Kitap
Kültürümüzde Hadis
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erdinç AHATLI tarafından kaleme alınan Kültürümüzde Hadis adlı eser de, Anadolu ve Rumeli coğrafyası özelinde, hadislerin günlük hayatımızda -farkında olunmasa da- yoğun, etkin ve dinamik bir şekilde yer aldığını göstermektedir. Sünnet merasimleri ve selamlaşma bu durumun en güzel örnekleridir.
EKLENDİ
-:
Yazar:
insaniyet.netYazar: Kudret Çimen
Prof. Dr. Erdinç Ahatlı
İFAV Yayınları, İstanbul, 2020, 151 s.
(Kitap Tanıtımı ve Değerlendirme: Kudret Çimen, Uzman Vaize, Sakarya İl Müftülüğü )
İnsan, üç boyutlu bir zaman diliminde yaşar: Dün maddî ve manevî mirası, birikim ve tecrübeyi; bugün imkân ve fırsatı; yarın da tahmin ve öngörüyü temsil eder. İnsan davranışlarını, toplumsal teâmül ve uygulamaları “dün”den kopuk olarak incelemek pek de (neredeyse imkânsızdır) mümkün görünmemektedir.
Kültürel kodlarımız ve örf /adetlerimiz üzerine yapılan araştırmalar, toplumun temel prensiplerini tespitte, referans kaynağı olması bakımından hadislerin öneminin yadsınamayacak kadar büyük olduğunu göstermektedir. Hz. Peygamber’in (sav) “üsve-i hasene” ve “numûne-i imtisâl” olması ve sünnetinin evrensel nitelikli mesajlar içermesi, Müslümanları hayatlarının her kademesinde O’nu örnek almaya sevk etmiştir. Beşerî ilişkiler ve günlük işlerimizde bunun örneklerine sıkça rastlarız.
Hadis etrafında şekillenen bir hayat tarzının en güzel örneklerini, sahâbe ve tabiûn dönemi Medine toplumunda görmemiz mümkündür. Medine, Kur’an’ın indiği ve Hz. Peygamber’in (sav) Kur’an ahkâm ve ahlâkını uyguladığı bir şehirdir. Peygamber şehri Medine’de hayat, hadis ve sünnetin rehberliğinde yaşanmış ve bir değerler manzûmesi olarak topluma yansımıştır.
Muhtelif coğrafyalarda yaşayan Müslümanların bazı örf ve adetlerinin birbirine benzemesinde hadislerin önemli bir etkisi vardır. Müslüman milletler arasındaki müşterek davranışların dayanağı hadislerdir, diyebiliriz. Bu da hadislerin sadece teoride kalmayıp, dinamik, hayatla içiçe ve irtibat halinde olduğunu göstermektedir. Örneğin Anadolu ve Rumeli coğrafyasında yaşayan insanlar, Müslüman olduktan sonra hadis ve sünnet aracılığıyla hayatlarını şekillendirmişlerdir.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erdinç AHATLI tarafından kaleme alınan Kültürümüzde Hadis adlı eser de, Anadolu ve Rumeli coğrafyası özelinde, hadislerin günlük hayatımızda -farkında olunmasa da- yoğun, etkin ve dinamik bir şekilde yer aldığını göstermektedir. Sünnet merasimleri ve selamlaşma bu durumun en güzel örnekleridir.
Yazar bu hakikati şu cümlelerle dile getirmektedir: “Hayatın her alanını kuşatan nebevî tavsiyeler, hangi ırka mensup olursa olsun, hangi dili konuşursa konuşsun, her çağda bütün Müslüman milletlerin aynı davranış kuralları etrafında birleşmesini sağlamış, kültür birliğinin çerçevesi hadisler vasıtasıyla belirlenmiştir” (s. 14)
Eserin çıkış noktası, yazarın, 2009 yılında Sakarya’da düzenlenen Uluslararası Kültür Coğrafyamızda Hz. Muhammed Sempozyumu’nda sunduğu “Anadolu Müslümanının Hayatında Hadisin İzini Sürmek” adlı tebliğine dayanmaktadır. Bu çalışmanın ele alınmasının bir boşluğu dolduracağı düşüncesinden hareketle, araştırmanın kapsam alanı genişletilmiş ve bu eser ortaya çıkmıştır.
Söz konusu kitap, önsöz, giriş, gelişme (üç bölüm) ve sonuç kısımlarından oluşmaktadır.
Yazar eserin önsözüne, Necip Fazıl’ın “hadis, kâinatın efendisine ait her tavır, her hareket her eda… Tebessümlerinden sükûtlarına kadar… Hadis, topyekûn eşya ve hareketi (hadiseleri) aydınlatan güneş…” eşsiz benzetmesiyle giriş yapmış ve hayatın rotasını belirleyen her ana ölçünün hadisler olduğunu ifade etmiştir.
