Bizimle İletişime Geçin

Eyvallah

Tevfik İleri’ye Rahmet ile…

27 Mayıs sabahı darbecilere ilk meydan okuyan vekil. Adnan Menderes’in Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri. Sabahleyin gazeteleri okurken, aleyhinde haber göremeyince eşi Vasfiye Hanım’a; “Demek ki, dün milletimiz için hayırlı bir iş yapmamışız Vasfiye Hanım!” diye seslenirmiş.

EKLENDİ

:

Bazı anlar, bazı olaylar, bazı rüyalar ve bazı kitaplar insanı sarsar, şoke eder.

Unutamazsınız.

İsteseniz de unutamazsınız…

Sebebini izah etmekte zorlansanız da unutamazsınız.

Bir İmam Hatip Mezunu, İlahiyat Mezunu ve DKAB Öğretmeni birisi olarak merhum Ahmet Tevfik İleri’nin imzası ile açılan okullarda okuyan birisi olarak Ankara’da bir imam hatip lisesinin adı olmaktan başka hakkında hiçbir şey bilmediğim bu ismi, derviş ruhlu insan Sadık Yalsızuçanlar Adana’ya bir vesile ile teşrif ettiğinde anlattıklarına şahit olup, sarsılana kadar…

Utandım…

Mahçup oldum..

Tarif edemediğim bir şey düğümlendi boğazıma..

Ve bir şeyler saplandı yüreğime…

Bu ismi duydukça hala sancır yüreğim.

“Neden böyle insanlarımızı bilmiyoruz? Tanıtmıyoruz? Anlatmıyoruz?” diye kaygılar peşimi bırakmadı.

Adam gibi bir adam…

Koskoca bir imam hatip neslinde koskoca bir Yüksek İslam (İlahiyat) neslinde ve hatta tüm gençlikte (din derslerini ilk defa koydurttuğu için) emeği, katkısı olan Adam…

Ne çileler yaşamış…

Ne vakur duruşlar sergilemiş…

Ve ne güzel izler bırakmış gitmiş…

27 Mayıs sabahı darbecilere ilk meydan okuyan vekil. Adnan Menderes’in Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri. Sabahleyin gazeteleri okurken, aleyhinde haber göremeyince eşi Vasfiye Hanım’a; “Demek ki, dün milletimiz için hayırlı bir iş yapmamışız Vasfiye Hanım!” diye seslenirmiş.

Böyle geniş ufuklu birisi…

Asker kılıklı maşalar Demokrat Partili Vekilleri Harp Okulu’na götürüp tıkmışlar. Sonra da “Burası bombalanacak.” diye de bir şayia çıkarmışlar. Herkes paniklemiş ama o bir köşeye çekilip namaza durmuş. Bir “albay” rütbeli soysuz gelip bağırmaya başlamış “Tevfik İleri nerede?” diye. Namazda, kıyamda hem rükûda hem secdede tekmelemiş. Selam verince yakasına yapışıp “Ben senin belalınım, seni öldüreceğim.” demiş. Ama aynı sertlikle cevabını almış: “Asıl bela, kendisini bela olarak gönderenin kim olduğunu bilmemektir.”

Böyle yürekli ve imanlı birisi idi.

Üniversite okurken  MTTB başkanlığı yapan İleri, 1930 yılında Razgrad’da Bulgar gençlerin Türk mezarlığını tahrip etmesi sonucu vatanperver gençlerle Bulgarları protesto mitingleri düzenler. Çanakkale’de görev yaptığı yıllarda, gençler ve yetişkinler için ilk defa şehitliklere ziyaret programları düzenleyen oydu.

Böyle aksiyoner bir yiğitti…

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü, din derslerinin ilkokul müfredatına alınması, imam-hatiplerin açılmasında hep onun imzası vardı.

Böyle basiretli ve gayretli idi.

“Çok dikkatli olalım. Bu okulları doğmadan boğmak istiyorlar, mevcutları kapatmam için Türkiye’nin bütçesi kadar rüşvet teklif ediyorlar.” diye de sürekli kaygı taşırdı.

Evlendiği gün eşi Vasfiye Hanım’a “Önce vatanımızı, milletimizi seveceğiz, sonra birbirimizi.” diyen bir vatanperver Tevfik İleri.

27 Mayıs 1960 onun için de sonun başlangıcıydı. İdamlıklar listesinde o da vardı. Yassıada’da Menderes’in yoldaşıydı. Darbeyi kendine yediremedi, kahrından kanser oldu. Darbecilerin insafı, idamı müebbede dönüştürecek kadardı. Yassıada’dan Kayseri cezaevine gönderdiler onu. Hastalık ilerledi ve Ankara Hastanesi’ne taşıdılar.  Hemşin’de başlayan dünya sürgünü Ankara’da son buldu.

Böyle de çileli idi.

Ailesine yazdığın mektupta: “Allah var. Büyük Allah var. Her şeyi görüyor, biliyor. Gerisi laf-û güzaf. Yapılacak tek şey tebessüm etmektir. Size mal mülk, servet bırakmadım ama şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim, siz de bununla iftihar edeceksiniz.” diyordu.

Ve de tevekkül ehli…

Son mektuplarından birinde şöyle diyor biricik Vasfiye’sine:

“… Günlerden çarşamba diyorlar. 27 Temmuz. Saat beş. Dünya iblis cenneti, ahiret İsmail teslimiyetidir. Rahat uyudum. 04.30’da uyandım. Vasfiye’m de ve belki kızlarım da bu saatte uyanıktır. Ve Allah’a niyaz etmektedirler. Hemen kalktım abdest aldım, namazımı kıldım. Ve Allah’ımızın lütfu olan bu güzel ve alacakaranlık sabahta muazzez memleketimiz, yuvalarımız, çocuklarımız ve kendimiz için dua ve niyazda bulundum…”

31 Aralık günü vuslata erdi.

Dualar ile anıldı.

Anılacak…

Vefasızlık yapıp anmasak bile O, zaten biliyor.

Anmak ile biz “bize düşeni yapıyoruz” onu kıymetlendirmiş olmuyoruz.

O zaten gıpta ile anılacak, onurlu bir 49 yıl bırakmış…

Örnek alınacak…

O kadar siyasette kalıp, Bakanlık yapıp da kiracı olan, kirayı ödemekte zorlanan bir Bakan…

Onun ne kadar “özel” olduğunu fark etmeli, ruhuna birer Fatiha okumalıyız…

Dua etmeli ve onun güzelliklerini paylaşmalıyız; evde, derste, gazetede, dergide, sosyal medyada…

Güzel şeyler, güzel şeyleri çağrıştırsın inşallah…

Rahmet ile….

Eyvallah Tevfik İleri Üstad, eyvallah…

Çok Okunanlar