1. Anasayfa
  2. Edebiyat

Şairin Gör Dediği-9

Şairin Gör Dediği-9
0

Sultan buluttur düşman ocağını söndürür; gökyüzüdür hasetçinin evini ateşe verir.

Söyündürür ocagını felek ebr ile a‘dânun

Hasûdun mülkine urur şafakdan âsümân âteş Revânî, Kaside, 11/16.

Felek bulutla düşmanın ocağını söndürür; gökyüzü şafak vaktinde hasetçinin mülkünü ateşe verir.

Sultan Bâyezid-i Velî (II. Bâyezid) hakkında yazılan bu beyitte, sultan bir bulut olarak karşımıza çıkmaktadır. Bulut hem azamet hem kudret hissi verir insana. Düşmanın bulut olan bir sultan karşısında direnme imkânı yoktur. Düşmanın ocağını söndürür zira Sultan bulut olup göklerden sular seller gibi yağmaktadır. Buna karşı koyacak bir güç söz konusu değildir.

Sultan, bulut olup düşmanın ocağını söndürdüğü gibi hasetçiye de gereken cezayı kesecektir. Onun memleketine de şafak vakti harekete geçer ve her yeri ateşe verir. Düşmanın ocağını söndürürken bulut olan Sultan Bâyezid-i Veli, hasetçinin hesabını görürken semaya dönüşmüştür. Semaya dönüşen Sultan, neden şafak vakti harekete geçer? Şairin gör dediği ne ola ki? Çünkü şafak vakti bütün gök kızıla bürünür. Göğün bütün kızıllığı Sultan’ın emrine verilmiş ordular gibidir. Her biri ellerinde alevlerle düşmana saldıran sonsuz, uçsuz bucaksız bir ordu! Böyle bir ordu karşısında direnecek kimse yoktur. Bu yüzden şair, sultanı düşmanın ocağını söndüren ve hasetçilerin, fırsatçıların evlerini barklarını ateşe veren bir kudrette görür ve gösterir.

Şaire bu ilhamı veren bir gerçek vardır. Bu da savaşa şafak vakti başlanmasıdır. Şair gördü, gördüğü üzerinden görünmeyeni görünür kıldı.

Şafak vakti taarruza geçilmesiyle ilgili birkaç örnek verelim.

Celalzâde Salih’in Mohaç Meydan Muharebesi’ni anlattığı bölümde Sultan, gökyüzü meydanına sabah olur olmaz yönelmiştir ve savaş şafakla birlikte başlamıştır.

“Çün sabâh olup husrev-i zafer-karîn-i mihr-i münîr tîg-ı zerrîn-i ‘âlem-gîrle müteveccih-i meydân-ı âsumân oldı.”

Mısır ve Osmanlı ordusu Ridaniye’de karşılaştıklarında savaşa seher vakti başlarlar.

“Mısır Sultânı dahî ‘ale’s-seher at arkasına gelüp ümerâ-i fihâmın yanına aldı. Beyi Hüsâm hûn-ı Şam ve kimi Sinân-ı se‘bân âteş fişân birle likâya muheyyâ oldular.”

Belgrad’ın fethine giderken Sikloş Kalesi muhasarasına seher vakti başlanır. Seher vakti padişahın tuğu, başını açar yani savaş için hazır olunduğunu gösterir. Padişahın savaş kösleri çalınır, böylece savaş seher vakti başlar.

“Seherdi başın açdı tûg-ı şâhî

Çalındı kûs-ı rezm-i pâdişâhî”

 

 

Gaziantep’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Nizip’te tamamladı. 1996-97 eğitim öğrenim döneminde Mısır El-Ezher Üniversitesi Şeria Fakültesinde öğrenim gördü. 2002’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Prof. Dr. A. Azmi Bilgin danışmanlığında, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “XVIII. Yüzyıl Divan Şiiri Musiki İlişkisi” adlı yüksek lisans tezini 2010’da; “Tarih Kaynağı Olarak 16. Yüzyıl Divan Şiiri” adlı doktora tezini 2014’te tamamladı. 2013-2015 arasında Yunus Emre Enstitüsü, Türkoloji Projesi kapsamında Sudan Kur’ân-ı Kerim ve İslamî İlimler Üniversitesi, Diller Fakültesi, Türkçe Bölümünde Türk Dili Okutmanlığı yaptı. Halen Kocaeli Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Osmanlı Türkçesi ve İslamî Türk Edebiyatı Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Eserlerinden bazıları şunlardır: Osmanlı Bilgeleri Fuzûlî, Osmanlı Bilgeleri Şeyh Gâlib, Şiir Aynasında Tarih, Drina Köprüsü Hatıralarım ve Balkanların Izdırapları, Bilinmeyen Aliya (Arapça’dan Tercüme), Türkiye’nin Düşünce Birikimi Mutasavvıflar, Türkiye’nin Düşünce Birikimi Edebiyatçılar ve Şehir Üzerinde Düşünceler adlı eserlerde kitap bölümleri.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir