktadır; söz gelişi kilise manastır ruhbanlığı içinde Benedikten veya Dominiken tarikatlar, Budist ekollerin meditasyon görünürlüğü ile Hıristiyan ruhban maneviyatını mezc ederek “enkültürasyonal hareket alanlarını” seküler alana taşımaktadır. Daha somut bir örnekle bir Alman Benedikten keşiş olan Willigis Jager (doğum 1925) aynı zamanda bir Zen meditasyon üstadıdır.
  9. Batı postmodernizminin etkisinde gelişen kognitif post-sekülerlik, “dinsiz maneviyatçığa” alan açmaktadır: Bir başka ifadeyle Avrupa seküler hayatı, Jürgen Habermas’ın “yorumlayıcı ruhsal kategorisiyle” ifadesini bulan yeni maneviyatlar durumu yaşamaktadır. “Bu ruhsal sekülerlik tipolojisi, inananlar ile inanmayanlar arasındaki insani ve ahlaki bir antlaşmayi ima eden bu yeni durum, aynı zamanda fiziki olmayan, resmi açıdan herhangi bir dini yapıdan mahrum bir dindarlıktan kopuş yaşayarak daha fazla metafiziksel yapıdal olmayan maneviyatçılığa doğru gidişe bilişsel zemin ve mizaçsal haritalar bahşederek geniş imkanlar sağlamaktadır. Post-seküler maneviyatçılar, çağa uygun dindarlık formları oluşturarak seküler olan ile klasik dini dünya görüşleri arasındaki boşluklara köprü olmaktadır. Neticede Postmodern sekülerlik yeni ve ileri bir sekülerlik olup mutlak olan, kesin olan evrensel olan her türlü dini hakikati reddedip özel duygusal alanlara yer açarak “öznel hakikatlerin sekülerliğini” öne çıkarandır. Bu aynı zamanda her hangi bir dinin ikrarını belirgin olarak yapmamayı ima ederken dinsiz sekülerlik tipolojisini de gönderme yapmaktadır. Son tahlilde artık Batı için inançların çokluğundan ziyade “inançsızlıkların ve hatta dinsizliklerin çokluğu” daha fazla meşru ve normatif öncül olmaktadır.

Mustafa Alıcı, 1969 yılında Erzincan'da doğdu. 1988 yılında Erzincan İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğrenciliği sırasında hafız oldu. 1993 yılında İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1996 yılında Marmara üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Dinler Tarihi anabilim dalında doktoraya başladı. Ocak 1996- Aralık 1996 tarihleri arasında bir yıl süreyle İtalya, Perugia'da Yabancılar İçin İtalyanca Üniversitesi'nde ileri düzey İtalyanca dil eğitimi aldı. 1996- 1998 yılları arasında İtalya, Roma’da doktora teziyle ilgili araştırmalarda bulundu. 1998 yılında 3 ay İngiltere'de, Bristol, Birmigham ve Londra'da doktora teziyle ilgili araştırmalar yaptı. 1995- 2010 yılları arasında Rize Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Dinler Tarihi öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2011-2012 yılları arasında Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan yardımcısı olarak hizmet etti.2012 yılının yazında üç ay süreyle YÖK bursu ile İtalya’da akademik çalışmalarını sürdürdü. 2013 yılında Profesör olan ve2014 yılında Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak atanan Alıcı, 25 Kasım 2017 tarihinde aynı fakültenin dekanlığına asaleten atanan Alıcı, 24 Nisan 2019 tarihine kadar bu görevi sürdürdü. Alıcı, Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, İngilizce, İtalyanca ve Latince bilmektedir. Alıcı halen dinlerarası ve kültürlerarası ilişkiler, İslam irfanı, monoteizm, postmodern din bilimleri konularında çalışmalarını sürdürmektedir. Bazı çalışmaları şunlardır; 1. Dinler Tarihinin Batılı Öncüleri”(2008, 2011) 2. Evrimci Politeizm Devrimci Monoteizm (2014) 3. Din Bilimlerinde Klasik ve Çağdaş Metodolojik Yaklaşımlar (2017) 4. Postmodern Din Biliminin Batılı Öncüleri (Yayımlanmak Üzere)

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir