Şair: Mehmet KABAKÇI
sanki bir neşter soğuğu
dolaşıyor bileklerimde
yıkama ellerini
çoktan kaybettim gözlerini
hiç sızladı mı yüreğin
ben
yarım kalmış hikayelerin kahramanı
sen
tüm zaferlerin sahibi
ekmeğin ekmeğimden
suyum suyundan
yalnızlığım yalnızlığından
ömrüm ömründen
ayrıldı sonra
varsın toprağımız da
ayrı olsun gayrı
kağıt aynaların vardı senin
kırık makasların
ve hep içine açılan
kulpsuz kapıların
ölülerimizi içimizde sakladık
uzayan raylar gibi şimdi yalnızlık
say ki bir düştü
ve biz çoktan uyandık
birbirimize gurbetiz artık
gün gelir
merhamet eder taş da
tüm çelikler eğilir
özneler kaybolur
devrik cümlelerde
gün gelir
eğilir tüm başlar
senin de için sızlar
terazin hep eksik tartar
sebep ararsın da
bulamazsın
göğe bakarsın ancak
gün gelir
testiler taşar
adını unutur kuşlar
özlersin
bir meczubun elinde
yaprakları koparılmış
bir papatyayı bile
gün gelir
un ufak olur dağlar
sular yanar
kalbimin fitili söner
gün gelir
kuşlar uçmaz şehrine
kanatsız kalır kelebekler
rengini yitirir bir gül
benzin solar
ismini kabul etmez zarflar
pulları sökülür
tanık olmak her şeye
ah ne zor
bu çağ
bu aklını yitirmiş çağ
kalbini çoktan çıkarmış
yem etmiş karıncalara
kirli elbiseler
perdesiz pencereler çağı
tuzlu su
buzlu cam
ayaksız ayakkabılar
ve başsız şapkalar çağı
oysa bir kalbin vardı
bir zamanlar
sonra kilitsiz kapılar
nasırlı eller, yamalı bohçalar
ve kaynayan güğümler vardı
çok sonra
ah sınanmadığım günahlar
bir umudumuz var
affedilmeye dair
24 Ekim 2020 – Trablusşam/Lübnan