Bizimle İletişime Geçin

Kitap

Duruşunu Bozmayan Adam Mehmet Akif Ersoy

Yazar kitabında Akif’in şahsında bir Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini sorgulamaktadır. Aslında kitaba bir bütün olarak baktığımızda yazar bu hassasiyetinden kaynaklanarak Akif’i sadece dava insanı olarak anlatma çabası içine girmemiştir. Bu da eseri hacimli bir hale getirmiştir. Eser Akif hakkında derli toplu bir bilgi vermesi, anılarıyla, düşünceleriyle, sözleriyle, şiirleriyle, onun hakkında söylenen sözlerle bezenmesiyle Akif’i bir bütün olarak tanıyacağımız bir kültür hazinesine dönmüştür.

EKLENDİ

:

Bazı insanlar zamanlarını aşan bir kişiliğe sahiptir. Duruşlarıyla, karakterleriyle kendilerini her kesime kabul ettirirler. Kabul etmeyenler bile onların kişiliğine söz söyle(ye)mezler. İşte “Duruşunu Bozmayan Adam” kitabı bize bu örnek şahsiyetlerden birisi olan Mehmet Akif Ersoy’u tanıtmaktadır. Bir İslam düşünürü, İslam şairi olan Akif, Peygamberimizin (sav) eminliğini yaşamının her anında göstermiştir. Kendisini sevmeyenler bile onun dürüstlüğüne söz söyleyememişlerdir.

Yazar, İslam ve İstiklal Şairi olarak ele aldığı Mehmet Akif Ersoy’u bütün yönleriyle tanıtmayı amaçladığı eserini beş bölümden oluşturmaktadır. Giriş bölümde Akif genel hatlarıyla kısaca tanıtılmaktadır. Giriş bölümünde en çok dikkat çeken husus ise Akif’i sevmenin ne anlama geldiğinin anlatılmasıdır. Akif’i hamasi duygularla sevmenin, onu tanımadan, sevgisini sadece özel günlere indirgenmesinin doğru olmadığını belirten yazar şu acı gerçeğin altını çizdiği satır ise Akif’le ilgili bilgilerimizin içler acısı olduğunu göstermesi açısından manidardır.

“Zamanında koskoca bir kültür bakanı, Akif’in mezarının Edirnekapı Şehitliğinde olduğundan haberi yok. Onu belki de Nazım Hikmet’le karıştırıyor. Safahat diyeceği yerde sefahat diyor.”

Bir ülkenin kültür bakanı, bir ülkenin İstiklal Marşı’nı yazan vatan şairinin mezarının yerini bilmeyecek kadar onun hayatından uzak oluşu, aslında Akif’le ilgili çarpıcı gerçeği yansıtması açısından önemlidir.

“Onu seviyoruz ama sadece resmî anma toplantılarını hapsetmişiz. Onu seviyoruz ama Safahat’ı okumamışız. Onu seviyoruz ama hayatını anlatan bir eseri güzelce incelememişiz.” Bunun için Mehmet Nezir Gül eserinde eksik kaldığını düşündüğü bir hususu tamamlama gayesini taşımaktadır.

Yazar kitabın birinci bölümde onun örnek kişiliği, ikinci bölümde sosyal ve mücadeleci kişiliği, üçüncü bölümde fikir dünyası ve dördüncü bölümde eserleri üzerinde araştırma yapmaktadır. Kendisi de bir fikir ve düşünce seveni olan yazar kitabında Akif’in şahsında bir Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini sorgulamaktadır.

Aslında kitaba bir bütün olarak baktığımızda yazar bu hassasiyetinden kaynaklanarak Akif’i sadece dava insanı olarak anlatma çabası içine girmemiştir. Bu da eseri hacimli bir hale getirmiştir. Eser Akif hakkında derli toplu bir bilgi vermesi, anılarıyla, düşünceleriyle, sözleriyle, şiirleriyle, onun hakkında söylenen sözlerle bezenmesiyle Akif’i bir bütün olarak tanıyacağımız bir kültür hazinesine dönmüştür.

Yazar, Akif’i şair, mütefekkir, âlim, halk adamı, hareket ve mücadele adamı, ıslahatçı, düşünür olarak ele alarak onun bu ümmet için nasıl rol model insanı olduğunu açıklamıştır.

Akif’in şahsiyeti bölümü ele alınırken aslında bir insan olarak özlenen bir Müslüman karakterin özellikleri sıralanmaktadır. Akif’in takva ehli, sözü özü bir, ihtiyaç sahiplerini gözeten, sözünde duran, vefakâr bir insan oluşunun ipuçları verilmektedir.

Kitabın özgün yönlerinden birisi, her bölümün sonunda Akif’le ilgili farklı düşünürlerin sözlerine yer vermesidir. Bu açıdan Mithat Cemal’in onun hakkında şu tespiti önemlidir:

“İlk tanıdığım zaman ona inanamadım. Bir insan bu kadar temiz olamazdı. Fena aktör, melek rolünü oynamaktan bir gün yorulacaktı. Gayritabii bir faziletten yorulan yüzünü bir gün görecektim. Fakat otuz beş senedir bu gün gelmedi.”

Yazar, kısaca hayatı bölümünde Akif’in doğumundan ölümüne kadarki dönemini veciz bir şekilde özetlemiştir. Bu özeti yaparken onun kişiliğinin kodlarını da belirterek, bölümü biyografinin sıkıcılığından kurtarmıştır.

Ve Akif’in susarak konuşması bahsi aslında susma orucunun ne anlama geldiğini göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Bu kitapta beni en çok etkileyen hususlardan birisi Milli Mücadele zamanında cepheden cepheye koşan, cami kürsülerinden halkı coşturan, şiirleriyle, yazılarıyla çıkardığı gazeteyle halkın hep önünde olmaya çalışan Akif’in, ikinci meclisle birlikte birden bire sessizliğe bürünmesiydi. Konuşmadı ama yapılanları da asla tasvip etmedi.

“İnsan, halin her türlüsüne katlanır amma gelecekte bir ışık görmek şartıyla. Yoksa yarının daha karanlık, öbür günün ondan daha berbat olacağını gün gibi görürken yaşamak pek arzu edilir bir şey değildir.”

Akif, evladını Batıya gönderen bir babanın yedinci oğlu gibidir. Değişmemek için kendisini şehrin merkezine gömen yedinci oğul! Hakikat için sultana karşı çıkan Akif, yine hakikat için yeni hükümetin yanında olmamıştır. Ne vekillik, ne para pul, ne statü ne şan ve şöhret hiçbiri Akif için önemli değildi.

Yazar onun “Duruşunu Bozmayan” yönünü İstiklal Marşı yarışmasına katılımında da göstermiştir. İstiklal Marşı için düzenlenen yarışmaya bile sırf para ödülü var diye katılmayacak kadar onurlu bir şahsiyet, borçlarının çok olmasına rağmen ödülü bir hayır kurumuna bağışlayarak erdemli insan nasıl olunur onu göstermiştir. Ama böyle bir insana karşı vefadan uzak bir yaklaşım hayatının her alanında olduğu gibi ölümünde de karşısına çıkmıştır.

“Akif’in vefatını gazeteler duyurmuştu ama resmî zevat tamamen ilgisizdi. Hiçbir katılım olmadı. Bu millete İstiklal Marşı’nı hediye etmiş olan milli şairine, devlet yetkilileri tamamen ilgisizdi. Ama millet, özellikle de gençlik duyarsız değildi. Üstat Mehmet Akif Ersoy’un tabutunun Beyazıt Camii’ne geldiğini duyan İstanbul Üniversitesi gençleri kısa zamanda toplanırlar. Çıplak ve fakir cenazesi gibi gelen Akif’in tabutu kısa zamanda, bayrak ve Kâbe örtüsüyle donanır.”

İstiklal Marşı vatana adanmışken Akif vatansızmış gibi gömülmek istenerek büyük bir vefasızlık örneğiyle karşılaşmıştır. Yazar bu hususu kitabın muhtelif yerlerinde defaten vurgulamaktadır. Akif’in kişiliğini anlatırken özellikle şu hususa vurgu yaparak bir insanın duruşunu nasıl bozmayacağının altını çizmektedir: “Dalkavukluk etmeyen adam gördüm fakat dalkavukluktan hoşlanmayan adam görmedim, bunun bir müstesnası var: Akif.”

Yazar, Akif’in hayatını incelerken aynı zamanda satır aralarında yaşadığı dönemle ilgili tespitlerde de bulunmaktadır. Akif’in dönemin fikir karmaşası içinde nerede bulunduğunu Sezai Karakoç’un şu sözüyle dile getirir: “Doğu İslamlığının, Batı İslamlığının ve merkezi İslamlığının bir sentezi bir çocuktur.”

Yazar Akif’in niçin İslamcılık fikrine sahip olduğunu da kısaca şöyle belirtmekteydi: “Zalimlerin planlarının, İslam’a sahip çıkılarak bozulacağına inandı… Yaşadığı dönemde fikri anlamda üç akım vardı; Batıcılar, Türkçüler ve İslamcılar. “Osmanlının gerilediği dönemde yaşayan Akif, devletin kurtulması ve İslam milletinin dirilmesi için İslamcılık fikrine sahip oldu.”

Akif’i sevenlerin ve sevmeyenlerin düşüncelerinin ele alındığı bölümde itidal elden bırakılmamaktadır. Akif’in yanlışlarıyla ilgili hususlara biraz çekimser kalsa da yaptıklarının yanlış olduğunu belirtmektedir. Özellikle İttihat ve Terakki Partisine üyeliğiyle ilgili olarak yaptığı değerlendirme şöyledir: “Orada İslami çizgide programlar yapmış ancak daha sonra mevcut yöneticilerle bu işin yürümeyeceğini anlayıp partiden ayrılmıştır. Ancak her şeye rağmen bu bir eksikliktir.”

Abdülhamit karşıtlığını ise sonradan anlattığı semerci hikâyesiyle değerlendirmektedir.

Yazarın kitapta gerçekten güzel bir anlatımla açıkladığı bölümlerden birisi; Akif’in, meal yazma işini üstlendiği halde, Türkçe ibadetin yaygınlaşması sonucu kendisinin mealinin Kur’an yerine okunması korkusundan dolayı göndermekten vazgeçmesidir. Okuduğunuzda dehşete düşeceksiniz!

Yazar kitapta Akif hakkında söylenenleri de derleyerek kitaba ayrı bir değer katmıştır:

“Haksızlığa karşı isyankâr bir ruha sahipti.” Sabri Sözen

“O hayatı boyunca hiç kimseye karşı en ufak zillet göstermemiştir. Onurunu rencide edecek ufak bir söze, harekete hatta bakışa bile tahammülü yoktur.” Eşref Edip

“Akif inancın adamıdır.” Nazım Hikmet

Ve onun sözlerinden oluşan bölüm aslında düşünce yapısını da belirtmesi açısından önemlidir.

“Üç günlük hayat, böyle ayda otuz renge girmek zahmetine değer mi?”

“Gaye uğrunda çalışmak, düşünmek, nihayet ölmek! Ah ne güzel meşgale, o ne hoş eğlence

O ne mesut hatime imiş!”

Değerini bilmediğimiz, tanımadığımız ve gençliğimize örnek sunma başarısını gösteremediğimiz şair, mütefekkir, âlim, dava adamı ve İstiklal Şairi! Yazar onu tanıtmak için engin bilgi birikimini, edebi şahsiyetini ortaya koyarak bu güzel eseri hazırlamış. Yalnız bazı bölümlerde Akif’in hayatındaki öneminden dolayı tekrarlara düşülmüş. Ancak kitabın bütünlüğü içinde bu özellikte kaybolmaktadır.

2021 Yılının Akif ve İstiklal Marşı yılı olarak ilanı münasebetiyle gerçekten okunacak ve istifade edilecek bir eser. Akif’i bir bütün olarak tanımak mı istiyorsunuz? Kitabın sayfaları sizleri beklemektedir.

(Duruşunu Bozmayan Adam: Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Nezir GÜL, Elips Yayınları)

Çok Okunanlar