Girişte, “Kavramlar” ve “Konunun Amacı, Metodu ve Kaynakları” detaylı bir şekilde ele alınmıştır. “Kavramlar” başlığı altında “hadis/sünnet” ve “kültür” ilişkisi incelenmiş, ince bir işçilikle bu terimlerin analizi yapılmış ve aralarındaki müşterek noktalara dikkat çekilmiştir.
Nebevî tavsiyeler, yüzyıllar boyu inananlar üzerinde değişmez bir etki bırakmıştır. İbadetten alışverişe, devlet yönetiminden aileye sosyal hayatın her alanında, bu öğütlerin izini görmek mümkündür. Özetle hadis/sünnet; ırk, dil ve gelenekleri farklı Müslümanlar arasında ortak bir kültürün oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Üzerinde durulan bir diğer kavram ise kültürdür. “Bir topluluğun yaşama tarzı”, “atalardan gelen maddî-manevî değerler bütünü” gibi anlamlara gelen kültür, insanın manevî varlığıyla bağlantılıdır. Kültür denildiğinde zihnimizde “inanç”, “örf”, “adet”, “davranış biçimi” gibi kavramlar çağrışım yapar. Bir toplumda kültür ve medeniyetin temel kaynağı dindir. Kültür dinden etkilenmektedir.
“Konunun Amacı, Metodu ve Kaynaklar” başlığı altında, eserin yazılış gayesi belirtilmiş, yöntem ve müracaat edilen kaynaklara değinilmiştir. Kitabın yazılış maksadı, kaynağı hadis ve sünnet olarak bilinen ezan, selam, vakıf ve benzeri meşhur uygulamalar dışında, Anadolu ve Rumeli kültüründe yer alan birtakım davranışların hadislerdeki temellerini ortaya koymak, etki ve yansımalarını görmek, yazarın ifadesiyle “Anadolu kültüründeki uygulamaların hadislerdeki izlerini tespit etmektir.”
Hadislerin kaynağını tespitte, öncelikle tasnîf dönemindeki temel eserlere (ilk kaynaklar) ve bunun yanı sıra sonradan yazılan (muahhar dönem) diğer kaynaklara müracaat edilmiştir. Genellikle hadislerin sıhhati hakkında bilgi verilmiş, zaman zaman ricâl hakkında da değerlendirmeler yapılmıştır. Dipnotlardaki alıntılarda ise, gündemle alakalı dikkat çekici konulara işaret edilmiştir. Yazarın münekkid ve müdekkik bir hadisçi oluşu, eserin hemen hemen her bölümünde fark edilmektedir.
“İnsanlara Önem Vermek” adlı birinci bölümde “yaşlılara saygı göstermek”, “baba dostunun hatırını saymak, ona vefa göstermek ve onunla alakayı koparmamak”, “söze büyüğün başlaması”, “kulağı çınlayan kimseye ‘seni kim anıyor?’ diye sormak” ve “cenazeyi duyurmak için sala okumak” konuları detaylıca işlenmiştir. Konu işlenirken, ayetlere de vurgu yapılmış, asr-ı saadetteki uygulamalara değinilmiş, zaman zaman kavram çözümlemeleri (analizleri) yapılmış, hadislerin halkta bulduğu karşılıklar örneklerle açıklanmıştır.
Bu bölümün en dikkat çekici konusu “cenazeyi duyurmak için sala okumak” adlı kısımdır. Anadolu ve Rumeli kültürüne özgü bir uygulama olarak cenaze olduğunu ilan etmek için camilerden sala okunur. Sala, Hz. Peygamber’e (sav) salât ve selâm getirmektir. Diğer Müslüman topluluklarda böyle bir uygulama mevcut değildir. Üstelik Hz. Peygamber (sav) ve Hulefâ-ı Râşidîn döneminde de cenazeyi duyurmak için sala okunmamıştır. Öyleyse ülkemizde bu âdetin aslı neye dayanmaktadır? Konuya ışık tutacak rivâyetlerden birisi şöyledir: “Ey insanlar! Benden sonra herhangi birinizin başına bir musibet gelirse, benim vefatımdan dolayı meydana gelen musibeti hatırlayıp teselli bulsun. Çünkü benden sonra ümmetimden hiçbir kimsenin başına, benim vefatım dolayısıyla gelen musibet gibisi gelmemiştir.” (Ahmed b. Hanbel, Fedâilu’s-Sahâbe, I, 198; Beyhakî, Şuabu’l îmân, VII, 239) Bir yakını vefat ettiğinde bir Müslüman, Hz. Peygamber’in (sav) hastalığında çektiği sıkıntıları ve O’nun vefâtını hatırlayacak, O’nun vefâtıyla ashâb-ı kirâmın yaşadığı üzüntüyü derinden hissedecek, kendi yaşadığı sıkıntıyla mukayese edecek ve teselli bulacaktır. Cenaze duyurusunun sala okunarak yapılmasının sebeb-i hikmeti bu olmalıdır. Bu yönüyle sala, psikolojik açıdan mümini teselli etmekte ve sükûnete erdirmektedir.
