1. Anasayfa
  2. Kitap

Bir Müfessirin Gönül Dilinden Dökülenler: Yûsuf’un Rüyasını Yeniden Görmek

Bir Müfessirin Gönül Dilinden Dökülenler: Yûsuf’un Rüyasını Yeniden Görmek
0

Başlıktaki gönül genelde kalbin Türkçe karşılığı anlamı olarak ifade edilmektedir. Gönül dili denilince kalb dili de anlaşılır. Belki de insanı zamanın gerisinden zaman ötesine taşıyan ve insanların gönlüne yerleştiren sır, ‘gönül dili’ olsa gerek. Ayrıca yine gönül dili denilince bundan, kişinin hem konuşma üslubundaki letafeti hem de lisan-ı hal dediğimiz vücut dili, eda, tarz, tavır ve davranışlarındaki letâfeti anlaşılır. Çünkü sözler ve davranışlar insanın gönlündekinin dışa yansımalarıdır. Yine Hz. Mevlâna’nın ifadesiyle “Küpün içinde ne varsa dışarı o sızacaktır” sözü bu hakikati ifade etmektedir. Yine gönül dili insanların gönlüne hitap eden, ruhunu besleyen, ilham veren, umutları yeşerten, sevgi ve muhabbeti tesis eden müjdeleyici, ferahlatıcı, huzur veren bir dildir. Gönül dili ya da sevgi dili ifadesi Müslüman’ın üslubunu, tarzını, yaklaşımını tarif eden belki de en güzel ifadelerden birisidir.

Diğer gönül insanlarında olduğu gibi gönül insanı Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin hem hayatında hem de büyük eseri Mesnevî‘de ‘konuşma dili’ yerine kalbin dili olan ‘gönül dili’ne yer verildiği görülmektedir. Mevlânâ Mesnevî’de gönül dilini şöyle tanımlar:

“Söz deri gibidir, mana da onun içindeki

Söz beden misali ve manası da bu tatlı candır.”

Mevlânâ, bu beytinde anlamın kelimenin ruhu olduğunu belirterek, insandaki ruhun çıkması gibi kelimenin de manasının yok olması onun ölümü olacaktır. Dolayısıyla önemli olan, konuşma dilindeki kelime değil, gönül dilindeki anlamıdır, manasıdır. Hayatında ve eserlerinde genelde “konuşma dili” yerine “gönül dili”ni tercih eden Mevlânâ’yı zamanın gerisinden zaman ötesine taşıyan ve milyonlarca insanın gönlüne yerleştiren sırrı, belki de bu kelamsız “gönül dili”nde aramak gerekir. Buna yani gönül diline içinde yaşadığımız bu haz ve hız çağında çok ihtiyaç vardır. Niçin buna ihtiyaç var? Çünkü meseleye sorumlu olduğumuz neslimizin ıslahı, içinde yaşadığımız arzın imarı, varlık dünyasının ihyası ve geleceğimizin inşası açısından baktığımızda, ancak insanlarla gönül dilimizle iletişim kurarak, onları eğiterek gerçekleştirebiliriz. O yüzden söz ve kelamın nasıllığı çok önemlidir. Öyle söz vardır ki, insanın zihin dünyasının kapalılığını giderir ve ona yepyeni ve başka ufuklar kazandırır. Yine söz vardır, feraseti ve basireti bağlı insanların feraseti ve basiretini açarak onlara ayrı ve yepyeni bir dünya sunar. Yine öyle söz vardır ki, hayata anlam ve değer katar, hayatın bütün sıkıntılarında alarak geleceğimizin inşasında istikamet açısı ve yol gösterici vasıta olur. O halde sözlerimize dikkat etmek durumundayız. Yukarıda belirtilenler çerçevesinde sözlerimizin hikmet ve irfan merkezli olmasına dikkat ederek hayatımızı anlamlandırmalıyız; hayatımız anlam kazanmalıdır.

Yine bu noktada Yusuf Has Hacip’in şu sözleri de önemlidir:

“İnsanın yüzü süsüdür, yüzün süsü gözdür.

Aklın süsü dildir, dilin süsü sözdür.”

