Mahur bir beste gibiydi hayat
Ne çok uzun ne çok kısa
Hiçbir acı kalıcı olmadı
Hiçbir mutluluğun olmadığı gibi
Yaşananlardan bazısı izler bıraktı
Bazısının bıraktığı izleri fark etmek
Senelerimizi aldı
Ve insan aslında
Tam da oldum ben dediği anda
Yeniden anladı
Olmak diye bir şeyin olmadığını…
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.” demiş ya Shakespeare aslında iki ihtimalli bir olasılık meselesi değil, belki de bu olmak meselesi. Zira ne olmak mümkün ne de olmamak. Ancak ikisi arasında gidip gelmekte insan. Bazen olmaya yaklaşmakta, çoğu zamansa olmamaya. Çünkü olmak meselesi için bilmek lazım ancak bilmenin kifayetsiz olduğu anlar vardır hayatta. Bilmenin acı verdiği, ızdıraba dönüştüğü anlar. Anlamaya çalışmanın zahmetli olduğu anlar…
“Akıl etmez misiniz?” sorusunun muhatabı olan insan, belki de bu eylemin ne kadar zor olduğunu bildiğinden kolayı seçmekte çoğunlukla. Ya da belki de akıl etmenin kendisini çıkaracağı yolculuğun uzunluğundan ve derinliğinden korkmakta. Zira zor olur korkularıyla yüzleşmesi insanın. Kısır bir döngünün içinde karanlıkta kalmaya mahkûm olacağını bilse de o yol kendisini her seferinde aynı kapıya çıkarsa da bildiği yoldur kendisine güvenli gelen.
Oysaki akıl etmek cesaret ister evvela. Farklı bir kapıya çıkmanın cesareti olmalı insanın yüreğinde. Sonra biraz sabır. Zira kolay olmayacaktır bir kapıya varmak. Hatta bazen “Vardım!” dediğin anda yeni bir başlangıç serüveninin içinde bulacaksın kendini kim bilir.
Lakin bir defa akıl etmeye niyetlendiğinde insan, bir defa bu nazarla baktığında kendine ve kâinat kitabına, yavaş yavaş açıldığını görecek ilmin kapılarının kendisine. Sonra fehmedecek Yaradan’ın merhametini ve yüceliğini, insanın acizliğini ve kutsiyetini. Böylelikle başlayacak eşyanın tabiatını, yaratılışın mahiyetini kavrama yolculuğu.
Asıl bilmesi gereken yere, kendi özüne vardığında ise kendi özüyle ilişki kurmayı başarabilirse bambaşka bir olma yolculuğu başlayacak bilinç düzeyinde. Yüzleşmesi gerekecek insan olmanın bütün hâlleriyle. Bazen ne kadar aceleci, bazen ne kadar cimri, bazense ne kadar kıskanç olduğu anlara ve daha fazlasına şahitlik edecek belki de.
Bütün bunların yanı sıra yine aynı insan; bazen ne kadar merhametli, bazen ne kadar vicdanlı, bazense ne kadar üstün bir varlık olma özelliğini fark edecek yeryüzünde. Özüne aslında hiçbir varlıkta olmayan bir güç bahşedildiğini görecek. Ve bu güç sayesinde iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyeti nispetinde kendini tanıyabileceğine ve yeryüzünü imar edebileceğine şahitlik edecek.
Peki, bunların sonucunda bir olmak meydana gelecek mi? Bizce hayır çünkü henüz kendini tanıma ve yeryüzünü imar etme yolculuğunun ilk basamağına ulaşılmış olunacak. Bundan sonraki süreçte yapılan eylemler olma serüvenini şekillendirecek elbette. Ancak hiçbir zaman olmak şeklinde varılacak bir yolun sonu olmayacak. Tıpkı her nefsin tadacağı ölümün aslında bir son değil bambaşka bir başlangıç olacağı gibi…