“İlişkileri Korumaya Önem Vermek” başlıklı ikinci bölümde ise “yeni bir elbise giyene söylenen söz”, “misafiri dış kapıya kadar uğurlamak”, “dünürcü üzerine dünürcü göndermemek”, “ölenin arkasından kötü konuşmamak” gibi beşeri ilişkilere yön veren konular ele alınmıştır. Örneğin yeni bir elbise giyen kişiye “üzerinde eskisin, sağlıkla eskit, güle güle kullan” deriz. Hadis kitaplarında Hz. Peygamber’in de (sav) benzer ifadeler kullandığı tespit edilmiştir (Buhârî, Edeb, 17; Cihâd, 188). Diğer taraftan misafirin dış kapıya kadar uğurlanması âdetinin dayanak noktası da hadislerdir: “Kişinin (uğurlamak için) misafiriyle birlikte evin kapısına kadar çıkması sünnettendir.” (İbn Mâce, Et’ıme, 55)
Üçüncü bölüm ise “Toplumsal Uygulamalar”a ayrılmıştır. “Su ikram etmek/ dağıtmak”, “Yemek (ekmeğe/yiyeceğe saygı göstermek, düğün ziyafeti)”, “Verme-Hediyeleşme (kapıya gelen muhtaç kişiyi boş çevirmemek, düğünlerdeki saçı geleneği)”, “Çevre (mezarlıkların ağaçlandırılması)” konularındaki hadislerin Anadolu ve Rumeli irfanında nasıl karşılık bulduğu örneklerle açıklanmıştır. Bu bölümün en dikkat çekici teması, “mezarlıkların ağaçlandırılması”dır. İslam coğrafyasında mezarlıkların ağaçlandırılması sadece Anadolu irfanına mahsus bir uygulama olsa gerektir. Hz. Peygamber (sav) bir kabir ziyareti esnasında, kabirlerinde azap gören iki insanın sesini duyar. Her birinin kabri üzerine birer hurma dalı diker ve “Bunlar taze kaldıkça belki azapları hafifler” buyurur (Buhârî, Vudû, 55). Bu hadisten mülhem olsa gerek, Hanefî mezhebine bağlı muhitlerde mezarlıkların ağaçlandırılmasına önem verilmiştir. Hatta mezarlık girişlerine çeşmeler yapılmış, bozulduysa hemen tamir edilmiş, çeşme yanına su kapları konulmuştur.
Sonuç kısmında yazar, çalışmanın genel bir değerlendirmesini yapmış “toplumun örfî zannederek söylediği pek çok söz ve sergilediği davranışların önemli bir bölümünde hadisin izini ve Hz. Peygamber’in (sav) mührünü görmek mümkündür” diyerek hadisin kültürümüzün ana omurgasını teşkil ettiğini ifade etmiştir.
Hz. Peygamber’in hadisi ve bunun uygulaması olan sünneti, farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar arasındaki kültür birliğini tesis eden en önemli müessirlerden biridir. Halepli âlim Abdülfettah Ebu Gudde’nin (v. 1997) tespiti bu bağlamda kayda değerdir: “İyice araştırıldığında Osmanlı’nın bütün uygulamalarının temelinde bir hadisin olduğu görülür.” Bunun yanında, hadise, dolayısıyla İslam’a aykırı uygulamaların varlığı da bir gerçektir.
Eserin en önemli özelliği, kültür hayatımızda hadislerin önemini akademik bir bakışla ortaya koymasıdır. Genel okuyucu kitlesine hitap eden kitabın, Anadolu irfanında sünnetin anlaşılması ve yeniden okunması çabalarına özgün katkılar sağlayacağını söyleyebiliriz.
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Genel-
Öğretmenliğimin Üşüdüğü Günler
- Şahsiyet-
Vefatının 40 Yılında N.F. Kısakürek ve Son Mısraları
- Edebiyat-
Sürgün Çekirdek
- Düşünce-
Tuzu Eksik Aforizmalar
- Düşünce-
Procrustes’in Hayaleti: Anlamak mı Yargılamak mı?
- Tarih-
Feth-i Mübîn ve Fetih Rûhu
- Din ve Hayat-
Hz. Lût’un Fıtrat Çağrısı ve Kavminin Helak Sebebi
- Düşünce-
Bana Yüreğimi Tarif Et