Tarihte olduğu gibi günümüzde de bütün olumsuzluklara rağmen gönül diliyle yazılan eserler bulunmaktadır. Bunlardan biri Doç. Dr. Celalettin Divlekci’nin kaleme aldığı Yûsuf’un Rüyasını Yeniden Görmek –Klasik Tefsirler Işığında Yûsuf Kıssasını Yeniden Okumak- (Ketebe Yayınları, İst. 2024) adlı eserdir. Eser benzer pek çok çalışmaya rağmen bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Doç. Dr. Celalettin Divlekci’nin bu eseriyle yıllarca konuyla ilgili birikimlerini bir araya getirdiği, daha sonra kitap haline getirip bizimle paylaştığı anlaşılmaktadır. Eserde yer alan kaynaklara dayalı bilgilerle birlikte bunları sunma şekli, dil ve üslubu, gönülden dökülmesi o kadar önemlidir ki, belki bu sayede Yûsuf kıssasını daha iyi anlayacağız, kıssadan ibret almamız kolaylaşacak, kıssayla ilgili bazı yanlış anlayışlarımız düzelecek, tartışmalar bitecek, böylece alana yeni bir bakış açısı gelecek ve yeni ufuklar açacak ümidindeyiz.

Eserin muhtevasına baktığımızda eser, bir giriş ve sekiz bölümden oluşmaktadır. Kitabı; muhtevası, gönül ve edebî dili yanında değerli kılan hususlardan biri de Prof. Dr. Saadettin Ökten hocamızın kitaba yazdığı takriz yazısıdır. Hocamızın eserle ilgili içten ifadeleri, tespitleri de çok önemli ve değerlidir.

Giriş kısmında şekil, muhteva ve nâzil olduğu ortam açısından Yûsuf kıssası, üslup ve anlatım tekniği açısından kıssadaki anlatım tekniklerinin başlıca sebepleri ve tezahürleri ve metodu üzerinde durulmuştur. Sekiz bölümden oluşan eser, şu başlıklardan oluşmaktadır: Rüyadan Kuyuya, Kuyudan Köşke, Köşkten Zindana, Gün Gelir Kıymetin Bilinir, Zindandan Hazinelerin Başına, Sabır ve Ümit: Yakub’un Yetiştiği Okul, Yûsufun Kokusu Gelir, Sûrenin Sonu.

Yazarın bölüm ve alt başlıkları sûrenin içerik ve muhtevasından damıtarak ve süzerek son derece anlamlı ve okuyanı eserin içine çekecek şekilde oluşturduğu ve bununla sûredeki olay zincirini son derece güzel ve edebî bir şekilde ifade ettiği görülmektedir. Kıssayı anlatırken de şu temel prensiplere riayet edildiği görülmektedir: Kur’ânî bakış açısı ve üslubundan hareket edildiği, konu ve karakter bütünlüğünü korumaya çalışıldığı ve bunu bozacak sorunlu rivayet ve nakillerden uzak durulduğu, tarihi malumata ise güvenilir olması ve kıssayı daha iyi anlamaya hizmet etmesi halinde yer verildiği, kıssaya dair okumalarda Yusuf sûresi 7. Ayetten hareketle ders ve ibret almaya yönelik olmasına dikkat edildiği, kıssaya dair temel bakışı “Kainattaki bütün hadiseler, Allah’ın ilmi  izni ve tasarrufu çerçevesinde gerçekleşir” anlayışının belirlediği, Hz. Yûsuf’un içe dönük derinliğinin gösterilmeye çalışıldığı, kıssadaki değişen sahnelerin üzerinde durulduğu, kıssayla ilgili muhtemel bir takım sorulara cevap bulunmaya çalışıldığı, hadiselerin görünmeyen tarafına, insan tabiatına ve ahlakî değerlere dikkat çekildiği şeklinde özetlenebilir. Eseri farklı kılan yönlerini de şöyle özetleyebiliriz:

Kaynaklara dayalı bilimsel bilgiye riayet edilmesi eserin benzer çalışmalara göre değerli kılan en önemli farktır. Metinlerin akademik bilgi ve dil, edebî üslûbla mezcedilip gönül diliyle ifade edilmesi metin olarak farkını hissettirmekte, böylece Yûsuf sûresinin anlam dünyasına kendimizi girmiş bulmaktayız. Aynı durum kendini ayetlerin meal ve tefsirinde kendini göstermektedir. Metnin anlam örgüsünü sağlamak ve zenginleştirmek için klasik edebiyatımızdan konuya uygun düşen beyitlerin seçilmiş olması esere ayrı bir değer katmaktadır. Muhteva zenginliğiyle birlikte üslûptaki berraklık ve akıcılık; sûreyi okuruyla baş başa bırakan bir anlatım şekli de eserin diğer farkını göstermektedir. Bu yüzden eseri köydeki çobandan üniversitedeki Profesöre varıncaya kadar hemen hemen herkes anlayabilmektedir. Basımından sonraki süreçte kitapla ilgili dönüşler bunun işaretidir. Ayrıca hiç incelenmemiş bazı konulara temas etmiş olması eseri farklı kılan taraf olarak görmek gerekir. Hitap ettiği kitle olarak özellikle gençlerin ve güncelin de dikkate alınması eserin diğer bir farkını belirginleştirmektedir. Esere takrîz yazan Prof. Dr. Sadettin Ökten eserle ilgili şu düşünce ve tespitleri zikredilen farkları teyit eder niteliktedir:

