1. Anasayfa
  2. Genel

Hece Dergisi Kasım 2024 (335.) Sayısı Üzerine

Hece Dergisi Kasım 2024 (335.) Sayısı Üzerine
0

 

Murat Erdoğan

 

Foto: Hece Dergisi 335. Sayı Kapağı

 

Hece, yirmi sekiz yıldır yayımlanan aylık edebiyat dergisi. İlk sayısı 1997 yılının Ocak ayında yayımlanan Hece, 2024 yılı Kasım ayında 335. sayısıyla okurunun huzuruna çıktı. İlk günden bu yana her ayın ilk gününde okuruyla buluşan Hece, yaz kış, soğuk sıcak demeden randevusuna sadık kaldı. Bu kararlılık Hece’de zamanla bir disiplin oluşturdu. Bu disiplinle bugünlere kadar geldi.

 

Hece Dergisi ilk özel sayısını 2000 yılı Ekim-Kasım ayında sayı 46-47 şeklinde çıkardı. Daha sonra yılda iki defa özel sayı çıkarma anlayışını benimseyen Hece, her yılın ocak ayında isimleri merkeze alan özel sayılar yayımlarken her yılın temmuz ayındaysa türleri-akımları-dönemleri merkeze alan özel sayılar yayımladı. Hece 2024 yılı Ocak ayında İsmet Özel Özel Sayısı’nı; Temmuz ayındaysa Türk Sineması Özel Sayısı’nı yayımladı. Hece bu özel sayılarla Türk edebiyatı ve düşüncesine önemli katkılarda bulundu.

 

Hece’nin Kasım 2024 sayısında Editör Hatice Bildirici “Gazze Karşısında Entelektüel Duruş” adlı zengin bir dosya konusu hazırladı. Dosyada Nurcan Özkaplan Yurdakul ile “Siyonizm ve Filistin Meselesi Hakkındaki Cehaletimiz Üzerine” Hatice Bildirici konuşmuş. Dosyada Hatice Bildirici Peren Birsaygılı Mut ile “Filistin, Siyonizm ve Edebiyatı” üzerine konuşarak önemli hususlara değiniyor. Bu iki söyleşi de okurlarını bekliyor. Dosyanın diğer yazarları Osman Özbahçe, Yıldız Ramazanoğlu, Ali K. Metin, Kadir Canatan, Âtıf Bedir, Zeki Bulduk, Hüseyin Akın, Muhammed Hüseyin Mercan, Arif Ay, Sıddık Yurtsever ve Mehmet Kurtoğlu. Hasan Aycın da dosyaya bir çizgisiyle katkıda bulunmuş. Arif Ay “Sözün ve Yazının Anlamını Yitirmesi” başlıklı yazısında içinden geçtiğimiz bu trajik süreç hakkında şu hususa dikkat çekiyor: “Dünyanın bir necaset çukuru hâline geldiği bu süreçte, bu çukurda boğulacakların kimler olduğu da ortada: Batının maşası kudurmuş, kuduz Yahudi ve bu vahşete, bu yangına mühimmat sağlayan, bu vahşeti, bu yangını seyreden herkes!”

 

Hece’nin kasım sayısında şiirleriyle okura ulaşan şairler Faruk Uysal, Emre Demir, Osman Özbahçe, Sinan Davulcu, Eyyüp Akyüz, Yunus Emre Altuntaş, Ahmet Yılmaz, Burhan Tuz, Sedanur Yolcu. Ayrıca Robert Frost ile Muin Besisso’nun şiirlerini sırasıyla Faruk Uysal ve İbrahim Demirci Türkçe söylemiş.

 

Ahmet Yılmaz’ın Yoksa Ben şiirindeki şu dizeler bizi kendine çekiyor ve derinden sarsıyor:

 

Adım Rachel adım Rim adım Mahmut, İsmail
Ekrandan belli olmuyormuş yüzümüzdeki lehçe
Toprağa girince eşitleniyor yazgı, kayıt bitince

 

Muin Besisso’nun Çocuklarımızın Gözleri şiirindeki şu dizeleri İbrahim Demirci’nin Türkçe söyleyişiyle aktaralım. Oldukça içten, oldukça vurucu dizeler:

 

Hatırlayın
Ateşler yükselir hâlâ bir taştan
Duman yükselir
Yazıyor şimdi o taş
Tufanın şiirini

 

Bu sayıda Zeynep Sati Yalçın, öykü ve romanlarıyla edebiyatımıza yeni bir tat katan Cihan Aktaş ile yazmak ve romanları üzerine söyleşmiş. Zeynep Sati Yalçın’ın “Yazmak bugünkü bilincinizle size ne ifade ediyor?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Yazmak, beni sürekli kendimi geliştirmeye sevk eden bir yol, bir yordam oldu hep.” Diğer sorular ve cevapları dergide okurlarını bekliyor.

 

Yine bu sayıda Zeynep Arslan, çevirmen Faruk Uysal ile çevirmenlik üzerine söyleşmiş. Söyleşide “Çeviride örnek aldığınız isimler var mı, neden şiir ve neden şiir çevirisi, şiir çevrilebilir mi, şiir çevirmeye nasıl karar veriyorsunuz, çeviride karşılaştığınız engeller nelerdir, Amerikan şiiri ile Türk şiiri arasında etkileşim var mı ve bir çevirmenin başarısı nasıl ölçülmeli?” gibi sorulara cevap aranıyor.

 

Derginin Geçmişten Gelen bölümünde İbrahim Demirci, Ziyaeddin Fahri’nin Bir Şiiri başlıklı yazısında sone nazım biçimiyle Ziyaeddin Fahri tarafından kaleme alınan Hicret şiirine yer veriyor ve bu şiirin izini sürüyor.

 

Mehmet Solak, Şükriye Şen denemeleriyle; Ahmet Melih Karauğuz ve Halil İbrahim Aydın inceleme yazılarıyla bu sayıda yer almış. Esra Özdemir Demirci de “Yazıya niçin ve nasıl başladınız?” sorusunu kendi özelinde cevaplarken şöyle diyor: “Hayat, karşımıza çıkardıkları kadar bizden aldıklarıyla da yazma eylemimizi destekliyor aslında. Çoğu zaman kaybın acısı, kazancın mutluluğundan da büyük olabiliyor. Yazdığım birçok öyküde yitirdiğim zamanlar kadar kaybettiğim sevdiklerim de yer buldu.”

 

Nuray Alper, Aslıhan Keleş Kurtoğlu, Beyhan Keçeli, Türkan Bayrakçı, Selçuk Çınar, İlke Hicran Aydoğan ve Bergüzar Ulusoy okudukları kitapların dünyasından esintiler taşıyor bizlere.

Mehmet Aycı da Orada Bir Dağ başlıklı yazısıyla Sedat Sağırkaya’nın portresini şu ifadelerle çiziyor: “Cömert. Otağı olsa nam olsun diye değil, sahiden ihtiyaç sahipleri nasiplensin diye yağmalatırdı. O kadar ciddi görünmesine rağmen içindeki gökyüzü çoğu zaman yağmurlu. Sedat Sağırkaya bu… Arkadaşımız.”

 

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir