Beynimiz, kalbimiz, sinir sitemimiz tahammülü zor bir baskı altında kaldığında sağlıklı olarak yaşaması mümkün görünmüyor. Kafamıza, bedenimize, el ve ayaklarımıza inen darbelerin her gün bir yerlerimizden birer parça kopartarak devam ediyor olması da ruhumuzu çökertebiliyor.
Sonrasında biz böyle ketum oldukça… Biz böyle âtıl kaldıkça… Biz böyle sessiz durdukça… Böyle eh artık belaların bela olacağı, sürgit bir horlanmanın, aşağılanmanın, dışlanmanın muhatabı olunacağı, en küçük bir kımıltıda en küçük bir harekette tekmil şer kuvvetlerin böğürtüleri altında kalınacağı bir dünya hayatı tarzı olarak daha, evet, daha da pusmuş, sinmiş, korkmuş, korkulara bürünmüş bir yığın içinde olmak, kaçınılmaz bir edilgenlik durumu meydana getiriyor.
Beynimizi hep baskı altında tutan bu totaliter, zalim güç bizi bizden soyutlamak, bizi bizden koparmak, bizi bizden uzaklaştırmak için kumpaslar, tuzaklar kuruyor; türlü türlü oyunlar, hileler, hainlikler yapıyor…
Merhamet; çekildiği âlemden, gizlendiği yerden, bir yerlerden korka korka seyrediyor dünyayı. Elini uzatsa kan, gözyaşı, keder… Feryatlar, feryatlar, arşı alaya yükselen çığlıklar…
Acılar, korkular, işkenceler…
Artık gözlerimizin önünde cereyan eden, Çağımızda uygulama sahasında olan vahşi ve zalim işlerin bizi sararmış yaprak gibi önüne katıp savurduğunu, bize tutunacak bir dal dahi bırakmak niyetinde olmadığını ve vurarak, öldürerek, yakarak, yıkarak zorbalığın, gaddarlığın ne kadar şekli varsa uygulandığını gördükçe artık bu korku duvarını bütün gücümüzle yıkmak gerekiyor.
Bir adım atmak bir yürek hoplatmak…
Bir taş atmak, bir dua oku göndermek…
Evet, bir haylama, bir haykırış, bir uyanış…
Bize bir kıvılcım, bize bir işaret…
Bize kuvvet, bize cesaret, bize rahmet…
Kerim Allah bize bir kuvvet!
İnsanoğlu neden bu kadar acımasız, bu kadar zalim oldu? İnsafsız, merhametsiz, canavar oldu da sağa sola saldırmaya başladı. Öldürdükçe öldürüyor; şehirleri, kasabaları, köyleri yakıp yıkıyor. Diğer insanların üzerine o korkunç silahlarıyla yürüyor. Çocukları öldürüyor, kadınları öldürüyor, ihtiyarları öldürüyor, masum insanları öldürüyor.
Zulüm çarkını döndürürken, cinayetlerini keyif içinde işlerken dünyanın diğer mukimleri umursamaz bir şekilde seyrediyorlar. Hiçbir zaman kendilerine bir şey olmayacak zannediyorlar. Hatta bu cinayetlere, bu katliamlara ortak olmak için can atıyorlar.
Dünyanın hâl-i pürmelâli kan ve gözyaşı ile fotoğraf çektiriyor…