“Eser, özü yani hakikati ve değeri titizlikle muhafaza ederek ifade biçimini zamana ve hitap edeceği kitleye göre düzenlenmiştir. Zaman 21. Yüzyılın başıdır. Hitap edeceği kitleye belli bir altyapıya sahip ve belli bir seviyeye gelmiş Müslüman münevverlerdir. Eserde ilmi ve sanatı iç içe görmekteyiz. Bunlar birbirini destekler bir surette tertiplenmiş görünüyorlar. Eser ilmi tarafı titiz, ciddi ve hassa bir çalışma sonucu ortaya çıkmıştır. Sanat yönü ise İslam Medeniyetinin bedii zevkine ve sınırlarına riayet eden, müeddep ve seviyeli bir üslubu yansıtıyor.”

Eser, Doç. Dr. Celalettin Divlekci’nin ulaştığı sonuçlar itibariyle de çok önemlidir. Kıssanın ibret ve ders alma yönüyle de çok değerli ve önemli mesajlar verdiği, bunun çok başarılı şekilde esere yansıtıldığı görülmektedir. Kıssaya günümüz açısından bakıldığında da aslında hepimizin birer Yusuf olduğunu görebiliriz. Bizler de Hz. Yûsuf’un (a.s) karşılaştığı gibi bu dünya hayatında çeşitli imtihanlarla karşı karşıyayız. Zorluk ve nimetlerle iç içeyiz. Hepimiz bu dünya mihnetinin kuyusundayız. Kıssada dünya mihnetinin kuyusundan çıkmayı ve zorluklarıyla baş etmenin yolları ve uhrevi hayatı kazanmanın esasları ifade edilmektedir. Eserle ilgili çok şeyler söylenebilir, bunu da hak etmektedir. Yazdıklarımız eksikleriyle birlikte eserle ilgili bizde oluşan düşüncelerdir. Bu yönüyle yazarın anlayışını ve müsamahasını bekliyoruz.

Hülasa olarak eser Yûsuf kıssasını bilmek isteyen ve anlamaya ilgi duyan herkesin istifade edeceği önemli çalışmadır. Gönülden dökülen dil, ifade, üslup ve anlatım yönüyle polemiklerden uzak, sahih bilgiye dayanan, birleştiren ayrıştırmayan, okuyanı sıkmayan, okudukça merak ve heyecan uyandıran bir eserdir. Bu eseriyle Doç. Dr. Celalettin Divlekci, Yûsuf kıssasını bilme ve anlamada bizlerin ihtiyaç duyduğu ve sahip olmamız gereken anlayış ve sağlıklı bir bakış açısının oluşmasına yardımcı bir çalışma sunmuştur. Doç. Dr. Celalettin Divlekci’yi böyle güzel eseri vesilesiyle tebrik ediyor, kendisinden gönül dilinden dökülen başka çalışmalar beklediğimizi belirtmek isteriz.

 

Prof. Dr. Ahmet YILDIRIM; 1964 yılında  Bayburt’ta doğdu. 1987 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. 1990 yılında Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hadis Ana Bilim Dalında Dârimî ve Sünen’i adlı teziyle Yüksek Lisansını, yine aynı ana bilim dalında 1996 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları çalışmasıyla doktorasını tamamladı. 1997 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Ana Bilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı. 2006 yılında doçent, 2011 yılında profesör oldu. Halen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde profesör olarak akademik çalışmalarını sürdürmektedir. Arapça ve Almanca bilmektedir. Yıldırım’ın doktora tezi yanında; yayımlanmış Din, Dünyevileşme ve Zühd, Peygamberimizin Sade Hayatı ve Hoca Ahmed Yesevî'nin Hadis Kültürü adlı çalışmalarıyla birlikte makale ve diğer çalışmaları da bulunmaktadır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir